Kategoriler
Faydalı Bilgiler Kültür/Sanat

M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

Osmanlı Türkçesi Sözlüğü (M Harfi)

Bu yazımızda M harfi ile başlayan bazı Osmanlıca kelimelerin Türkçe karşılıklarına yer verdik. Türk tarihinin büyük bir kısmının Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış olması bile, günümüzde Osmanlı Türkçesini öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu göstermekte. Gerek Osmanlı tarihine ilgi duyanlar için, gerekse bilgilerini geliştirmek isteyenler için faydalı olmasını umuyoruz…

Sponsorlu Bağlantılar

Anlamını merak ettiğiniz Osmanlıca kelimeyi  ctrl+f  kombinasyonu ile aratarak kolaylıkla bulabilirsiniz…


MAA: Beraber, birlikte.

MAAD: 1. Dönüp gidilecek yer. 2. Ahiret. 3. Dönüş, geri gidiş. 4.Dünya’dan sonraki hayat. 5. Gaye, amaç, ulaşılacak yer.

MAA-HÂZA: Bununla beraber, bununla birlikte .

MAAMÂFİH: Bununla beraber.

MAASÎ: Âsilikler, isyanlar, günahlar.

MAAZALLAH: Allah korusun, Allah saklasın.

MABA’D-TABİA: Fizikötesi, metafizik.

MA’BUD: Kendine ibadet olunan, tapılan, Allah.

MÂCİN: Hileyi, hile yolunu öğreten.

MADDE: 1. Madde. 2. Maya, cevher. 3. Cisim.

MADDE-İ ÛLÂ: İlk cevher.

MADDİYET: Gözle görülür, elle tutulur şey.

MADDİYYAT: Gözle görülür, elle tutulur şeyler.

MADDİYYUN: Maddenin ezelî ve ebedî olduğuna inananlar, materyalistler.

MA’DUM: Yok olan, mevcut olmayan.

MÂDÛN: Alt, aşağı, alt derece, emir altında bulunan.

MAFEVK: Üst, yukarı, üst derecede bulunan kimse, âmir.

MA’FÜVV: 1. Suçu bağışlanmış, affolunmuş. 2. Muaf tutulan, istisna edilen.

MAĞFUR: Günahları bağışlanmış, ölmüş kimse, rahmetli olmuş.

MAĞRİB: Batı, garb, batı tarafında olan yerler.

MAĞRİBÎ: Batılı, mağribli.

MAĞRİFET: Allah’ın kullarını bağışlaması, yarlıgaması.

MAĞŞUŞ: Karışık, katışık, saf olmayan. SİKKE-İ MAĞŞUŞ: Karışık, hileli madenî para.

MAHALL: Yer.

MAHARET: Ustalık, beceriklilik.

MAHBUB: Sevilmiş, sevilen, sevgili.

MAHFÎ: Gizli, saklı.

MAHFUZ: 1. Saklanmış, korunmuş. 2. Ezberlenmiş. LEVHİ MAHFUZ: Allah tarafından takdir edilenlerin ezelde yazılı bulunduğu levha.

MÂHİR: Maharetli, hünerli, becerikli.

MAHİYET: Bir şeyin aslı, esası, içyüzü, özü.

MAHKEME: Davaların görülüp karara bağlandığı yer.

MAHKEME-İ KÜBRA: Âhirette Allah huzurunda kurulacak büyük mahkeme.

MAHKÛM: 1. Hükmolunan, birinin hükmü altında bulunan 2. Hüküm giymiş. 3. Katlanma, zorunda olma.

MAHLAS: 1. Kurtulacak yer. 2. Bir kimsenin takma adı, mahlası.

MAHLÛK: Yaratılmış, yaratık.

MAHMUD: 1. Hamd olunmuş, övülmüş, övülmeye layık. 2. Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak için getirdiği filin adı.

MAHMUL: 1. Yüklenmiş. 2. Bir şeyin üzerine kurulmuş.

MAHREC: 1. Dışarı çıkacak, çıkılacak kapı. 2. Ağızdan harflerin çıktığı yer.

MAHREK: 1. Hareketli bir noktanın takip ettiği yol. 2. Bir gezegenin bir devrede üzerinden gittiği farzolunan dairevî hat, yörünge.

MAHSUSÂT: Gözle görülür şeyler.

MA’HUD: 1. Ahdolunmuş, bilinen, sözleşilen. 2. Sözü geçen.

MAHV: 1. Yok etme, ortadan kaldırma. 2. Beşerî noksanlardan kurtulma hali.

MAHZUF: Silinmiş, kaldırılmış, gizli tutulmuş.

MAHZUR: Sakınılacak, korkulacak şey, engel, sakınca.

MÂİ’: 1. Men eden, alıkoyan, engel olan. 2. Engel, özür.

MAİDE: 1. Yemek yenilen sofra, yemek, ziyafet. 2. Kur’ân-ı Kerim’in 5. sûresi.

MAİŞET: Yaşama, yaşayış, geçinme, geçinmek için lüzumlu şey.

MAİYYET: Beraberlik, arkadaşlık, bir büyük memurun emrinde bulunma.

MAKAM: 1. Durulan, durulacak yer. 2. Memuriyet, memurluk yeri.

MAKAM-I İBRAHİM: Kâbe’de bulunan ve Hz. İbrahim’in ayak izi olduğu söylenen taş.

MAKAM-I MAHMUD: Peygamberimizin cennetteki makamı, şefaat makamı.

MAKARR: Durulan yer, karargâh,ocak, merkez, başkent, payitaht.

MAKBUZ: 1. Alınmış, alındı belgesi. 2. Sıkılmış, daraltılmış.

MAKLÛB: Altı üstüne getirilmiş, ters çevrilmiş, başka şekle sokulmuş.

MAKSUD: Kastolunan, istenilen şey, emel.

MAKSURE: Camilere etrafı parmaklıklı yüksekçe yer.

MAKTUL: Vurulmuş, öldürülmüş, katledilmiş.

MA’KUL: Akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı.

MAL: Varlık, para, kıymetli eşya.

MÂLİK: Sahip, bir şeyi olan, bir şeye sahip olan.

MÂLİKÜ’L-MÜLK: Mülkün sahibi, Allah.

MA’LUL: İlletli, hastalıklı, sakat.

MA’LÛM: Bilinen, belli.

MA’LUMAT: Bilinen şeyler, biliş, bilgi.

MAMÛRE: İnsan bulunan, bayındır, şenlikli yer, şehir, kasaba.

MÂNÂ: 1. Anlam. 2. İçyüz. 3. Akla yakın sebep. 4. Rüya, düş.

MÂNEVİYE: İyilik ve kötülük ilâhı diye iki ilâha inanmaktan ibaret batıl bir mezhep olup zerdüştlerden alınmıştır.

MANEVİYYAT: Maddî olmayan, manevî olan hususlar.

MANSUB: Nasbolunmuş, konmuş dikilmiş, nesne.

MANTIK: 1. Söz. 2. Mantık ilmi, vasıta ve delil arasında tutarlılık.

MANTIKU’T-TAYR: Kuş dili, Feridüddin Attar’ın meşhur eseri.

MANTUK: Söylenmiş, denilmiş, söz, kelam, nutuk, mefhum.

MARAZ: Hastalık, illet.

MA’RİFE: Mânâ ve mefhumu belirtilmiş olan söz, belirli.

MA’RİFET: 1. Herkesin yapamadığı ustalık, ustalıkla yapılmış olan şey. 2. Bilme, biliş, bilgelik.

MA’RİFETULLAH: Allah’ı tanıma, bilme.

MARUF: 1. Bilinen, tanınan, meşhur ünlü. 2. Şeriatin emrettiği, uygun gördüğü.

MASARİF: Sarfolunanlar, harcananlar.

MASDAR: 1. Bir şeyin çıktığı yer, temel, kaynak. 2. Fiil kökü.

MASHARA: Maskara, soytarı.

MÂSİVA: 1. Bir şeyden başka olanların hepsi. 2. Dünya ile ilgili olan şeyler. 3. Al.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT