Kategoriler
Kültür/Sanat Soru / Cevap Turizm

Sümela Manastırı, Truva ve Selimiye Cami Nerededir?

Tarihi Güzelliklerimiz

Ülkemizin dört bir yanında tarihi eserler bulunmaktadır. Bu konuda bu kadar zengin değerlere sahip olmasının nedeni yaşadığımız toprakların çok eskilerden beri insanlık için önemli değerler içermesi ve değerli bir yaşam alanı olmasıdır denebilir. Bir nevi bütün yaşam alanların kesiştiği bir bölgede yer alan ülkemiz farklı topluluklara ev sahipliği yapmıştır. Bu topraklarda yaşayan insan toplulukları farklı değerlere sahip eserler bırakmışlardır. Burada bunlardan bir kaçını bulacaksınız.

Sponsorlu Bağlantılar

Sümela Manastırı

Sümela Manastırı, Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere, Maçka köyü sınırları içerisinde yer alan Panagia (Meryem Ana) deresinin batı yamaçlarında Mela (Yunanca ‘siyah’) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikte yer alan bir Rum manastır ve kilise kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela veya Theotokos Sumela’dır.

Yaygın inanca göre, Karadenizli Hristiyan Rumlar Mela dağındaki mucizevi Panagia ikonosundan bir şey diledikleri zaman ‘stou mela’ derlermiş, bu kelime zamanla Sümela’ya dönüşmüş, bu yüzden manastıra ?Karadağın (Mela dağının) bakiresi’ de denilmektedir.

Kilisenin MS 375-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu’da sıkça rastlanılan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmış, hatta Trabzon’da Maşatlık mevkiinde benzeri bir mağara kilisesi daha vardır. Kilisenin ilk kuruluşu ile manastır haline dönüşümü arasındaki bin yıllık dönem hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, Hz.İsa?nın öğrencilerinden Aziz Luka?ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryemin bebek İsa?yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela’nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon’a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır. Bununla birlikte manastırdaki fresklerde sıkça yer alıp, özel bir önem verilen Trabzon İmparatoru III. Alexios?un (1349-1390) manastırın gerçek kurucusu olduğu sanılmaktadır.

14. yüzyılda Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenen manastırın statüsünde Osmanlı fethinden sonra bir değişiklik olmamıştır. Yavuz Sultan Selim’in Trabzon?da ki şehzadeliği sırasında iki büyük şamdan buraya hediye ettiği, Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid, I. Selim, II. Selim, III. Murad, İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed’in de manastırla ilgili birer fermanları bulunmaktadır. Osmanlı döneminde manastıra sağlanan imtiyazlar, Trabzon ve Gümüşhane bölgesinin İslamlaşması sırasında özellikle Maçka ve kuzey Gümüşhane’de Hristiyan ve gizli Hristiyan köyleri ile çevrili bir alan yaratmıştır.

Truva

Truva (Troia, Troy, İlion, İlias ya da İlium), Küçük Asya (Asia Minor) denen Anadolu’nun kuzeybatısındaki Troas bölgesinde bir sırtın üzerinde, Çanakkale’nin 30 km. kadar uzağındaki Hisarlık Tepesi üzerinde, dokuz kere yıkılıp yeniden kurulmuş olan bir şehirdir. Truva, deniz baskınlarından korunacak kadar içeride olmasına karşılık, Hellespontos (Çanakkale) ile Karadeniz’i bağlayan ticaret yollarına egemen olacak kadar da denize yakın bulunduğundan yeri oldukça önemliydi. 1873 yılında Alman arkeolog Schliemann’ın kazılarına başladığı güne kadar yeri hakkında türlü söylentiler vardı. Schliemann’ın kazılarına sonradan arkeolog Dörpfeld devam etti. Her yıkılışında yeniden yapılmış olan ticaret kentinde 9 tabaka ortaya çıkarıldı. Homeros’un Yunanlılar tarafından işgal edilip yakıp yıkıldığını anlattığı İliyada destanındaki Truva, İ.Ö. 15-12. yüzyıla ait olan 6. tabakadır.

Truva, dünyadaki en ünlü arkeolojik kentlerden birisidir. Truva?da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Truva?daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Bronz Çağı?na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Truva katmanları M.Ö. 85 ? M.S. 8. yy?a tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Truva, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Truva ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege?deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871?de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılan halen Tübingen Üniversitesi?nden Prof. Dr. Manfred Korfmann tarafından sürdürülmektedir. Korfmann ve ekibinin sürdürdüğü kazılarda halen önümüze sonsuz bilgiler sunan Truva 1998 yılından bu yana Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.

Selimiye Cami

Mimar Sinan’ın 80 yaşında yarattığı ve “Ustalık eserim” dediği anıtsal yapı Osmanlı Türk sanatının ve Dünya Mimarlık Tarihinin baş eserlerindendir.

Edirne’nin ve Osmanlı İmparatorluğunun simgesi olan cami, kentin merkezinde yer almaktadır. Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan’ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da göstermektedir.

Kesme taştan yapılan cami, 2475 m2’lik bir alanı kplar. Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43,28 m olan, 31,30 m çapındaki kubbesiyle ilgi çeker. Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük olan kubbe 6 m genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan sekiz büyük payeye oturur. Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş yapıtlarındandır. Yapının çini süslemelerinin, Osmanlı ve Dünya sanatında ayrı bir yeri vardır. XVI. yy. çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, ‘sıraltı’ tekniğinde olup, İznik’te yapılmıştır.Selimiye camisinin 3,80 m çapında 70,89 m yüksekliğinde, üçer şerefeli dört zarif minaresi vardır. Cümle kapısının iki yanındakiler üçer yollu olup, her şerefeye ayrı merdivenlerden çıkılır. Diğer iki minare ise birer yolludur.Bir külliye olarak inşa edilen yapının, geniş dış avlusunda Darüssıbyan, Darülkur’a ve Darülhadis yapıları bulunmaktadır.

Kanuni Süleyman’ın oğlu Selim II tarafından Edirne’de ünlü mimar Sinan’a yaptırılan Selimiye Camii, selâtin camilerinin en ünlülerinden biridir. Yapımı 1569’dan 1675’e kadar 6 yıl sürmüş ve yaptıran padişahın adıyla anılması için de Selimiye adı verilmiştir.

Mimar Sinan bu camiyi yaparken o zamana kadar hiç bir mimarın başa­ramadığı bir işi başarmış, önceki bü­yük cami ve kiliselerde görülmemiş bir ustalıkla bütün camiyi tek bir kubbeyle örtebilmiştir. Bu yüzden Mimar Sinan’ın şöyle dediği söylenir: ‘Şehzade Camii’ni çıraklığımda, Süleymaniye Camii’ni kalfalığımda, Selimiye’yi ustalığımda yaptım’.

Gerçekten de o zamana kadar bu gibi eserlerde ana kubbe kademeli olarak yarım kubbelerin üstünde yükselirdi. Sinan, bu camide ana kubbeyi 8 filayağına dayanan sekiz köşeli bir kasnak üzerine oturtmuştur. Kasnak filayaklarına, filayakları da dış desteklere kemerlerle bağlanmıştır. Kubbenin yüksekliği 15,86 m’dir (Ayasofya’nın kubbesinden l m daha yüksek). Caminin içi İznik çinileriyle süslenmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT