Kategoriler
Din Kültürü Soru / Cevap

Putlarla ilgili hadisler nelerdir?

Sizden gelen soru:

* Putlarla ilgili hadis bulur musunuz? *

Cevap:

Şimdi sizlere putlarla ilgili hadisleri ve puta tapmak ile ilgili hadisleri kaynakları ile birlikte vereceğiz. Daha sonra puta tapmak ve Allah dışında başka şeylere tapmak ile ilgili Kuran’da geçen ayetleri sıralamaya çalışacağız.

Put ile ilgili hadisler

Hadis-i Şeriflerde Put Kavramı ve Puta Tapma

“Cebrâil (a.s.) bana gelerek; ‘Ümmetinden kim
Allah’a herhangi bir şeyi şirk koşmadan ölürse cennete girer müjdesini verdi.”
Ben, (hayretle) zina ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. “Evet, hırsızlık
etse de, zina yapsa da” cevabını verdi. Ben tekrar: ‘Yani hırsızlık etse,
zina yapsa da ha?’ dedim. “Evet, bunları yapsa da (Cennete girecektir)”
buyurdu. Ben aynı soruyu dördüncü defa sorunca; “Ebû Zerr’in burnu kırılsa
(patlasa) da Cennete girecektir” buyurdu. (Müslim, İman 153-154, hadis no:
94, 1/94-95; Tirmizî, İman 18, hadis no: 2644, 5/27; Buhârî, Tevhid 33; K. Sitte,
2/205)

Sponsorlu Bağlantılar

“Bazı insanlar, Allah’ın nimetiyle geceyi
geçiriyor, sabah olunca da, ‘bize şu yıldız sebebiyle yağmur yağdırıldı’ diyor.
Böyle demeleri sebebiyle onların çoğu kâfir olmuştur.”
(Buhârî, Megâzi 35; Müsned, Ahmed b. Hanbel, II/525)

Sahâbeden Muaz b. Cebel anlatıyor: Bir
gün Rasûlullah (s.a.s.) bana, “Ey Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki
hakkı nedir? diye sordu. Ben: ‘Allah ve Rasûlü daha iyi bilir’
dedim. Rasûlullah: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, kulların
O’na İbâdet edip, başka hiçbir şeyi şirk/ortak koşmamalarıdır.” buyurdu. (Buhârî;
Müslim)

“Ümmetimle ilgili olarak en çok korktuğum şey,
Allah’a şirk/ortak koşmalarıdır. Dikkat edin; ben size ‘onlar aya, güneşe ve
puta tapacaklar’ demiyorum. Fakat onlar (hâkimiyet hakkını bazı fertlerde,
zümrelerde meclis ve toplumlarda görecekler), Allah’tan başkasının emirlerine ve
arzularına göre iş yapacaklardır ve gizli şehvet içinde olacaklardır.”
(İbn Mâce, Zühd 21, hadis no: 4205)

“Her ümmetin bir ıcl’i vardır; bu ümmetin ıcl’i
de dînâr ve dirhemdir (küçük ve büyük paradır).”
(Deylemî, Müsned; Hayâtu’l Hayevân, 2/16; naklen, S. Ateş, Kur’an Ans. 8/92)

“Yüce Allah’ın yanında gök kubbe altında
Allah’tan başka tapınılan tanrılar içinde, kendisine uyulan hevâ (aşırı istek ve
tutkulardan) daha büyüğü yoktur.” (Taberanî,
nak. Elmalılı, 6/70; Şamil İslâm Ans. II/397)

“Allah, Yahûdi ve Hıristiyanlara lânet etsin.
Onlar, peygamberlerinin kabrini mâbed (tapınak) hilene getirdiler.”
(Buhârî, Cenâiz 216)

“Altına tapanlar mel’undur, gümüşe tapanlar
mel’undur.” (Tirmizî, Zühd 42, hadis
no: 2376

Câhiliye döneminde cömertliğiyle meşhur Hâtem
Tâî’nin oğlu Adiyy bir gün boynunda altından bir haç asılı olduğu halde
Peygamberimizi ziyarete geldi. Kendisine Adiyy b. Hatem’in geldiği haber
verildi. Rasûlullah (s.a.s.) o sırada şu âyeti okuyordu: “Onlar, Allah’ı
bırakıp bilginlerini ve râhiplerini rabler (ilâhlar) edindiler ve Meryem oğlu
Mesih’i de… Oysa onlar, tek olan bir ilâh’a İbâdet etmekten başka bir şeyle
emrolunmadılar. O’ndan başka ilâh yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden
yücedir.” (9/Tevbe, 31). Adiy b. Hâtem, orada söylenenleri duyunca şöyle
dedi: “Ben yahûdileri ve hıristiyanları tanırım, onlar hahamlarına ve
papazlarına ibâdet etmiyorlar onları rab ve ilâh edinmiyorlar ki”  Bunun üzerine
Ekrem Rasûl şöyle buyurdu: “Onlara haramı helâl, helâlı da haram yaptılar,
onlar da uymadılar mı din adamlarına?” Adiy: “Evet” dedi. Efendimiz buyurdu
ki: “İşte bu, onlara İbâdettir. (Evet, onlar onların önünde secde
ederek ibâdet etmiyorlar, fakat onlar halka bir şeyi helâl veya haram
kılıyorlar, halk da din adamlarının bu hükümlerini kabul edip uyuyorlar. İşte
onları ilâhlaştırıp rab haline getirmenin mânâsı budur.)” Sonra
Peygamberimiz onu İslâm’a dâvet etti, o da müslüman oldu. (Tirmizî, Tefsîru
Kur’an, 10, hadis no: 3292)

“Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övdükleri
gibi beni övmeyiniz. Yalnız, ‘Allah’ın kulu ve elçisidir’ deyiniz.”
(Buhârî, Enbiyâ 48; Ahmed bin Hanbel, Müsned, I/23, 24, 47, 55)

İbn Mes’ud (r.a.) diyor ki: “Ben, “Ey Allah’ın
Rasûlü, günahların en büyüğü hangisidir?”  diye sorduğumda, buyurdu ki: “En
tec’ale lillâhi nidden ve hüve halekake (Allah, seni yaratmış olduğu halde
kendisine nidd/şirk koşmandır).”  (Buhârî; Müslim)

Bir adamın Peygamberimiz (s.a.s.)’e “Allah ve
sen isterseniz”  demişti. Bu söze karşılık Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“E cealtenî lillâhi niddâ (Beni Allah’a nidd/eş mi koşuyorsun?”

“Sizden hiç biriniz Allah isterse ve falan da
isterse demesin. ‘İnşâallah’, yani ‘ Allah isterse’ desin.”
(İbn Mâce)

Sahâbeden Muaz b. Cebel anlatıyor: Bir gün
Rasûlullah bana, “Ey Muaz! Allah’ın, kulları üzerindeki hakkı nedir?”
diye sordu. Ben; “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dedim. Rasûlullah:
“Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, kulların O’na ibâdet edip, başka hiçbir şeyi
şirk/ortak koşmamalarıdır.” buyurdu. (Buhârîi, Müslim)

“Her doğan, fıtrat üzere doğar. -Başka bir
rivâyette ise ‘bu din üzere doğar’- (Fakat sonradan) ana-babası onu
yahûdileştirir, hıristiyanlaştırır veya mecûsileştirir…”
(Buhârî, Cenâiz 33, 79; Müslim, Kader 23-25,
İman 264; Ahmed bin Hanbel, II/315, 233, III/435, IV/9)

“Bir kişi, beni anne ve babasından daha fazla
sevmedikçe iman etmiş olmaz.” (Buhârîi,
İman 8; Müslim, İman 69)

“Kişi, Allah ve Rasûlünü, o ikisi dışında kalan
her şeyden daha çok sevmedikçe imanın tadını bulamaz.”
(Buhârî, İman 9;
Müslim, İman 67; Tirmizî, İman 10)

Ebû Rezîn el-Akîl, kendisine: “Ey Allah’ın
elçisi, iman nedir?” diye sorunca, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle cevap vermiştir:
“Allah ve Rasûlünün, sana, her şeyden daha sevgili olmasıdır” (Ahmed bin
Hanbel, IV/11)

“Hiçbiriniz, Allah ve Rasûlü, kendisine her
şeyden daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.”
(Nesâî, İman 2-4; İbn Mâce, Fiten 23; Ahmed bin
Hanbel, IV/11).

