Kategoriler
Faydalı Bilgiler Kültür/Sanat

İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

Osmanlı Türkçesi Sözlüğü ( İ Harfi)

Bu yazımızda İ harfi ile başlayan bazı Osmanlıca kelimelerin Türkçe karşılıklarına yer verdik. Türk tarihinin büyük bir kısmının Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış olması bile, günümüzde Osmanlı Türkçesini öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu göstermekte. Gerek Osmanlı tarihine ilgi duyanlar için, gerekse bilgilerini geliştirmek isteyenler için faydalı olmasını umuyoruz…

Sponsorlu Bağlantılar

Anlamını merak ettiğiniz Osmanlıca kelimeyi  ctrl+f  kombinasyonu ile aratarak kolaylıkla bulabilirsiniz…


İBÂD: Kullar.

İBÂDÜ’R-RAHMÂN: Allah’ın kulları.

İBÂHE: 1. Mübah olmak. 2. Ateş söndürme.

İBDÂ: 1. Meydana getirme. 2. Yaratma.

İBKÂ: "Bekâ"dan: Devamlı kılmak.

İBKÂM: Susturma, bir tartışmada ağız açamıyacak hale getirme.

İBN: Oğul.

İBNULLAH: Allah’ın oğlu. Hıristiyanlar Hz. İsa’ya İbnullah derler.

İBRÂ: Bağışlanma, temize çıkma, aklanma.

İBRET-ENGİZ: İbret verici.

İBTİDÂ: Başlangıç, baş taraf.

İBTİDÂ-İ KIRAAT: İlk okuma. Okumaya başlama.

İBTİLÂ: Belaya uğramak, musibete düşmek, kötü şeye düşkünlük.

İCÂBET: 1. Kabul etme. 2. Muvafakat etme.

İCÂD U İBDÂ: Yapma ve yaratma.

İ’CÂZ: 1. Aciz bırakma. 2. Mucize göstererek muhatabı cevap veremez duruma düşürme. 3. Aciz bırakma.

İCÂZ: 1. Sözü kısa söyleme. 2. Az sözle çok mânâ anlatma.

İCBÂR: Zorlama, cebretme.

İCL: Dana, buzağı.

İCMÂ: Dağınık şeyleri bir araya getirme, toplama.

İCMÂ-I ÜMMET: Büyük fakihlerin dinle ilgili bir konuda görüş birliğinde olmaları.

İCMÂL: Kısaltma, ihtisar, özet.

İCTİMAGÂH: Toplantı yeri.

İCTİNÂB: Çekinme, sakınma.

İDÂRE-İ KELÂM: Sözü mümkün mertebe yürütmek, işi idare etmek.

İDDET: Bekleme süresi. İslâm hukukunda kocasından boşanan bir kadının 100 gün, kocası ölen bir kadının 130 gün bekleme müddeti. Bu müddet geçmeden başkasıyla evlenemez.

İDGÂM: Birbirine benzeyen iki harfi bir yazıp şeddeli okuma.

İDHÂL: Dâhil etme, içine alma.

İDLÂL: Dalâlete sokma, sapıtma.

İDLÂL-İ İLÂHÎ: Allah’ın kulu saptırması.

İDRÂK: 1. Anlayış, akıl edinme. 2. Yetişmek, erişmek. 3. Olgunlaşma çağını bulma.

ÎFÂ: 1. Ödeme, yerine getirme. 2. Bir işi yapma. 3. İş görme.

İFK: İftira, iftira ekmek, Hz. Aişe’ye yapılan iftira.

İFLÂH: Felâha, selâmete kavuşmak.

İFNÂ:: Mahvetmek, yok etmek.

İFRÂT: Haddi aşma, pek ileri gitme.

İFRÂZ: Bütünden parça ayırma. Bölme.

İFRÎT: Çetin cin, öfkeli insan.

İFTİTAH TEKBİRİ: Namaza başlama tekbiri.

İGÂSE: İmdada yetişmek, yardım etmek.

İĞFÂL: Yanıltma ve aldatma.

İĞTİSÂL: Gusletme.

İĞVÂ: Ayartma, baştan çıkarma.

İHÂTA: 1. Kuşatma, etrafını çevirme. 2. Geniş tam bilgi ve ihtisas.

İHDÂS: Ortaya çıkarma.

İHFÂ: Gizleme, saklama.

İHLÂL: "Halel"den bozma, sakatlama, kusurlu hale getirme.

İHLÂS: Samimiyet, doğruluk, riyasızlık. Kur’ân-ı Kerim’in 112. Sûresi.

İHMÂL: Mühlet verme.

İHRÂC: Çıkarmak.

İHRÂM: Hacıların giydikleri dikişsiz elbise.

İHRÂZ: Nail olmak, kazanmak, almak.

İHSÂN: 1. İyilik etme. 2. Bağış, bağışlama. 3. Sağlamlaştırma.

İHTİCÂC: Hüccet, delil göstermek.

İHTİDÂ: Hidayete ermek, İslâm olmak.

İHTİKÂR: 1. Haksız kazanç, aşırı kâr, vurgunculuk. 2. Hakarete katlanmak.

İHTİLAF: Ayrılma, ayrışma, çözülme.

İHTİLAF-I EDYÂN: Dinlerin ayrılıkları, farklı farklı oluşları.

İHTİLÂM: Düş azması, uyurken cenabet olma.

İHTİLÂT: Karışma, karışıp görüşme komplikasyon.

İHTİRAS: Bir şeyi fazla arzulama ve ona fazla düşkünlük.

İHTİRAZ: Sakınma, çekinme.

İHTİRÂZÎ: Çekinme, sakınma ile ilgili.

İHTİSAR: Kısaltma, icmâl etme.

İHTİSAS: Özellik kazanma, uzmanlaşma.

İHTİVA: İçine alma, içinde bulundurma, içerme.

İHTİYAR: Seçme, seçilme.

İHTİZÂZ: 1. Haz duymak, ferahlanmak. 2. Titreşim.

İHVAN: Kardeşler, arkadaşlar, aynı tarikata mensup olanlar.

İHYÂ: Diriltme, hayat verme.

İKÂB: Ceza, azap, cezalandırma.

İKAL: 1. Bağ. 2. Ayak bağı.

İKÂLE: 1. İki tarafın isteğiyle alışverişi bozmak. 2. Dememiş iken "dedim" diye iddia etmek.

İKÂME: Yerleştirmek, iskan etmek, vücuda getirmek.

İKÂMET: İmamlık, halifelik, önderlik.

İKÂNİYYE: Yakînî bilgiye tabi olanlar. Din ve bilginlerce ileri sürülen şeyleri delil aramaksızın doğru sayan anlayış.

İKLÂB: Çevirme, bir halden başka bir hale döndürme.

İKTİBAS: 1. Ödünç almak. 2. Bir kelimeyi, bir cümleyi veya bunların mânâlarını olduğu gibi alma, aktarma.

İKTİDÂ: Uymak, tabi olmak.

İKTİSAB: 1. Kazanma. 2. Tahsil etme. 3. Elde etme.

İKTİSÂD: Ekonomi. Toplumun tutumluluğu.

İKTİZA: 1. Lazım gelme, gerekme. 2. İşe yarama, yararlık.

ÎLÂ: 1. Yemin etmek. 2. Erkeğin, bir müddet karısına yaklaşmaması. için yemin etmesi. 3. Sıkıntı ve derde uğrama.

İLÂF: Ülfet ettirme, ülfet ettirilme, alıştırma, uzlaştırma.

İLÂH: Mabud, tanrı.

İ’LÂ-YI KELİMETULLAH: Allah’ın adını yüce tutmak.

İLHÂD: 1. Dinsizlik, inanç bozukluğu. 2. Allah inancından ayrılış, tevhid inancından ayrılma.

İLLET: Hastalık, sebep, gaye, hedef.

İLLET-İ ÛLÂ: Birinci sebep, ilk sebep.

İLLET-İ VÜCÛD: Varlık sebebi.

İLLİYYET: Sebep ile ilgili, sebeplilik.

İLME’L-YAKÎN: İlmî bilgi. Kesin bilgi.

İLM-İ FERÂİZ: İslâm hukukunda miras taksimi ile ilgili bilim dalı.

İLM-İ HÂL: İslâm dininin her müslüman için bilinmesi gereken temel bilgileri.

İLM-İ HEY’ET: Astronomi ilmi.

İLM-İ HİKMET: Düşünce bilgisi, felsefe.

İLM-İ LEDÜNN: Gayb ilmi, Allah’ın sırlarına ait ilim.

İLM-İ MEÂNÎ: Meânî ilmi, belagat.

İLM-İ TEVHİD: İlm-i kelâm.

İLM-İ USÛL ve AKÂİD: Usûl ve akâid ilmi.

İLM-İ VEHBÎ: Allah tarafından verilen ilim.

İLTİBAS: Benzeyen şeyleri birbirine karıştırma. Şaşırıp yanılma.

İLTİCA: Sığınma.

İLTİZAM: 1. Kendisi için gerekli sayma. 2. Bilerek, isteyerek taraf tutma.

İLZAM: Delil göstererek muhalifi susturmak.

İ’MÂL: Yapma, işleme, iş yapma.

İMÂLE: 1. Bir tarafa meylettirmek, bir tarafa eğmek. 2. Bir heceyi vezne uydurmak için uzatarak okumak.

İMDÎ: Artık, bu halde, böyle olduğu halde.

İMKÂN VE CÜNÛB: Mümkün ve gereklilik.

İMLÂ: Doldurma, yazdırma.

İMSÂK: 1. Oruca başlama zamanı. 2. Kendini tutmak, bir şeyden el çekmek.

İMTİNA: Çekinme, vazgeçip geri durma.

İMTİSÂL: Örnek kabul etme.

İNÂBE: 1. Günahlardan vazgeçip Hak yola dönmek. 2. Bir mürşidden el alıp yerine geçme.

İNADİYYE: Eşyanın hakikatini inkâr etme felsefesine bağlılık.

İN’ÂM: İhsan, nimet verme.

İNÂS: Kadınlar, kızlar.

İNÂYET: 1. Dikkat, gayret, özenme. 2. Lütuf, ihsan, iyilik.

İNDALLAH: Allah yanında.

İNDE’L-CUMHUR: Çoğunluğun yanında, çoğunluğun nazarında.

İNDE’L-HÂCE: İhtiyaç zamanında.

İNDİRAC: İçine konma, arasına sıkışma. Derecelenme.

İNDİYYE: Kendi görüşüne tabi olan.

İNFAK: Nafaka verme, besleme, geçindirme.

İNFİSÂL: 1. Ayrılma, 2. Azledilme, işinden uzaklaşma.

İNFİTÂR: Yarılma, açılma.

İNHİRÂF: Doğru yoldan sapma.

İN’İKÂS: Bir yere çarpıp geri dönme, aksetme.

İNKÂR: Tanımama.

İNKIBÂZ: 1. Büzülüp toplanma, çekilme. 2. Kasvet, keder, sıkıntı. 3. Kabızlık, peklik.

İNKILÂB: Bir halden başka bir hale dönme.

İNKIRAZ: Tükenme, blitme, kırılıp yok olma.

İNKITÂ: Kesilme.

İNKIYÂD: Boyun eğme, mutî olma, itaat etme.

İNKİŞÂF: Gelişme, ilerleme.

İNS U CİN: İnsan ve cin.

İNS: İnsan.

İNŞÂ: Yapma, vücuda getirme.

İNŞİKÂK: İkiye ayrılma, yarılma.

İNŞİRAH: Ferahlamak, sevinç duymak.

İNŞİRAH-I SADR: Vicdan ferahlığı,vicdan huzuru.

İNTAK: Nutka getirmek, söyleme yeteneği olmayanı söyletmek.

İNTİBAK: Uyma, uygun hale gelme. Edebiyatta iki zıd şeyin ortak özelliğini bulup birleştirme.

İNTİFÂ: Fayda sağlama, menfaatlanma.

İNTİŞÂR: Yayılma.

İNZÂL: İndirme, indirilme.

İNZÂL-İ MENÎ: Üreme organından meni çıkması.

İNZÂR: Korkutmak, sakındırmak.

İ’RÂB: 1. Düzgün konuşma ve hakikatı belirtme. 2. Arapça kelimelerin sonundaki harf veya harekenin değişmesi.

İRÂDE-İ CÜZ’İYYE: Allah tarafından insanın yetkisine bırakılan cüz’î irade. İnsan iradesi.

İRÂE: "Rü’yet"ten: Gösterme, tayin etme.

İ’RÂZ: Yüz çevirme, başka tarafa dönme.

İRBE: Kadına ihtiyaç duymayan erkek.

İRCA’: Döndürme, geri çevirme.

İRS: 1. Ölen kişinin mirasçılarına kalan mal veya para. 2. Veraset, soya çekim.

İRŞAD: Doğru yolu gösterme.

İRTİCÂ’: Gerilik, geriye gitme, eskiyi isteme.

İRTİDÂD: Din değiştirme, dinden çıkma, dinden dönme.

İRTİFÂ’: Yükseklik, yükselme.

İRTİHÂL: Vefat etmek, ölmek.

İRTİKÂB: 1. Kötü bir iş işleme. 2. Rüşvet yeme.

İS’ÂF: Birinin isteğini kabul edip yerine getirme.

ÎSÂL: Ulaştırma, vardırma.

İSKÂT: (Sükut’tan) Susturma.

İSKAT: 1. Düşürme, aşağı alma. 2. Hükümsüz bırakma, iptal etme.

İSKAT-I CENİN: Çocuk düşürme.

İSM-İ ÂZAM: Allah Teâlâ’nın en büyük adı.

İSM-İ FAİL: İş yapan kimse.

İSM-İ HÂS: Özel isim.

İSNAD-I MECAZÎ: Mecazî isnad, bir sözün mecaz anlamını tercih etmek.

İSNEYN: 1. Pazartesi günü. 2. İki.

İSRA: Gece yürüyüşü, yürütme.

İSTİÂB: İçine alma, kaplama.

İSTİÂRE: 1. Ödünç alma. 2. Bir kelimenin mânâsını muvakkaten başka bir kelime hakkında kullanma.

İSTİÂRE-İ TEMSİLİYYE: Teşbihin esas unsurlarından biri ile yapılan benzetme.

İSTİÂZE: "Eûzü billâhi mineşşeyta-nirracîm" sözünü söyleyerek Allah’a sığınma, eûzü çekme.

İSTİB’ÂD: Uzaklaşma, uzaklaştırma, akıl dışı sayma.

İSTİ’DÂD: 1. Alışma, ünsiyet. 2. Kabiliyet.

İSTİDLÂL: Bir delile dayanarak bir şeyden netice çıkarmak. Delil getirerek anlamak.

İSTİDRÂC: 1. Derece derece yükselmeyi istemek. 2. Fâsık veya kâfir olduğu belli bir şahsın gösterdiği harika.

İSTİDRÂK: Yetişme, nail olma.

İSTİFA: Memuriyetten azlini istemek.

İSTİFHAM: Anlamaya çalışmak, soru sormak, soru.

İSTİFHAM-I İNKÂRÎ: Olumsuzu pekiştiren soru şekli. "Hiç yapar mı?" ifadesindeki gibi.

İSTİGÂSE: 1. Yağmur isteme, yağmur duası etme. 2. Yardım ve imdad isteme.

İSTİĞFÂR: Af talep etme.

İSTİĞNA: Gönül tokluğu.

İSTİĞRAK: Bir şeyi baştan aşağı kaplamak. Tasavvuf erbabının vecde gelip kendinden geçmesi. İstiğrak lâmı: Bir cinsin bütün bireylerini içine alan belirtme edatı, lâm-ı tarif, diğer adıyla harfi tarif.

İSTİHBÂR: Haber ve bilgi alma.

İSTİHFÂF: Hafife alma, önem vermeme, hor görme.

İSTİHLÂK: Tüketme, kullanarak yok etme.

İSTİHSÂL: Üretmek, hâsıl etmek, çoğaltmak.

İSTİHSÂN: Beğenme, iyi ve güzel bulma.

İSTİHZÂ: Alay etmek.

İSTİKBÂL: 1. Gelecek zaman. 2. Gelen bir kimseyi karşılamak.

İSTİKRÂ: 1. Gezme, dolaşma, âvârelik, konuklama. 2. Bir şey hakkında etraflı bilgi edinme.

İSTİKRÂH: Kerih ve kötü görmek, tiksinmek bir şeyi beğenmemek, bir şeyi zorla yapma.

İSTİLÂ: Bir yeri kuvvet kullanarak ele geçirmek.

İSTİ’LÂM: 1. Selâm vermeyi isteme. 2. Kâbe’yi tavaf esnasında Hacerü’l-Esved’i selâmlamak.

İSTİ’MÂL: Kullanma.

İSTİMDÂD: Yardım isteme.

İSTİMRÂR: Devamlılık.

İSTÎNÂF: 1. Yeniden başlama. 2. Bidayet mahkemesinde verilen bir hükmün bir üst mahkemeye başvurarak feshini isteme.

İSTİNÂFİYYE: 1. Yeniden başlamaya ait. 2. İstinaf mahkemesine ait. 3. Arapça’da bir soruya cevap anlamında bulunan cümle.

İSTİNBÂT: Bir iş veya sözden gizli bir anlam çıkarmak, tahmin etmek.

İSTİNBÂT: Bir söz veya işten gizli bir mânâ çıkarma, zımnen, açık olmayarak, dolayısıyla anlama.

İSTİNKÂF: Kabul etmeme, yüz çevirme, çekimser kalma, reddetme.

İSTİNSÂH: Nüshasını çıkarma, bir sûretini çıkarma, kopye etme.

İSTİSÂL: Kökünden sökmek.

İSTİSHÂB: "Sohbet"den: Yanına alma, yanına alınma.

İSTİSKÂ: 1. Su isteme. 2. Yağmur duasına çıkma. 3. Vücudun bir yerinde su toplanması.

İSTİŞÂRE: Müşavere etme, danışma.

İSTİŞHÂD: 1. Şahid gösterme. Delil getirme, belge. 2. Şehid olma.

İSTİTÂAT: Güç yetirme, kudret.

İSTİTÂR: Örtünmek, kapanmak.

İSTİVÂ: 1. Müsavî olma, denk olma. 2. Düz olma, düzlük. 3. Kaplama, örtme. 4. Ortada ve tam bir derecede bulunma.

İSTÎZÂN: İzin isteme.

İŞ’ÂR: 1. Yazı ile haber verme. 2. Anlatmak, bildirmek.

İŞKİL: Kuşku, zan.

İŞMÂM: "Şemm"den. 1. Koklatma, koklatılma. 2. Tecvid ıstılâhında harfin zamme harekesine işaret etme.

İŞRÂK: "Şark"tan: 1. Güneşin doğması ve etrafı ışıklandırması. 2. Parlama, ışıklandırma.

İŞTİÂL: Alevlenme, tutuşma.

İŞTİBÂH: Şüphelenme, şüpheye düşme.

İŞTİGÂL: Meşguliyet, uğraşma.

İŞTİHÂR: Şöhret bulma, ün kazanma.

İŞTİKÂK: Bir kökten parçalara ayrılmak. Türeme.

İŞTİRA: Satın alma.

İŞTİYAK: Fazla arzu ve şevk. Hasret çekmek, özlemek.

İTÂB: Azarlama, tekdir etme.

İ’TİKÂF: Bir yere çekilip tek başına ibadetle meşgul olmak.

İ’TİNÂ: Çok dikkat etme, özenme.

İ’TİZÂL: 1. Bir tarafa çekilme. 2. İşten çekilme. 3. Vâsıl b. Ata’nın kurduğu Mutezile mezhebini benimseme. 4. Takımdan ayrılma.

İ’TİZÂR: Özür dileme.

İTKAN: 1. Muhkem, sağlam kalma. 2. İnanma, emin olma.

İTLÂF: Telef etmek, ziyan etmek.

İTMÂM: Tamamlama, ikmâl etme.

İTMİ’NÂN: Emin olma, güvenme. Kalbin mutmain olması. Gönülden inanma.

İTTİBÂ: Tâbi olma, uyma, ardısıra gitme.

İTTİHAD: Birlik, beraberlik.

İTTİKÂ: Sakınma. Takva ehlinden olma.

İTTİRAD: Düzenli, uygun biçimde sıra ile birbirini izleyen. Biteviye.

İTTİSÂF: Vasıflanmak, bir sıfat sahibi olmak.

İVAZ: Karşılık olarak verilen şey, bedel.

İVME: Acele etme, koşma.

İZÂFET: 1. İki şey arasındaki ilgi, bağ. 2. İsim tamlaması, isim takımı.

İZÂHÂT: Açıklamalar.

İZÂLE: Giderme, def etme, yok etme.

İZÂN: Zekâ, anlayış.

İZÂR: Belden yukarıya mahsus örtü, peştemal, futa.

İZMÂR: Gizleme, saklama.

İZMİHLÂL: Yok olma, mahvolma.

İZZET: Değer, şeref, saygınlık.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT