Kategoriler
Din Kültürü

Şaban Ayının Önemi ve Özellikleri

Şaban Ayı Faziletleri

Dinimizde üç aylar olarak bilinen ve bu üç aylar içinde Ramazan ayından bir önceki ay olan Şaban ayı hakkında bazı bilgiler sunacağız. Şaban ayı Ramazan ayından sonra ibadetlerin en kıymetli sayıldığı aydır. Diğer aylarda yapılan ibadetlerin sevabı ile bu ayda yapılan ibadetlerin sevabının farklı olduğu bildirilmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar

dua, Allah, yalvarma

İlâhî feyz ve bereketin yeryüzünü şenlendirdiği bu mübarek ay, mü’minler için en kârlı ve kazançlı fırsattır. Çünkü Şâban’ın değer ve kıymetini arttıran en önemli tarafı, diğer aylara göre (Ramazan hariç) yapılan her amelin ve ibadetin sevabının üç yüz kattan fazla oluşudur.(1)

Diğer vakitlerde kılınan bir rekât namazın sevabı on ise, Şaban ayında üç yüzden fazladır. Okunan her bir Kur’ân harfi için üç yüz Cennet meyvesi vardır.

Yine bu ihsan ve bağış ayı olan günlerde amel defterimizin sevap hanesine kaydettirdiğimiz ibadetler, her an şeytan ve nefsin fırlattığı gaflet, vesvese ve şüphe oklarına birer kalkan vazifesi görerek gerçek huzurumuzun kaynağı olur. Çünkü farkında olmadan veya bir anlık gaflet sonunda işlediğimiz hatâ ve kusurların keffareti olabilecek hasenat ve iyilikler en bereketli şekilde bu günlerde elde edilmektedir. Ayrıca bu ibadetler ileride hücumuna maruz kalabileceğimiz günahlar için de bir siper hüviyetini taşır.

Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam diğer aylara göre bu ayda daha çok ibadet ve taatte bulunurlardı.

“Şaban benim ayımdır.”

“Şaban günahları temizleyendir” buyurarak kadrini yüceltirdi.(2)

Receb ayı geldiği zaman da “Allahım, Receb ve Şaban (ayını) bize mübarek ve bereketli kıl” buyururdu.(3)

Böylece dua ve niyazlarında bu ayların kudsiyetini dile getirmişlerdir.

Peygamberimizin Şaban ayına gösterdiği bu hürmetin bir sebebi de devamında gelecek olan Kur’ân ayı olan Ramazan’dan dolayı idi. Hz. Enes’in rivayetine göre, Peygamberimizden sual ederler:

“Ya Resulallah, Ramazan’dan başka en faziletli oruç ayı hangi aydadır?”
Bu soruya Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam,
“Ramazan’ı tazim için (Ramazan hürmetine) Şâban’ da tutulan oruçtur” cevabını verirler.(4)

Basta Hz. Âişe Validemiz olmak üzere Sahabilerin beyanına göre Peygamberimiz bazan Şaban ayının tamamını, çok kere de çoğu günlerini oruçlu geçirirdi. Zaten diğer günler, bilhassa Pazartesi ve Perşembe günleri de oruçlu bulunan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam maddî ve manevî pekçok hikmetinden dolayı oruç ibadetini sıkça yapardı.
Bu hususta Hz. Âişe’nin (r.a.) şöyle bir rivayeti vardır:

“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam bazı aylarda çok oruç tutardı. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç iftar etmedi sanırdık. Bazı aylarda da çok iftar ederdi. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç oruç tutmadı derdik. Resulullahın Aleyhissalâtü Vesselam Ramazan’dan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şaban’daki kadar, kendisinde, çok oruçlu olduğu bir ay da görmedim”(5)

Hz. Âişe başka bir rivayetinde bu konuda şunları söyler:
“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam senenin hiçbir ayında Şaban ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu:
“Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kişinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir.”(6)

Yine Hz. Âişe, İbni Mâce’de geçen başka bir rivayetinde de, “O (Resul-i Ekrem) Şaban ayının tamamını oruçla geçirerek nihayet Şâban’ı Ramazan’la birleştirirdi”(7) diyerek Peygamberimizin bu ayda daha çok oruç tuttuğunu ifade etmektedir.

Bu iki rivayetten hadis âlimleri, Peygamberimizin bazı seneler Şâban’ın tamamını, bazı zamanlarda da çok günlerini oruçlu geçirdiği kanaatine varmışlardır. Zaten hadiste geçen “tamamı” mânâsına gelen “küll” kelimesi Arapçada çoğunluk mânâsında kullanılırdı.

Bir kimse bir ayın çok günlerini oruçlu geçirirse, tamamını oruçlu geçirdiği ifadesi yer alırdı.
Her iki rivayetten Şaban ayının tamamını oruçlu geçirmenin veya bir kısmında oruç tutmanın caiz olacağı hükmü çıkarılmaktadır.

Şaban ayında oruç, namaz, sadaka gibi ibadetlerin ve diğer imâni ve İslâmî hizmetlerin fazla yapılmasının bir hikmeti de, devamında gelecek olan Ramazan ayı için zihnen, bedenen ve ruhen bir hazırlık ve alışkanlığa sebep olmasıdır. Çünkü bazı insanlar, “Nasıl olsa, Ramazan gelince daha çok ibadet ederiz” diye gaflet ve tembelliğe kapılabilirler. İşte Şâban’da yapılan ibadetler bu perdeyi yırtmaktadır.

Bu hususa Peygamberimiz, Hz. Üsame bin Zeyd’in suâli üzerine işaret etmektedir. Hz. Üsame sorar:
“Yâ Resulallah, Şaban ayında tuttuğunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmedim.”
Bunun üzerine Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyururlar:
“Receb ve Ramazan ayları arasında şu Şaban ayında insanlar gafildir. Bu öyle bir aydır ki, ameller, Alemlerin Rabbine bu ayda yükseltilir. Ben oruçlu iken amellerimin yükseltilmesini severim.”(8)

Bu mübarek günleri değerlendirerek gün ve gecelerimizi manevî yönden daha çok bereketli kılarsak, bu ayın feyzinden daha fazla istifade etmiş oluruz. Bu aylarda tutulan oruç farz ve vacip olmayıp sadece sünnettir. Peygamberimize uyarak sevap ve mükâfatına nail olmak için oruç tutmaya gayret ederiz.

Cenab-ı Hak bizleri Şaban ayının nurundan ve feyzinden en azami mertebede istifade eden kullarından eylesin. Amin.

Kaynaklar
1) Şualar, s. 416.
2) Keşfü’l Hafâ. 2:9
3) Müsned, 1:259
4) Tirmizı, Zekât: 28.
5) Buhari, Savm: 51.
6) Müslim. Sıyam: 177.
7) İbni Mâce, Savm: 4.
8) Nesei, Savm: 70.

Şaban Ayı Hakkında Önemi 40 Hadis

Hz. Ali’ye (a.s.) sormuşlar: “Hayırlı ameller nelerdir?” O Hazret şöyle buyuruyor: “Hak Teâlâ Şaban Ayı’nın cennetin kapılarını iyi ve takvalı kullarına ardına kadar açar ve onları en güzel nimetlerle ödüllendirir.” “Bu ödülleri ve mükâfatları nasıl elde edebiliriz?” diye soranlara şöyle buyuruyor: “Şaban ayına mahsus çeşitli ameller (oruç tutmak, istiğfarda bulunmak ve dua ederek) bu ameller; Namaz kılmak, zekât vermek, iyiliği önermek, münker’den (kötülük ve küfür)’den sakınmak ve sakındırmak, ebeveyn (ana-baba)’a saygı göstermek, akrabalara, komşulara ve yoksullara yardım etmektir.” Şaban ayında Allah adına ve O’nun emirlerine uyarak yapılan güzel ameller sayesinde insan, hastalıklardan, kötülüklerden, günah işlemekten korunur, dünya hayatını da mutlu ve huzurlu yaşar. Ayrıca bu güzel amelleri işleyen mümin kişi şeytan’ın tasallutundan kendini korumuş olur. Bu mübarek ayla ilgili bazı hadisleri derleyerek zikredeceğiz:

1-Merhum Şeyh Tusî (r.a), Safvanü’l-Cemmâl’ın şöyle dediğini nakletmiştir:
İmam Sadık (a.s) bana buyurdu ki: “Etrafında olan kimseleri Şaban Ayı’nın orucuna teşvik et.” Ben: “Canım sana feda olsun, bunda bir şey mi görüyorsun?” dedim, İmam (a.s) “Evet.” buyurdu. “Resulullah (s.a.v) Şaban Ayı’nın hilâlini gördüğü zaman Medine halkına birisinin şöyle seslenmesini emrederdi: “Ey Yesrib (Medine) ehli, ben Allah Resulü’nün size elçisiyim. (Resulullah buyuruyor ki:) Şunu bilin ki Şaban, benim ayımdır. Kim benim ayım hakkında bana yardımcı olursa (onu oruç tutarsa), Allah ona rahmet etsin!”

2-İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “İmam Seccâd (a.s) (Zeynülabidin) Şaban Ayı girdiği zaman ashabını toplar ve onlara şöyle buyururdu: ‘Ey ashabım (dostlarım), bu ayın ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, Şaban Ayı’dır. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: ‘Şaban, benim ayımdır.’ Bu Ayı, Peygamberinizin sevgisi ve Rabbinize yaklaşmak için oruç tutun; canımı elinde tutan (Allah’a) Andolsun ki, babam İmam Hüseyin’den (a.s) duydum ki şöyle derdi: ‘Emirü’l-Mu’minin Ali’den (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: ‘Kim Şaban Ayı’nı Resulullah’a (s.a.a) olan sevgisinden dolayı ve Allah’a yakınlaşmak için oruç tutarsa, Allah onu sever, kendi ikram ve yüceliğine yakınlaştırır ve cenneti ona farz kılar.’ ”

3-İsmail İbn Abdü’l-Halik diyor ki: “İmam Sadık’ın (a.s) yanında bulunduğum bir sırada, şaban ayının orucu söz konusu edildi. Bunun üzerine İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu:
‘Şaban ayının fazileti şöyledir, böyledir. Hatta haram bir kanı döken kimse dahi (pişman olup tövbe ettikten ve üzerine düşen diyeti verdikten sonra) Şaban Ayı’nın orucunu tutmakla bağışlanır.”

4-İmam Rıza’dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: “Kim Şaban Ayı’nın son üç gününü oruç tutup, Ramazan Ayı’na birleştirirse, Allah-u Teâlâ onun için iki ay ardarda tutulan orucun sevabını yazar.”

5-Yine İmam Rıza’nın (a.s) ashabından olan Eba Salt-i Hirevî’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Şaban Ayı’nın son cumasında İmam Rıza’nın (a.s) yanına gittim. İmam (a.s) bana buyurdu ki:
‘Ey Eba Salt, Şaban Ayı’nın çoğu bitti ve işte bu onun son cumasıdır. Şu geriye kalan günlerde geçmiş ihmalkârlıklarını telâfi etmeye çalış; seni ilgilendiren faydalı şeylerle meşgul olmaya koyul, çok dua ve istiğfar et, çok Kur’ân oku ve günahlarından tövbe et; öyle ki Ramazan Ayı geldiğinde artık Allah’a muhlis bir hâle gelesin (ve o hâl üzere ramazan ayına giresin). O hâlde, boynunda yerine ulaştırmadığın bir emanet kalmasın; kalbinde herhangi bir mümine karşı çıkarmadığın bir kin bulunmasın. Önceden yaptığın bütün günahlardan uzaklaşmalısın. Gizli ve aşikâr her şeyinde Allah’tan kork ve ona tevekkül et. Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter.’ ”

6- Resulullah (s.a.v) bu ayın diğer faziletleri hakkında şöyle buyurmuştur: “Beni peygamberliğe seçen (Allah’a) and olsun ki, kim bu ayda bir hayır ve iyilik kapısına yönelirse, tuba ağacının dallarından birisine tutunmuştur ve o, onu cennete ulaştırır. Kim de bir şer kapısına yönelirse, bu günde, zakkum ağacının bir dalına tutunmuştur ve o, onu ateşe götürecektir.”

7-İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet edilen bir hadiste, İmam’a (a.s) Recep Ayı’nın orucu hakkında sorulduğunda, o Hazret: “Neden Şaban Ayı’nın orucundan gafilsiniz?” buyurdu. Ravi: ‘Ey Resulullah’ın (s.a.a) oğlu, Şaban Ayı’ndan bir gün oruç tutanın sevabı nedir?’ diye sorunca, ‘Cennettir, vallahi!’ buyurdu.”

8-Ravi, İmam’a (a.s): “Şaban ayında yapılan en faziletli amel nedir?” diye sordu. İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Sadaka vermek ve mağfiret dilemektir. Kim, Şaban Ayı’nda bir sadaka verirse, Allah-u Teâlâ onu sizin deve yavrusunu büyüttüğünüz gibi büyütür ve bilâhare kıyamet gününde Uhud Dağı kadar büyümüş bir halde sahibine ulaşır.”

9-Yine Nebevî bir hadiste şöyle geçer: “Allah Teâlâ Şaban Ayı’nın pazartesi ve perşembe günlerini oruç tutan kimsenin, yirmi dünyevi ve yirmi uhrevi hacetini yerine getirir.”

10-İmamı Ali (a.s) buyurmuştur: “Her ayın üç gününde ilk perşembe ve ayın son günü ve ortasındaki çarşamba günlerini ve Şaban Ayı’nın orucunu tutmak gönüllerdeki perişanlığı, kuşku ve vesveseyi yok eder.”

11-İmamı Sadık (a.s) buyurmuştur: “Kulun Şaban Ayı’nda tuttuğu oruç kıyamet gününün zahiresidir (biriktirdiği hazinedir) her kim Şaban Ayı’nda çokça oruç tutarsa Hak Teâlâ onun geçimini kolaylaştırır ve düşmanların şerrini ondan def eder.”

12-İmamı Rıza (a.s) buyurmuştur: “Emirülmuminin Ali (a.s) Ramazan Ayı’nın 23. gecesi, bayram gecesi ve Şaban Ayı’nın 15. gecesinde yatmazdı ve şöyle buyururdu: ‘Bu gecelerde rızıklar taksim edilmekte, ömürler o yılda meydana gelecek olayların tayin edildiği gecelerdir.’ ”

13-Bir rivayette İslam Peygamberinin (s.a.v) şöyle buyurduğu geçer: “Şaban Ayı, Recep Ayı ile Ramazan Ayı arasında bir aydır. Fakat insanlar onun faziletinden gafildir. Hâlbuki onda kulların amelleri, Rabbü’l-Alemîn’e yükselir. Ben de oruçlu olduğum halde amelimin Allah’a yükselmesini severim.”

14-Bir hadisi şerifte şöyle zikredilir: “Herkim Şaban Ayı’nın başında ortasında ve sonunda üç gün oruç tutarsa Allah-u Teâlâ ona yetmiş peygamberin sevabı yazar. Yetmiş sene ibadet etmiş gibi olur. O sene ölürse şehit olarak ölür.”

15-İslam Peygamberi (s.a.v) buyurmuştur: “Her kim bayram gecelerini ve Şaban Ayı’nın 15. gecesini uyak kalarak geçirirse kalplerin perişan olduğu zaman onun kalbi perişan olmayacaktır.”

16-İmamı Muhammed Bakır (a.s) buyurmuştur: “Her kim Şaban ayının 15. gecesi İmamı Hüseyin (a.s) ziyaret ederse Allah-u Teâlâ onun günahlarını bağışlar.”

17- İslam Peygamberi (s.a.v) buyurmuştur: “Allah-u Teâlâ Şaban ayının 15. gecesi nazar eder ve bağışlanma dileyenleri bağışlar. Rahmet talep edenlere rahmet eder. Ama kinli insanları geriye iter.”

18-İmamı Caferi Sadık’tan (a.s) Şaban Ayı’nda en faziletli amelin ne olduğu sorulduğunda İmam şöyle buyurur: “Sadaka vermek ve istiğfarda bulunmaktır.”

19- İmamı Rıza (a.s) buyurmuştur: Her kim Şaban Ayı’nda Hak Teâlâ’dan 70 defa istiğfarda bulunursa Allah-u Teâlâ onun günahları gökteki yıldızlarsın adedice de olsa bağışlayacaktır.”

20-Rivayetlerde şöyle geçer: “İslam Peygamberi (s.a.v) hiçbir ayda Şaban Ayı’nda tuttuğu kadar oruç tutmamıştır.”

21- İslam Peygamberi (s.a.v) buyurmuştur: “Şaban Ayı benim ayımdır Ramazan Ayı ise Allah-u Teâlâ’nın ayıdır. Her kim benim ayımda bir gün oruç tutarsa kıyamet günü onun şefaatçisi olacağım. Her kim bu ayda iki gün oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanmış olacaktır. Her kimde üç gün oruç tutarsa ona şöyle denilir: ‘(Tertemiz şekilde) amelini yeniden başla.’ ”

22- İslam Peygamberi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Beni peygamberliğe seçen (Allah’a) and olsun ki, kim bu ayda bir hayır ve iyilik kapısına yönelirse, tuba ağacının dallarından birisine tutunmuştur ve o, onu cennete ulaştırır. Kim de bir şer kapısına yönelirse, bu günde, Zakkum ağacının bir dalına tutunmuştur ve o, onu ateşe götürecektir.”

23- İmam Sadık’a (a.s) sormuşlar, Şaban ayında işlenmesi vacip olan güzel ameller nelerdir? Hazret şöyle buyurmuştur: “Oruç tutmak, namaz kılmak, dua etmek, istiğfar etmek ve muhtaçlara sadaka vermektir. Zira Allah (c.c.) bu ayda verilen sadakayı rızık ve sevap olarak kat be kat artırarak sahibini mükâfatlandırır.”

24-Bir hadisi şerifte İslam Peygamberi (s.a.v) şöyle buyurduğu geçer: “Şaban Ayının 15. yatmıştım Cebrail yanıma gelerek şöyle buyurdu: ‘Ey Muhammed (s.a.v) bu gecede yatıyor musun? Ey Cebrail bu gece nasıl bir gecedir diye sordum?’ Cebrail: “Kalk ey Muhammed bu gece Şaban’ın yarısıdır” dedi. Beni kaldırarak Bakiy mezarlığına götürdü ve şöyle dedi: Başını yukarı kaldır bu gece öyle bir gecedir ki, gökyüzünün rahmet, mağfiret, rıdvan, tövbe ve ihsan kapıları bu gecede açıktır. Allah-u Teâlâ insanlarda ve hayvanlarda olan tüylerin miktarıca cehennem ehlini azat etmektedir. İnsanların bu yıldan gelecek yıla kadar ecelleri tayin edilmektedir. Bu yılda meydana gelecek tüm olaylar bu gecede belirlenmektedir.”

25- Ravi Resulullah (s.a.v) hakkında şöyle buyurur: “Senenin hiçbir ayında Şaban Ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu: ‘Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kişinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir.’ ”

26-Şaban ayının en faziletli günleri 3. gününde İmamı Hüseyin(a.s) mübarek doğumu, 4. günü Hz. Ebulfazlı Abasın doğum günü, 5. günü İmamı Zeynülabidin’in(a.s) mübarek doğum günü, 15. günü ise İmam Sahibuz Zaman’ın mübarek doğum günlerin bu ayda meydana gelmesidir.

27- İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet edilen bir hadiste: İmam’a (a.s) Recep Ayının orucu hakkında sorulduğunda, o Hazret: “Neden Şaban Ayının orucundan gafilsiniz?” buyurdu.

28- Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Şabanın ilk günü olduğunda, İblis, askerlerini yeryüzünün dört bir yanına dağıtarak onlara şöyle der: ‘Allah’ın kullarından bazısını (da olsa) bu günde kendinize çekmeye çalışın.’ Allah (azze ve celle) de meleklerini yeryüzünün dört bir yanına dağıtarak onlara şöyle buyurur: ‘Benim kullarımı koruyun ve irşat edin. Onların hepsi sizin vasıtanızla mutlu olurlar; (Allah’ın emir ve nehiylerini kabul etmekten) çekinen ve isyan eden kimseler hariç. Onlar da İblis’in hizbi ve askerlerinin safına katılmış olurlar.’ Şabanın ilk günü olduğunda Allah (azze ve celle) cennet kapısına (açılması için) emreder, o da açılır. Sonra da Tuba ağacına, dallarını bu dünyaya yakınlaştırması için emreder. Sonra da Rabbimiz tarafından bir münadi şöyle seslenir: Ey Allah’ın kulları, bunlar Tuba ağacının dallarıdır; bu dallara tutunun ki sizi cennete yükseltsin, bunlar ise Zakkum ağacının dallarıdır. Bunlardan daima uzak durun ki sizi cehenneme sürüklemesinler.”

29- Bir rivayette de şöyle geçer: “Şaban Ayının her perşembe günü gökler süslenir ve melekler şöyle dua ederler: ‘Ey Mabudumuz, bu günü oruç tutanı bağışla ve duasını kabul et.’ ”

30- Bu ayda okunması gereken en iyi dualardan biride: “Hz. İmam Humeyni (r.a) da sıkça buyurduğu ve tavsiye ettiği Merhum İbn Haleveyh’in rivayetine göre Emirü’l-Mu’minin’in (a.s) ve diğer Ehlibeyt İmamları’nın (a.s) Şaban Ayında okudukları ve Münacat-ı Şabaniye diye meşhur olan şu münacatı okumak.”

31- Şaban ayının her öğle vakti ve 15. gecesinde İmam Zeynülabidin’den (a.s) rivayet edilen şu salâvatı şerifeyi okumak: “Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et; onlar nübüvvetin ağacı, risaletin (lâyık) mekânı, meleklerin (sürekli) uğradıkları, ilmin madeni ve vahyin Ehlibeyt’idirler.”

32-İslam Peygamberi (s.a.v) buyurmuştur: “Şaban Ayının, Şaban olarak adlandırılmasının sebebi müminlerin rızıklarının bu ayda taksim edilmesinden dolayıdır.”

33- Hz. Ali’den (a.s) şöyle bir hadise naklonulur: “Resulullah’ın (s.a.a) kâfirlerle cihat için gönderdiği ordunun öyküsünü onlara anlattı ve şöyle buyurdu:
‘Kâfirler, geceleyin İslâm ordusuna saldırıya geçtiler. Gecenin şiddetli karanlığı her tarafa çökmüş ve Müslümanların da hepsi uykuya dalmışlardı. Aralarından sadece Zeyd İbn Hârise, Abdullah İbn Ravâha, Katâde, İbn Nu’mân ve Kays İbn Asmi’l Minkarî uyanık olup her biri ordunun bir tarafında namaz kılıyor veya Kur’ân okuyorlardı. Karanlıkta düşmanı göremedikleri için kendilerini koruyamayan Müslümanlar, düşmanın ok yağmuruna uğrayıp helâk olacakları sırada aniden, o dört kişinin ağızlarından ışıklar yükselerek Müslümanların karargâhlarını aydınlattı ve onların cesaret ve güç kazanmalarına vesile oldu. Kılıçlarına sarılan Müslümanlar, düşmana saldırarak, bir kısmını öldürüp bir kısmını yaraladılar. Bir kısmını da esir aldılar ve böylece düşmanı yenilgiye uğrattılar.’ Dönüşlerinde olup bitenleri Resulullah’a (s.a.a) anlatınca, Hazret (s.a.a): “Bu nurlar o kardeşlerinizin Şaban Ayının başlangıcında yaptıkları amellerden kaynaklanmıştır.” buyurdu.

34-Ümmü Seleme validemiz şöyle buyurmaktadır: “Resulullah (s.a.v) Ramazan’dan sonra en fazla orucu Şaban (ayın) da tutardı. Bunun sebebi, o sene içinde ölecek olanların isimlerinin, Şaban’da diriler defterinden, ölüler defterine geçirilmesidir. Bir kimse yolculuğa çıkar (hâlbuki onun ismi yaşayanlar defterinden çıkarılıp) o sene ölecek olanların defterine yazılır.”

35- Bir rivayette Peygamber (s.a.v) şöyle buyurduğu geçer: “Recep Ayının diğer aylar üzerine fazileti, Kurân-ı Kerim’in diğer kitaplar üzerine üstünlüğü gibidir. Şaban’ın diğer aylar üzerine üstünlüğü, benim diğer peygamberler üzerine fazlım gibidir. Ramazan’ın diğer aylar üzerine fazileti, Allah Teâlâ’nın, yarattığı varlıklar üzerine fazlı gibidir.”

36- Peygamber’imiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Şaban Ayı girince, nefsinizi temizleyin ve bu ay boyunca niyetlerinizi iyi ediniz.”

37-İmam Sadık’tan (a.s) rivayet edildiğine göre, bu gecenin fazileti hakkında İmam Bâkır’a (a.s) sorulduğunda, İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bu gece, Kadir Gecesi’nden sonra en faziletli gecedir. Bu gecede Allah kullarına kendi fazlından lütfeder ve kendi minnetiyle onları bağışlar. O hâlde bu gecede Allah’a yakınlaşmaya çalışın. Zira Allah (azze ve celle) kendi mukaddes zatına ant içmiştir ki, bu gecede günah olan şeyleri isteyen hariç kendisine yalvaran hiçbir kimseyi eli boş geri çevirmesin. Allah, Kadir Gecesi’ni Hz. Peygamber (s.a.a) için kararlaştırdığı gibi, bu geceyi de (Şaban’ın on beşinci gecesini) biz Ehlibeyt için kararlaştırmıştır. Allah’a dua ve O’nu medh u sena etmeye çalışın.”

38-Bu gecenin en faziletli ameli İmam Hüseyin’in (a.s) ziyaretidir. Rivayette şöyle geçmektedir:“Kim 124 bin peygamberin ruhunun kendisiyle musafaha etmesini istiyorsa, bu gecede İmam Hüseyin’i (a.s) ziyaret etsin. İmam Hüseyn’in (a.s) en kısa ziyareti, bir çatının üzerine çıkarak, önce sağa ve sola bakmak, sonra da başını gökyüzüne kaldırarak şu cümlelerle İmam’ı (a.s) ziyaret etmektir:
‘Selâm olsun sana ey Eba Abdillah (İmam Hüseyin -a.s-) Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.’ ”

39-Merhum Şeyh Tusî (r.a) ve Merhum Seyyid İbn Tâvûs’un naklettikleri ve Hz. Mehdi’nin (a.s) ziyareti mesabesinde olan şu duayı okumak: “Allah’ım! Bu gecemizin, onda doğan ve senin vaat edilmiş hüccetin olan (Hz. Mehdi) hakkına, ona fazilet üstüne fazilet ekledin. Böylece doğruluk ve adalet açısından (tevhit ve din) kelimen tamamlandı. Kimse senin kelimelerini değiştiremez ve kimse ayetlerini takip edemez. (Hz. Mehdi) senin parlak nurun, her yeri aydınlatan ışığın ve karanlık gecede bir nur sütunudur. Gözlerden kayıp, perde arkasında, doğumu azametli ve zuhur ettiği soy değerlidir. Melekler onun şahitleri ve (zuhur edip) döneceği vakit Allah onun yardımcı ve teyitçisi, melekler de yardımcıları olacaktır. O Allah’ın körelmeyen kılıcı ve sönmeyen nurudur. Hiçbir zaman vakarını kaybetmeyen hilim sahibidir. Zaman onların etrafına döner; asrın koruyucuları onlardır. Emir sahipleri onlardır, Kadir Gecesi’nde inen şey, onlara iner. (Halkın) haşir ve neşri (Allah’ın izniyle) onların elindedir. Onlar İlahî vahyin tercümanları, ilâhî emir ve nehiylerin sahipleridirler. Allah’ım! (Ehlibeyt İmamları’nın) sonuncusu ve Kaim’leri olan ve gayb ette yaşayan (Hz. Mehdi’ye) salât ve selam eyle.”

40-Merhum Şeyh Tusî’nin nakline göre Hammâd İbn İsa, İmam Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet etmiştir: Bir Şaban Ayı’nın on beşinci gecesi, Hz. Resulullah (s.a.a) zevcesi Ayşe’nin yanındaydı. Gece yarısı olduğunda Resulullah (s.a.a) ibadet için yataktan kalktı. Eşi Ayşe, uyandığında Resulullah’ı yatağında göremeyince, efendimizi diğer hanımlarının yanında zannederek kıskançlık duygusu kabardı ve yatağından kalkıp diğer hanımların odasına başvurarak, Resulullah’ı aramaya koyuldu. Bir miktar aradıktan sonra, Resulullah’ı yere yapışmış bir elbise gibi secde hâlinde buldu. Resul-i Ekrem’e (s.a.a) yaklaştığında secdede şu duayı okuduğunu duydu:
“(Allah’ım!) Bütün vücudum ve hayalim sana secde eder ve gönlüm sana inanır. İşte ellerim ve işte nefsime karşı işlediğim cinayetler. Ey büyük işlerde kendisine ümit bağlanan büyük, benim büyük günahlarımı bağışla; çünkü büyük günahı ancak büyük Rab bağışlar.”
Sonra başını secdeden kaldırıp tekrar secdeye gitti. Bu sefer şu duayı okuduğunu duydu:
“(Allah’ım!) Gökleri ve yerleri aydınlatan, karanlıkları yok eden, baştaki ve sondakilerin işini ıslâh edip onları ani azabından, (verdiğin) afiyet ve selametin değişmesinden ve nimetin yok olmasından koruyan Vech’inin nuruna sığınıyorum. Allah’ım! Bana takvalı, temiz, şirkten uzak olan, kâfir ve bedbaht olmayan bir kalp nasip eyle.”
Sonra da yüzünün sağ ve sol taraflarını toprağa koyarak şöyle söyledi:
“Yüzümü (secde) toprağına sürdüm; zaten bana yakışan da sana secde etmekti.”
Resulullah (s.a.a) geri dönmek istediği zaman, zevcesi Ayşe, aceleyle yatağa döndü. Hz. Resulullah (s.a.a) yanına geldiğinde, Ayşe’nin hızlı soluk alıp verdiğini görünce, şöyle buyurdu:
“Nedir bu hızlı solumalar? Bu gecenin hangi gece olduğunu biliyor musun? Bu, Şaban’ın on beşinci gecesidir. Bu gecede rızıklar bölünür, eceller yazılır, hacca gidecekler kaydedilir. Hiç şüphesiz bu gecede Allah, Kelb kabilesindeki keçilerin kıllarının sayısı kadar yarattıklarını bağışlar ve meleklerini gökyüzünden, yeryüzünde bulunan Mekke’ye gönderir.”

***

İmam Humeyni(r.a) “Sırrı Salât”adlı eserinde Şabaniye münacatında zikredilen bu nurani cümleler hakkında şöyle diyor: “Acaba İmam Ali (a.s) ve Masum evlatlarının (a.s) zikrettikleri ve senin de devamlı okuduğun Şabaniye münacatında geçen dualar üzerine tefekkür etmiş misin?

O Hazret birçok nasihatlerinde bu mübarek “münacatın” okunması hakkında tavsiyeleri vardır. Biz Burada o kutsal “Münacatı Şabaniyyeyi” Tercümesini burada aktırıyoruz. Tercümede emeği geçenlerden Allah razı olsun. Hadislerden de bazıları birçok sitelerden aktarılmıştır. Allahu Teâlâ bu mübarek Şaban ayı hürmetine tüm emeği geçenlerin mükâfatını ve sevabını versin.

Münacatı Şabaniyye

Bismillahirrahmanirrahim,

Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet eyle ve seni çağırdığımda duamı icabete eriştir; seni nida ettiğimde, nidamı duy; sana yalvarıp yakardığımda bana (lütuf gözüyle) bak. Ben sana doğru yönelmiş, sana boyun eğip yalvararak ve katındaki sevabı dileyerek huzurunda durmuşum. İçimde olanı biliyorsun; ihtiyacımdan haberdar ve kalbimdekine vakıfsın. Dönüşüm ve döneceğim yer, söylemek istediğim söz, dile getirmek istediğim ihtiyaç ve akıbetim için umduklarım sana gizli değildir.

Ey Sahibim! Senin takdir ve hükmün, ömrümün sonuna dek benden vuku bulacak her şeyde, zahir ve batınımda caridir. Kemal ve eksikliğim, yarar ve zararım başkasının değil, senin elindedir.
Allah’ım! Rızkımı sen vermezsen, kim verir! Eğer bana, yardım etmeyerek yalnız bırakırsan, kim yardım eder! Allah’ım! Gazabından ve azabından sana sığınırım.
Allah’ım! Gazabından ve azabından sana sığınırım.
Allah’ım! Ben rahmetine layık olmasam da, sen geniş fazlın ve rahmetinle bana bağışta bulunmaya layıksın.

Allah’ım! -Sanki kıyamet kopmuş da- yalnız başıma huzurunda durmuş gibiyim, sana olan güzel tevekkülüm bana gölge etmiş, kerem ve ihsanına layık olanı yapmışsın ve affınla günahlarımı örtmüşsün.
Allah’ım! Beni bağışlarsan ne güzel, zaten bağışlamaya senden daha layık olan kim var? Eğer ecelim gelip çatmış olurda amelim beni sana yaklaştırmamışsa, günahlarımı itiraf etmeyi affına vesile kılıyorum.
Allah’ım! Nefsime yönelmekle kendime zulmettim, eğer beni affetmezsen yazıklar olsun bana!
Allah’ım! Bu güne kadar ihsanını benden esirgemedin, ölümle başlayan hayatımda da kesme.
Allah’ım! Öldükten sonra bana hüsn-ü nazarından nasıl keserim ümidimi, oysaki sen hayatımda iyilikten başka bir şey yapmadın bana.
Allah’ım! Sana yakışır şekilde işlerimi yoluna koy ve cehalet bataklığına batmış bir günahkâra kendi lütuf ve fazlın ile merhamet eyle.

Allah’ım! Dünyada birçok günahlarımı gizli tuttun, ahirette onları gizli tutmana da muhtacım.
Allah’ım! Günahlarımı salih kullarına açmayarak lütfettin bana; öyleyse kıyamet günü bütün kulların karşısında rüsva etme beni.
Allah’ım! Bağışın arzumu çoğalttı; affın ise amelimden daha üstündür. Allah’ım! Kullarının arasında hükmettiğin gün, huzuruna çıkmakla beni mesrur eyle.
Allah’ım! Senden özür dilemem, mazeritinin kabul olmasından müstağni olmayan -çaresiz- kimsenin özür dilemesidir. Öyleyse, ey günahkârların kendisinden özür dilediği en keremli zat, mazeretimi kabul buyur.
Allah’ım! Hacetimi reddetme, dileğimi boşa çıkarma, lütuf ve kereminden ümidimi kesme.
Allah’ım! Eğer aşağılığımı isteseydin beni hidayet etmezdin; eğer rezil olmamı irade etseydin beni kurtarmazdın.
Allah’ım! Senden isteyerek ömrümü tükettiğim ihtiyacımı reddeceğini hiç sanmıyorum.
Allah’ım! Hamd sanadır daima, ezelden ebede. Artar eksilmez; sevdiğin ve razı olduğun gibi. Allah’ım! Eğer suçumdan ötürü beni alıkoyarsan affına, günahlarımdan ötürü ise alıkoyarsan mağfiretine sarılırım. Eğer beni ateşe atar isen, “Seni seviyorum!” diye haykırırım ateş ehline.
Allah’ım! Nasıl ayrılayım huzurundan mahrum ve nasipsiz? Oysaki lütfünle bağışlanmış ve kurtulmuş olarak geri döndürmeni güzelce ummaktayım.
Allah’ım Ömrümü gaflet pisliğinde tükettim, gençliğimi de senden uzak kalma sarhoşluğuyla geçirdim.
Allah’ım! Verdiğin nimetle mağrur olduğum ve gazabına doğru gittiğim günlerde gaflet uykusundan uyanamadım.
Allah’ım! Ben senin kulunum ve kulunun oğluyum, huzurunda durmuş ve kereminle sana tevessül etmiş bulunuyorum.

Allah’ım! Kulun olarak huzurunda, hayâmın azlığından yaptığım kötü amellerimden sıyrılarak sana yöneliyor ve senden af talep ediyorum; çünkü af, senin kerem ve lütfünün özelliğidir.
Allah’ım! Beni muhabbetin için uyarmadan önce sana isyan etmekten beni alıkoyacak bir gücüm yoktu. -Muhabbet ışığın kalbimde yandıktan sonra ise- nasıl olmamı istediysem öyle oldum; beni kerem ve lütfüne dahil ettiğinden ve kalbimi senden gaflet etme kirlerinden temizlendiğinden dolayı sana şükrediyorum.
Allah’ım! Ey aldanandan uzak olmayan yakın! Ey mükâfatını ümit edenden esirgemeyen cömert! Kendisini çağırdığında sana icabet eden ve yardımınla amele sevk ettiğinde sana itaat eden kimseye baktığın gibi bana bak.
Mabudum! İştiyakla sana yaklaşan bir kalp, doğruluğu sana yükselen bir dil ve değeri, sana yaklaşmaya vesile olan bir bakış bana bağışla.
Allah’ım! Seninle tanınan, şöhretsiz; sana sığınan, zelil ve kendisine teveccüh ettiğin kimse de başkalarına köle olmaz.
Allah’ım! Senin yoluna yönelen aydınlanır ve sana sığınan korunur; ey mevlam, ben sana sığındım; rahmetine olan ümidimi kereminin güzelliğinden kesmedim.
Allah’ım! Eğer hatalarım beni, senin yanında düşürüp zelil etmişse o halde beni, sana olan hüsn-ü tevekkülümle affet. -Sana gönül bağladığım için beni bağışla.
Allah’ım! Eğer günahlarım beni, lütfünün güzelliklerinden uzaklaştırmışsa, şüphesiz şefkatinin güzelliğine olan yakinim beni -sana kavuşmaya hazırlanmaktan beni uyutmuşsa, değerli nimetlerini tanımak beni uyandırmıştır.-
-Allah’ım! Eğer beni büyük -azabın ateşe çekiyorsa, büyük mükâfatın da beni cennete doğru çekiyor.
Allah’ım! Öyleyse senin -rızana kavuşmak için istiyorum ve sana yalvarıp niyaz ediyorum; senden Muhammed ve Ehlibeyti’-ne rahmet etmeni ve beni, daima seni anan, ahdini bozmayan, sana şükretmekten gafil olmayan ve emrini hafife almayan kimselerden kılmanı istiyorum.
Allah’ım! Beni, seni tanımam, senden gayrisinden yüz çevirmem için izzetinin güzel nuruna kavuştur; ey celal ve ikram sahibi Allah.
Ve Allah, Resulü Muhammed’e ve onun tertemiz Ehlibeyt’ine salat ve çokça selâm eylesin.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT