Osmanlı Türkçesi Sözlüğü ( J Harfi)
Bu yazımızda J harfi ile başlayan bazı Osmanlıca kelimelerin Türkçe karşılıklarına yer verdik. Türk tarihinin büyük bir kısmının Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış olması bile, günümüzde Osmanlı Türkçesini öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu göstermekte. Gerek Osmanlı tarihine ilgi duyanlar için, gerekse bilgilerini geliştirmek isteyenler için faydalı olmasını umuyoruz…
Sponsorlu Bağlantılar
Anlamını merak ettiğiniz Osmanlıca kelimeyi ctrl+f kombinasyonu ile aratarak kolaylıkla bulabilirsiniz…
J | Osmanlı alfabesinin ondördüncü harfi olup, ebced hesabında “” harfi gibi, 7 sayısına tekabül eder. |
JAJE | f. Bâtıl, edebsizce olan söz. |
JAJHA | f. Saçma sapan söyliyen. Mânâsız ve boş konuşan. |
JAJHAYAN | f. Saçma sapan söz söyleyenler. Mânâsız ve boş konuşanlar. |
JAJHAYÎ | f. Mânâsız söyleyicilik. |
JAJHOR | f. Mânâsız ve mâlâyani şeyler konuşan. |
JAJÎ | f. Tereyağı ile karışık peynirin tuluma konan şekli. |
JAKETATAY | Fr. Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlakça kesilmiş olan resmi ceket. |
JALE | f. Çiğ. Kırağı. (Bak: Şebnem) |
JALE-İ EŞK | Gözyaşı jâlesi. Kırağı tânesine benziyen gözyaşı. |
JALEDAR | f. Üzerine çiğ düşmüş, kırağılanmış. |
JALERİZ | f. Çiğ saçan, kırağı saçan. |
JANDARMA | Fr. Yurt içinde asayişi sağlamak gayesiyle meydana getirilen ve orduya mensup silâhlı kuvvet. Ve bu kuvvette yer alan asker. |
JAR | Zaif, takatsiz, bitkin. |
JARDİNİYER | Fr. Salonlara süs için konulan ve içine çiçek ekilmek üzere bir sandığı bulunan bir mobilya. |
JARTİYER | Fr. Çorap bağı. |
JEAN | Dev. Gayet büyük. Dev cüsseli. |
JEGALE | f. Çığlık, nâra. * Darı ekmeği. |
JEGAND | f. Sağlamlık, metanet. * Vahşi ve yırtıcı hayvanların korkunç sesi. |
JEGAR | f. Küf, kir, pas. * Yüksek ses, nâra. |
JEH | f. Siğil, sivilce. |
JELATİN | Fr. Tıbda ve fotoğrafçılıkta kullanılan şeffaf, renksiz ve kokusuz bir cisim. Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi kısımlarından elde edilir. * Bir cins kâğıt. |
JENDE | f. Yamalı, eski. * Eski-püskü. Pejmürde. |
JENDEPUŞ | f. Yamalı hırka giyen kimse. Fakir. |
JENG | f. Pas, küf, kir. |
JENG-ÂLUD | Paslı. |
JENGAR | f. Kir, küf, pas. * Bakır pası. |
JENGARÎ | f. Bakır yeşili. Bakır pası renginde olan boya. |
JENG-BAR | f. Pas saçan. |
JENG-BESTE | f. Paslı, kirli, küflü, pas tutmuş. |
JENGDAN | f. Çan. Çıngırak. |
JENG-DAR | f. Küflü, paslı, kirli. |
JENGELE | f. Çatal tırnaklı hayvan. * Hayvanda bulunan çatal tırnak. |
JENG-PEZİR | Paslı, küflü, kirli. |
JENG-YAB | f. Paslı, küflü, kirli. |
JENK | Yüzde hâsıl olan buruşukluk. |
JEOLOĞ | yun. Yer (Arz) ilmi ile uğraşan. |
JEOLOJİ | yun. Yerin (Arzın) yapı kütlelerini inceleyen ilim kolu. |
JERD | f. Çok yiyen, obur. |
JERF (JERFA) | f. Derin. Suyun derin yeri. |
JERFBÎN | f. Dikkat sâhibi, dikkatli. |
JERFÎ | f. Derinlik. |
JERFİN | f. Kapı sürmesi. Kapının ardına konulan dayak. |
JEST | Fr. Çalım. Mânâlı ve gösterişli hareket. |
JETON | Fr. Para yerine kullanılan marka. * Telefonlarda veya garsonların kasa ile hasaplaşmasında kullanılır. |
JEY | f. Göl. * Irmak. |
JIYAN | f. Kükremiş, kızgın. (Ey yâreli şir-i jiyan, bu hâb-ı gafletten uyan.) |
JİK | f. Yağmur damlası. * Kirpi. |
JİKASE | f. Kirpi. |
JİLE | Yelek. |
JİMNASTİK | (Bak: Cimnastik) |
JİMNAZ | Bazı memleketlerde orta tahsil müesseselerine verilen isim. İdadî mektebi. |
JİR | f. Göl. Havuz. |
JİRNET | Fırıldak. Rüzgârın istikametini gösteren âlet. |
JİVE | f. Civa. |
JİYAN | f. Kızgın, kükremiş, hışımlı. (Bu tabir, ekseriyetle arslanlar hakkında kullanılır.) |
JÖN TÜRK | Fr. Genç Türk. 1868’den sonra, Avrupa’daki gibi, güya yenilik ve terakki isteyen Genç Osmanlılara Avrupalılarca takılan isim. |
JUN | f. Sanem, put. |
JURNAL | Fr. İlk önce gazete ve rapor mânasına kullanılırken sonradan “hükümete ihbar” gibi olan hâdiselere denilmeğe başlandı. İhbar, şikâyet, polis raporu. İnsanı kötüleyerek verilen haber veya rapor. |
JÜGAL | f. Kömür. Maden kömürü. |
JÜLİDE | f. Dağınık, perişan, karma karışık. |
JÜRİ | ing. Herhangi bir mes’ele için hüküm vermek üzere toplanan hey’et, cemaat. |
Sponsorlu Bağlantılar