“Kul beni âilesinden, malından ve bütün
insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz.”
(Buhârî, İman 8, Eymân 3; Müslim, İman 69, 70;
Nesâî, İman 19; İbn Mâce, Mukaddime 9; Ahmed bin Hanbel, III/170, 207, 275)

“Ben, müşrikler arasında ikamet eden her
müslümandan berîyim/uzağım.” Ashâb;
“Niçin yâ Rasûlallah?” diye sorunca, şöyle buyurdu: “Çünkü o ikisinin ateşi
birbirini görmez.” (Ebû Dâvud, III/45, hadis no: 2645)

“Kim bir müşrikle ittifak yapar ve onunla
birlikte ikamet ederse, o da onun gibidir.”
(Ebû Dâvud, III/93, hadis no: 2787)

“İnsanlar ‘Allah’tan başka ilâh yoktur, Muhammed
O’nun rasûlüdür’  deyinceye kadar kendileriyle savaşmaya emrolundum. Ne zaman
bunu söylerlerse kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak dinî
cezalar müstesna; iç yüzlerinin muhasebesi ise Allah’a aittir.”
(Buhârîi, Cihad 102, İman 17; Müslim, İman 8; Ebû Dâvud, Cihad 104; Tirmizî,
Tefsir 78; Nesâî, Zekât 3; İbn Mâce, Fiten 1; Dârimî, Siyer 10)

Abdullah bin Mes’ûd dedi ki: “Rasûlullah
(s.a.s.) bize karşı yaptığı bir konuşmasında dedi ki: “Kendisinden başka ilâh
olmayan (Allah) hakkı için söylüyorum: Allah’tan başka hiçbir ilâh
bulunmadığına, benim de Allah’ın peygamberi olduğuma şehâdet eden bir kimsenin
kanı ancak şu üç şeyden biri dolayısıyla helâl olur: İslâm’ı terkedip İslâm
cemaatinden ayrılan, evli olduğu halde zinâ eden ve birisini öldürdüğü için
(kısas cezâsı olarak) öldürülmesi gereken.” (Müslim, Kasâme 25-26; Ebû Dâvud,
Hudûd 1; Nesâî, Tahrîmu’d-Dem’ 5, 14; İbn Mâce, Hudûd 1)

“Kâfir müslümana, müslüman da kafire mirasçı
olamaz” (Buhârî, Ferâiz, 26; Müslim,
Ferâiz, 1).

“İki millet (mü’min ve kâfir) arasında miras
yoktur.” (Ebû Dâvud Ferâiz, 13;
Tirmizi, Ferâiz, 16; İbn Mâce, Ferâiz, 6)

“…Her kim ‘Lâ ilâhe illâllah’ der ve Allah’tan
başka tapınılan şeyleri reddederse, onun malına ve canına haksız yere dokunmak
haram olur. Hesabı Allah’a kalmıştır.”
(Müslim, İman 35, hadis no: 21, 1/52)

“Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in
O’nun Rasulü olduğuna şehâdet eden kimseye Allah ateşi haram kılmıştır.”
(Buhârî, İlim, 49)

Ebû Zer (r.a.)’in rivâyet ettiğine göre
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Cebrail (a.s.) bana gelerek;
‘Ümmetinden kim Allah’a herhangi bir şeyi şirk koşmadan ölürse cennete girer
müjdesini verdi.” Ben, (hayretle) zina ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum.
“Evet, hırsızlık etse de, zina yapsa da” cevabını verdi. Ben tekrar: ‘Yani
hırsızlık etse, zina yapsa da ha?’ dedim. “Evet, bunları yapsa da (Cennete
girecektir)” buyurdu. Ben aynı soruyu dördüncü defa sorunca; “Ebû Zerr’in
burnu kırılsa (patlasa) da Cennete girecektir” buyurdu. (Müslim, İman
153-154, hadis no: 94, 1/94-95; Tirmizî, İman 18, hadis no: 2644, 5/27; Buhârî,
Tevhid 33; K. Sitte,  2/205)

“Allah’a inanıp, O’na hiç bir şeyi ortak
koşmayan Cennet’e girmiştir. Allah’a inanıp da, O’na şirk koşan ise Cehenneme
girmiştir” (Müslim, İmân, 152)

“Allah yahudi ve hırıstiyanlara lânet etsin,
peygamberlerinin ve sâlih kişilerinin kabirlerini mescid yaptılar.”
(Buhârî, Salât 48, Cenâiz 62, 96, Enbiyâ 50, Meğâzî 83; Müslim, Mesâcid 19, 23)

Hz. Ali: “Rasûlullah’ın beni gönderdiği bir iş
için seni gönderiyorum. Yerden yüksek ne kadar kabir varsa yık ve ne kadar
heykel varsa yerle bir et.” (Müslim, Cenâiz 93)

“Dikkat edin! Bütün câhiliyye emirleri
(kanunları, yasaları, hükümleri ve bakış açıları) ayaklarımın altındadır ve
hepsi de kaldırılmıştır…”
-Vedâ Hutbesinden- (Müslim, Hacc 194,
h. no: 1218; Tirmizî, Fiten 2, h. no: 2610; Tefsîr 2, h. no: 3087)

“Ümmetimin içinde câhiliyye döneminden kalma,
tamamen terk edemeyecekleri dört âdet vardır: Asâletleriyle övünmek,
başkalarının soyuna dil uzatmak, yıldızlar vesilesiyle yağmur istemek, ölünün
arkasından yüksek sesle ağlamak.”
(Müslim, Cenâiz 29, hadis no: 934)

“Câhiliyye dâvâsıyla hak iddia eden kimse bizden
değildir.” (Buhârî, Cenâiz 39)

“Herkim körükörüne (dikilmiş) bir sancağın
altında asabiyete davet veya bir asabiyete yardım ederken ölürse, bu câhiliyyet
ölümüdür.” (Müslim, İmâre, 57; Neseî,
Tahrîmu’d-Dem, h. no: 4098)

Ebû Mes’ud el-Bedrî (r.a.) anlatıyor: “Ey
Allah’ın Rasûlü dendi, biz câhiliye devrinde yaptıklarımızdan hesaba çekilecek
miyiz?” Şu cevabı verdiler: “Müslüman olduktan sonra iyi olana, câhiliye
devrinde yaptıklarından sorulmayacaktır. Kötü amel işleyene, hem İslâm’daki
ameli hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır.” (Buhârî, İstitâbe
1; Müslim, İman 189, h. no: 120)

Allah, tanrı, yaratıcı, ilah

Putlar ve Allah’tan başka tapınılan şeyler ile ilgili ayetler

10/18- Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.”

10/34- De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan, başlangıçta yaratmayı yapacak, sonra onu tekrarlayacak kimse var mı?” De ki: “Allah başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O halde nasıl oluyor da (haktan) çevriliyorsunuz?”

10/35- De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var mı?” De ki: “Hakka Allah iletir.” Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır, yoksa iletilmedikçe doğru yolu bulamayan kimse mi? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?”

10/36- Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.

10/66- Bilesiniz ki göklerde kim var, yerde kim varsa, hep Allah’ındır. Allah’tan başkasına tapanlar (gerçekte) Allah’a koştukları ortaklara tâbi olmuyorlar. Şüphesiz onlar ancak zanna uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar.

11/100- (Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de.

11/101- Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah’ı bırakıp da taptıkları ilahları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların sadece ziyanlarını artırdı.

11/109- (Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz.

12/39- “Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilahlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hakimiyet sahibi olan tek Allah mı?”

12/40- “Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı bir takım isimlere (düzmece ilahlara) tapıyorsunuz. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”

13/14- Gerçek dua ancak O’nadır. O’ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı halde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kâfirlerin duası daima boşa çıkar. 5

13/16- De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” “Allah’tır” de. De ki, “O’nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?” De ki, “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir.”

13/33- Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Halbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?” Hayır inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur.

14/35- Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”

14/36- “Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.”

16/17- Şu halde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?

16/20- Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey yaratamazlar.

16/21- Onlar diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna varamazlar.

16/72- Allah size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

16/73- Allah’ı bırakıp da, kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık sağlayamayan ve buna gücü de yetmeyen şeylere tapıyorlar.

16/74- Artık Allah’a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir siz bilmezsiniz.

16/75- Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

16/76- Allah (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine sadece bir yüktür. Nereye gönderse olumlu bir sonuç alamaz. Bu, adaletle emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu?

17/56- De ki: “Onu bırakıp da ilah diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar, başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler.”

17/57- Onların yalvardıkları bu varlıklar, “hangimiz daha yakın olacağız” diye Rablerine vesile ararlar. Onun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkunçtur.

17/67- Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüzüstü bırakıp) kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.

18/52- (Ey Muhammed!) Allah’ın, “Ortağım olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın” diyeceği, onların da çağıracakları, fakat kendilerine (çağırdıklarının) cevap vermeyecekleri ve bizim de aralarına bir uçurum koyacağımız günü hatırla!

19/41- Kitapta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi.

19/42- Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?”

19/81- Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan başka ilahlar edindiler.

19/82- Hayır! İlahları, onların ibadetlerini inkar edecekler ve kendilerine düşman olacaklar.15 15

20/87- Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Samirî de aynı şekilde attı.”

20/88- Böylece (Samirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Samirî ve adamları) “Bu sizin de ilahınızdır, Mûsâ’nın da ilahıdır. Öyle iken Mûsâ, (İlahını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler.8 8

20/89- Onlar bu heykelin, sözlerine karşılık vermediğini, kendilerinden hiçbir zararı uzaklaştıramayacağını ve onlara hiçbir fayda sağlayamayacağını görmezler mi?

20/97- Mûsâ, “Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) “Bana dokunmak yok!” diyeceksin.9 Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilahına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. 9

21/100- Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler.

21/43- Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım görmezler.

21/61- (Bir kısmı da) “O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.

21/62- (İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim” dediler.

21/63- Dedi ki, “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!”

21/64- Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler.

21/65- Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler.

21/66- İbrahim şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?”

21/67- “Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?”

21/98- Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.

21/99- Eğer onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır.

22/11- İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.

22/12- O, Allah’ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar. Bu da derin sapıklığın ta kendisidir.

22/13- Zararı faydasından daha yakın olana tapar. O (taptığı) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaştır!

22/62- Bu böyle. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O’nu bırakıp da taptıkları ise batılın ta kendisidir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.

22/71- Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.

22/73- Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.

25/3- (İnkar edenler), Allah’ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilahlar edindiler.

25/55- Onlar, Allah’ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır.

26/69- Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.

26/7- Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik.

26/70- Hani o babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti.

26/71- “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi.

26/72- İbrahim dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?”

26/73- “Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?”

26/91,92,93- Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.

28/64- Onlara, “Haydi ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar fakat ortakları onlara cevap veremez. Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola gelselerdi.

29/17- “Siz Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”

30/12- Kıyametin kopacağı günde suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşeceklerdir.

30/13- Onların, Allah’a koştukları ortaklardan kendileri için şefaatçılar da olmayacaktır. Artık onlar ortak koştukları şeyleri de inkar ederler.

30/28- Allah size kendinizden şöyle bir örnek getirdi: Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda sizinle eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? Düşünen bir topluluk için âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.

30/40- Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. Allah’a koştuğunuz ortaklardan, bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı? O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.

31/10- Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.

31/11- İşte Allah’ın yarattıkları! Haydi, Allah’ı bırakıp da taptıklarınızın yarattığını bana gösterin! Hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler.

31/29- Görmedin mi ki Allah geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah işlediklerinizden hakkıyla haberdardır.

31/30- Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise bâtıldır. Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür.

34/22- (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da ilah olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değillerdir. Onların yerde ve gökte hiçbir ortaklıkları yoktur. Allah’ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.

35/13- Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu Allah’tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O’nundur. Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler.

35/14- Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkar ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez.

35/40- De ki: “Allah’ı bırakıp da taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, onlar yerden ne yaratmışlardır?” Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa kendilerine bir kitap verdik de, o kitaptan, açık bir delile mi sahip bulunuyorlar? Hayır, zalimler birbirlerine aldatmadan başka hiçbir şey vaadetmezler.

36/23- “Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”

36/74- Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilahlar edindiler.

36/75- Onlar ilahlar için (hizmete) hazır asker oldukları halde, ilahlar onlara yardım edemezler.

37/123- Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi.

37/124- Hani kavmine şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

37/125,126- “Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak “Ba’l’e mi tapıyorsunuz?”9 9

37/91- İbrahim onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: “Yemez misiniz?”

37/92- “Ne diye konuşmuyorsunuz?”

37/93- Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi.

37/94- Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi.

37/95- İbrahim şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?”

37/96- “Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”

39/38- Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar onun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.”

39/43- Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?”

4/116- Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.

4/117- Onlar, Allah’ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar.28 Halbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar. 28

4/118- Allah o şeytana lânet etti ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi.

4/119- “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.”29 Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür. 29

4/120- Şeytan onlara (birçok) va’dde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.

40/20- Allah hak ve adâletle hükmeder. Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

40/41- “Ey kavmim! Bu ne hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.”

40/42- “Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah’a) çağırıyorum.”

40/43- “Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.”

41/21- Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. Derileri, “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı ve yine yalnızca ona döndürülüyorsunuz?”

41/47- Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi O’na havale edilir. Meyveler tomurcuklarından ancak O’nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O’nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. Allah onlara, “Nerede bana ortak koştuklarınız?” diye seslendiği gün şöyle derler: “Sana arz ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.”

41/48- Daha önce yalvardıkları (tanrılar) onları yüzüstü bırakıp uzaklaşmıştır. Kendileri için kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır.

43/86- Onu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler.

46/28- Allah’ı bırakıp ona yakınlık sağlamaları için edindikleri ilahlar kendilerine yardım etseydi ya!? Aksine onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kayboldular. Bu onların yalanı ve uydurmakta oldukları şeydir.

46/4- De ki: “Allah’ı bırakıp da taptıklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin, yeryüzünden neyi yaratmışlardır? Yoksa göklerin yaratılışında onların bir ortaklığı mı var? Eğer doğru söyleyenler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı olsun getirin bana!”

46/5- Kim, Allah’ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler.

46/6- İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibâdetlerini de inkâr ederler.

5/76- (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”

53/19,20- Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz?2 2

53/21- Erkek size de, dişi O’na mı?3 3

53/22- Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır.

53/23- Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilah edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler)yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir.

6/71- De ki: “Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisin geri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?” De ki: “Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu.”

7/189- Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan29 var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.30 29-30

7/190- Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de, Allah’ın kendilerine verdiği çocuk konusunda ona ortaklar koşarlar. Allah onların ortak koştukları şeylerden yücedir.

7/191- Hiçbir şeyi yaratamayan, kendileri yaratılan şeyleri Allah’a ortak mı koşuyorlar?

7/192- Halbuki onlar (edindikleri ilahlar) ne onlara yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım edebilirler.

7/193- Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar. Onları çağırsanız da, sussanız da sizin için birdir (sonuç alamazsınız).

7/194- Allah’ı bırakıp tapındıklarınızın hepsi sizin gibi(yaratılmış) kullardır. Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi hemen onları çağırın da size cevap versinler (duanıza icabet etsinler).

7/195- Onların yürüyecek ayakları mı var? Yahut tutacak elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var, ya da işitecek kulakları mı var? De ki: “Haydi, çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun da bana göz açtırmayın bakalım!”

7/196- Çünkü benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’dır. O, bütün salihlere velilik eder.

7/197- Allah’tan başka taptıklarınızın ise size yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar kendilerine de yardım edemezler.

7/198- Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, halbuki onlar görmezler.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT