Kategoriler
Faydalı Bilgiler Kültür/Sanat

Göstergeleri İnceleyen Bilim Dalı Hangisidir? Göstergebilimin Nedir?

Semiyotik (Semiyoloji) Nedir?

Semiyotik ya da diğer adıyla semiyoloji, simge, sembol ve İşaretlerin yorumlanmasını, üretilmesini veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin sistematik bir şekilde incelenmesine dayanan bir bilim dalıdır. Semiyotik disiplinlerarası bir sahadır. Değişik işaret sistemlerine dayanan anlam ve bildirişim konularını inceler. Fransızlar semiyoloji terimini kullanmışlardır.

Sponsorlu Bağlantılar

Semiyotik eski Yunancada işaret anlamına gelen semeîon kelimesinden gelir. Modern semiyotik başlıca iki kaynağa dayanır. Bunlardan birincisi Ferdinand de Saussure’ün 1916’da yayımlanan Genel Dilbilim Dersler’i, ikincisi ise Charles Sanders Peirce’ün yazılarıdır. Kültürel kodlar, gelenekler ve metni anlam süreçlerine göre düzenlenmiş işaret sistemleri diye nitelenen her şey semiyotiğin inceleme alanına girmektedir. Semiyotik bugünkü anlamda ilk defa John Locke tarafından “Essays Concerning Human Understanding”, (1690) başlıklı eserde kullanılmıştır. Semioloji, yapısalcılığın modeli olarak düşünülmektedir.

Göstergebilimin Kuramları

Mehmet Rifat

Yazko Çeviri.

1. Göstergebilimin Tanımı.

İnsanların birbirleriyle anlaşmak için kullandıkları doğal diller (söz gelimi, Türkçe), davranışlar, görüntüler, trafik belirtkeleri, bir kentin uzamsal düzenlenişi, bir müzik yapıtı, bir resim, bir tiyatro gösterisi, bir film, reklam afişleri, moda, sağır-dilsiz abecesi, yazınsal yapıtlar, çeşitli bilim dilleri, tutkuların düzeni, bir ülkedeki ulaşım yollarının yapısı, kısacası bildirişim amacı taşısın taşımasın her anlamlı bütün çeşitli birimlerden oluşan bir dizgedir.

Gerçekleşme düzlemleri değişik olan bu dizgelerin birimleri de genelde, gösterge olarak adlandırılır. Yine çok genel olarak belirtecek olursak, anlamlı bütünleri, bir başka deyişle gösterge dizgelerini betimlemek, göstergelerin birbirleriyle kurdukları bağıntıları saptamak, anlamların eklemleniş biçimlerini bulmak, göstergeleri ve gösterge dizgelerini sınıflandırmak, dolayısıyla, insanla insan, insanla doğa arasındaki etkileşimi açıklamak, bu amaçla da bilgikuramsal, yöntembilimsel ve betimsel açıdan tümü kapsayıcı, tutarlı ve yalın bir kuram oluşturmak, göstergebilim diye adlandırılan bir bilim dalının alanına girer.

2. Göstergeler Kuramının Tarihçesi.

Bir başka şeyin yerini tutan, daha doğrusu, kendi dışında bir şey gösteren her çeşit biçim, nesne, olgu vb. gösterge diye adlandırılmaktadır. Bu kavram üstüne Eskiçağ’dan başlayarak çeşitli görüşler öne sürülmüş, bir göstergeler dizgesi olan dil üstüne çeşitli düşünceler ortaya atılmıştır. Stoacılar, gösterge üstüne düşünmüşler, özdeksel nesne, özdeksel simge ve anlamı birbirinden ayırt etmişlerdir. Ortaçağ’daki skolastik felsefe yapıtlarında da, anlamlama biçimleriyle ilgili önemli görüşler ileri sürülmüştür.

Göstergeler kuramı, XVII. ve XVIII. yy.larda, usçu ve deneyci felsefe dönemlerinde de gündeme getirildi. Genel bir dil ve anlam kuramının tasarlandığı bu dönemde J. Locke , Essay Concerning Humane Understanding ( İnsan Anlayışı Üstüne Bir Deneme) adlı yapıtında yer verir ve anlamına gelen «semeiotike» terimini kullanır.

Göstergeler kuramının Locke sonraki temsilcisi, Lambert ’dir. Lambert, Neues Organon (Yeni Organon) [1764] adlı yapıtının bir bölümünü, düşüncelerin ve nesnelerin gösterilmesiyle ilgili öğretiye (

Göstergeler öğretisi, Locke ve Lambert’in etkisiyle XIX. yy.da yeniden gündeme gelir: Özellikle, B. Bolzano’nun Wissenschaftslehre (Bilim Öğretisi) [1837] adlı yapıtıyla, E. Husserl ’in 1890’da yazdığı ama ancak 1970’te yayımlanan «Zur Logik der Zeichen “Semiotiik” («Göstergelerin Mantığı Üstüne [Göstergebilim] başlıklı incelemesi dilsel göstergelerle ilgili gözlemler içerir.

Göstergeler kuramının ilk dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu çalışmalarda “semiotik” sözcüğüne rastlanmaktaysa da, genel göstergeler kuramından çok, bir dil kuramının, bir dil felsefesinin geliştirildiği görülür.

3.Çağdaş Göstergebilimin Öncüleri

Göstergebilimin bir bilim dalına dönüşmesini sağlayan kişi Ch. S. Peirce ’tür. Peirce, bütün olguları kapsayan bir göstergeler kuramı tasarlamış ve mantıkla özdeşleştirdiği bu kurama «semiotic» adını vermiştir. Peirce’e göre, göstergebilim ( her çeşit bilimsel inceleme için bir başvuru çerçevesi oluşturan genel bir kuramdır, Peirce, tasarladığı bu göstergebilimi üçe ayırır:

1. salt dilbilgisi;

2. mantık;

3. salt sözbilim.

Göstergebilim kuramıyla ilgili yazılarını belli bir kitapta toplamamıştır Peirce Söz konusu yazılar, bilginin ölümünden yaklaşık yirmi yıl sonra Collected Papers (Bütün Yazılar) [1931-1958] adıyla yayımlanmaya başlamış ve Peirce’ün göstergebilim açısından değeri ancak bu yayınlardan sonra anlaşılmıştır. Yaklaşımının en belirgin özelliği, gösterge kavramı için önerdiği tanım ve sınıflandırma biçimidir. Göstergebilimsel olguların eksiksiz bir sınıflandırmasını yapmak isteyen Peirce, sonunda üçlüklere dayalı altmış altı sınıftan oluşan bir göstergeler dizelgesi oluştur. Peirce’ün önerdiği üçlükler arasında en önemlisi de görüntüsel gösterge, belirti, simge üçlüsüdür.

Bunları şu örneklerle açıklayabiliriz: Görüntüsel gösterge, belirttiği şeyi doğrudan doğruya canlandıran bir göstergedir (resim, fotoğraf); belirti, nesnesiyle kurduğu gerçek ilişki gereği, bu nesne tarafından belirlenen bir göstergedir (duman ateşin belirtisidir); simge, uzlaşmaya dayanan bir göstergedir (terazi, adaletin simgesidir).

Bu üçlü ayrıma dayanılarak yapılmış birçok göstergebilimsel araştırma vardır. Sözgelimi, reklamcılığı ele alan araştırmaların şu tür bir sınıflandırma yaptıklarını görürüz: 1. Bir ürünün reklami doğrudan doğruya görüntüsü verilerek yapılabilir; 2. Bir ürünün reklamı, çeşitli toplumsal ekinsel belirtiler aracılığıyla (dayanıklılık, ucuzluk, üstünlük, vb.) yapılabilir; 3. Bir ürünün reklamı, o ürün çeşitli simgeler gösterilerek yapılabilir.Pierce’ün getirdiği bir başka önemli ayrım da göstere , yorumlayan ve nesne üçlüsüdür.

Göstergebilimin Avrupa’daki öncüsü ise F. de Saussure ’dür. Saussure, soruna, bir felsefeci, bir mantıkçı olarak değil, bir dilbilimci olarak yaklaşır. Peirce, dil-dış gösterge dlzgelerinden kalkarak dilin bu dizgeler içindeki yerini saptarken, Saussure dilden kalkarak, başka göstergelerin işleyişini araştıracak bir bilim dalının kurulmasını öngörür. İlerde kurulmasını istediği ve toplum içindeki göstergelerin yaşamını inceleyecek olan bu bilim dalım da sémioloji terimiyle adlandırır. Saussure’e göre, göstergebilim, genel göstergeler bilimi olacak, doğal dillere özgü göstergeleri inceleyen dilbilim de göstergebilimin bir dalı durumuna gelecektir. Saussure dilbilimi göstergebilime bağlarken, göstergebilimi de toplumsal ruhbilimin, dolayısıyla genel ruhbilimin içine oturtur.

Peirce göstergebilimin temelini attığına inanırken, Saussure göstergebilimden, ilerde kurulacak bir dal diye söz eder.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT