Kategoriler
Hastalık ve Tedavi Soru / Cevap

Yabancı Biriyle Konuşurken Dudaklarımda Titreme ve Terleme Oluyor, Ortamdan Uzaklaşmak İstiyorum Ne Yapmalıyım?

Sizden gelen soru:

* Öncelikle merhaba bu davranış bozuklugu bende 2 aydir nuksetti yabanci birileriyle konuşur ken dudaklarimda titreme ve terleme ve o ortamdan hemen uzaklasma hissi doguyor ben evli 30 yasinda biriyim bu durumdan oldukca rahatsiz oluyorum bunun pratik bir cozumu sakinlestirici gibi bi hap vs. Varmi uzun zamandir gormedigim bi insanla karşılaşma oldugu zaman bi bayanla sohbet ederken bu belirtiler olmakta lutfen en kisa surede cvp verir seniz sevinirim. *

Sponsorlu Bağlantılar

Cevap:

Öncelikle geçmiş olsun dileklerimizi iletelim. Şimdi size rahatsızlığınız ile ilgili bilgiler vereceğiz. Öncelikle vermiş olduğunuz bilgiler davranış bozukluğundan çok panik atak rahatsızlığınızın olduğunu gösteriyor. Sizin de daha iyi analiz etmeniz açısında davranış bozukluğu ve panik atak hakkında detaylı bilgiler vereceğiz.

Panik Atak

Panik atak, başta panik bozukluk olmak üzere birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen yoğun korku, kaygı, yoğun endişe karışımı bir nöbettir.

Günümüzün değişken, oynak yaşam ortamlarında, yaşam kaygılarının artması, maddi ve manevi kaos ile belirsizlik durumunun yarattığı “hiçlik duygusu”nun çoğalmasıyla paralellik gösteren panik atak, tüm dünyada toplum sağlığını tehdit eder boyuta gelmiş durumdadır.

Uzmanlar tarafından “psikolojik bir sendrom” olarak tarif edilmesine karşın, hasta, çoğunlukla yaşadıklarının gerçekten fiziksel kaynaklı sorunlar olduğunu ama kimsenin hastalığının gerçek sebebini bulamadığını düşünmektedir. Doktorların hastanın durumuna “psikolojik” tanısı koymasının ardından, bu sefer de bilinçsiz hasta yakınlarının tavrı hastaya zarar vermektedir. Panik atağın önemsiz bir sorun olduğunun düşünülmesi ve kişiye “hastalık hastası” yakıştırmasının yapılması panik ataklı hastanın durumunu zorlaştırmaktadır. Kendisini yalnız ve çaresiz hisseden hasta ise kısır döngü içine girmektedir.

Panik Atak

Panik atak özellikleri

Hastalığın başlangıç yaşı değişkenlik göstermektedir. Çoçuklarda çok nadir ortaya çıkan hastalığın ilk ortaya çıkış yılları 18-25 yaş arasıdır. Hastalık 30-40’lı yaşlarda yüzünü ciddi biçimde göstermektedir.

Panik atağın genetik olup olmadığı konusunda herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.

Panik atak krizi geldiğinde 5-45 dakika sürmekte ve şiddeti hastadan hastaya değişmektedir.

Panik atak hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Krizler ve ölüm korkusu gibi nedenlerle hasta evde tek başına kalamamak, tek başına dışarı çıkamamak gibi olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Sürekli başına kötü bir şey geleceği ve yabancıların ona yardım etmeyeceğinden korkan bazı hastalar mesleklerini sosyal hayatlarını bırakmak zorunda kalabilmektedirler. Hasta bazen bilinç altında biriktirdiği korkularını sanki gerçekmiş gibi görebilir.[kaynak belirtilmeli] Korkuların ve yaşananların ciddiye alınmaması ise ailevi ilişkilerin zedelenmesine dahi yol açabilmektedir. İzole bir hayat yaşayan hastaların durumu ise ağırlaşmaktadır.

Panik atakla panik bozukluk aynı değildir. Panik bozukluk kalp krizi geçireceğini, öleceğini, atakların tekrar olacağını, felç geçireceğini düşünerek sürekli endişe, korku içinde bulunma şeklindedir. Başka bir rahatsızlığa bağlı olarak ortaya çıkmaz. Bu bozukluk iki şekilde bulunabilir: agorafobili ya da agorafobisiz. Agorafobi yalnız kalma korkusudur. Kapalı yerlerden kalabalık yerlerden uzak durma, evde tek başına kalmak istememe gibi durumlar görülür. Dışarıya yalnız çıkmaktan korkar ve sosyal olmaktan çıkar.

Panik atak sırasında yapılması gerekenler

Bir yere oturmalı ya da uzanmalısınız. Kendi kendinize bunun sadece bir atak olduğunu, korkulacak bir durum olmadığını söyleyin ve atağın geçmesini bekleyin. Atak sırasında üzücü, heyecanlandırıcı tartışmalardan kaçmak gerekir. Kafeinli içecekler, sigara ve alkol kullanımından uzak durmalısınız. Kendinizi kontrol etmeye çalışın.

Panik atak tedavisi

Panik atak tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Hastaya öncelikle hastalığı nasıl kontrol edebileceği öğretilmektedir. Bunu başarabilen hasta ilerleyen zamanlarda panik atağı tamamen hayatından çıkartabilmektedir.

Panik atak tedavisindeki en büyük sorun hastanın fiziksel bir rahatsızlığı olduğuna inanması ve bu nedenle psikolojik desteği geç aramasıdır. Yapılan araştırmalar, panik atak tanısı konulan hastaların yüzde yetmişinin hastalığın ne olduğunu bulmak için en az on doktora gittiğini göstermektedir. Birçok defa tam sağlık denetimi (check-up) yaptırmış ve gereksiz bir sürü ilaç kullanmış olan hasta doğru yere geldiğinde panik atak teşhisi koymak ise kolay olmaktadır. Psikiyatristler ve psikologlar tarafından tedavi edilen ve dönem dönem ilaçkullanılmasını da gerektiren tedavi aşamasında hastanın doktoruna güvenmesi çok önemlidir. Güven duyulan ve rahat hissedilen bir uzmana gidilmesi tedavi sürecini hızlandırabilmektedir.

Tedavi sırasında nefes ve rahatlama egzersizleri, atağın üstüne gitme teknikleri ve kas gerginliğini yok etmeye yönelik alıştırmalar hastaya öğretilmekte ve uygulanmaktadır. En sık kullanılan psikoterapi tekniği bilişsel-davranışçı terapi tekniğidir. Panik atağın bir hastalık olduğu kavranmalı, buna göre tedaviye devam edilmelidir.

Geçerli tedavi yöntemleri

  • Psikoterapi
  • İlaç kullanımı
  • Yüksek Motivasyon
  • Relaksasyon teknikleri
  • Nefes egzersizleri
  • Spor ve egzersiz
  • Biofeedback
  • İmajinasyon
  • Üstüne gitme teknikleri
  • Grup terapisi
  • Refleksoloji

Davranış Bozukluğu

Davranış bozukluğu, geniş bir kontrolsüz davranışlar yelpazesini içerir. Bunlar, karşımızdaki kişilerin en temel haklarının ve genel olarak toplumsal normarın ihlal edildiği davranışlardır. Bu tip davranışlar, çoğunlukla, kanunlar önünde de suç teşkil eden tutum ve hareketlerdir.

En temel semptomatik davranışlar, saldırganlık ve şiddet (insan ve diğer canlılara), mala zarar verme, yalan söyleme ve çalma olarak tanımlanabilir. Bu davranışların oluş sıklığı ve ciddiyeti, çocuk ve ergenlerin sergilediği benzer tutum ve davranışlarının çok ötesindedir. İki durumu birbiri ile karıştırmamak gerekir. Davranış bozukluğunda yapılan davranıştan pişmanlık duymak yoktur ve aşırılık söz konusudur. Kişi yaptığı davranışların vehameti karşısında hissiz ve vurdumduymaz bir tutum sergiler. Bu da, davranış bozukluğunu, anti-sosyal kişilik bozukluğunun tanı kriterlerinden biri haline getirmektedir.

KGB, çoğunlukla dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), öğrenme güçlükleri ve iletişim bozuklukları gibi problemlerle birlikte görülmektedir. Fakat KGB’yi DEHB ile karıştırmamak gerekir. Çünkü DEHB’de yetişkinin söylediklerine uymama veya söz dinlememe, tamamen çocuğun dikkat konusunda yaşadığı problemlerden ve bu nedenle tepkisiz kalmasından kaynaklanmaktadır. Anksiyete ve depresyon, davranış bozukluğu olan çocuklarda görülen bir diğer grup rahatsızlıktır.

Davranış bozukluğu, oldukça sık görülen bir problemdir. Ergenler arasında görülme sıklığının %15’e kadar yükseldiğini gösteren araştırmalar bulunmaktadır. Hırsızlık, tecavüz, nitelikli saldırı bu rahatsızlığa sahip erkek ergenlerde sık görülen davranışlardır.

Bazı kişilerin hayatları boyunca davranış bozukluğunu gösterdiği yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır. Bir diğer grup ise ergenlik sonuna kadar bu davranışı sürdürürken yetişkinliğe geçişle birlikte bu davranışın neredeyse tamamen terk edildiği görülmüştür. Anlaşılacağı üzerine davranış bozukluğu sadece geçici bir durum olabileceği gibi hayat boyu devam edebilen bir problem olarak da karşımıza çıkabilir. Özellikle, çocuğunun durumunun farkında olan anne ve babaların işi şansa bırakmayarak en kısa zamanda bir uzmana başvurması iyi olacaktır.

Tedavi ile ilgili olarak çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bunlardan biri “ailevi müdaheleler” dir. Bu uygulamada, ebeveynlerin eğitilerek çocuklarının anti-sosyal davranışlarının yerine sosyal davranışlarını ödüllendirmesi ve “uygun” davranışı pekiştirmesi esasından faydalanılır.

Bir diğer yöntem ise “çoklu sistem müdahelesi”dir. Bu yöntemde, davranış bozukluğunun tedavisi için ergenlere, aile, okul ve gerekirse akran gruplarına terapilerin yapılması öngörülmektedir. Terapi, kişisel ve ailevi değerlerin üzerinde durma, davranış bozukluğuna sebep olan ortamı ve şartları belirlemek, şu ana odaklanan ve aile üyelerinin günlük ve haftalık yapması gereken bir takım müdahelelerden oluşan bir sistemdir.

Son olarak ise, “bilişsel yaklaşımlar”dan söz edebiliriz. Ailelere yapılan müdahele etkili olduğu kadar pahalı ve çok zaman alan bir yöntemdir. Bazen aileler de işin içine fazlaca girerek müdahil olmaz istemezler. Bu durumda, ergen ve çocuğa agresif davranışlarını kontrol etmesini sağlayacak bilişsel tekniklerin öğretilmesi etkili olacaktır. Benzer şekilde, ahlaki değerlerinin zayıf olmasından dolayı bu çocukların ahlaki değerlerinin geliştirilmesini sağlayacak terapiler yapılmaktadır.

Sonuç olarak, ailelerin çocuklarında gördükleri aşırı saldırganlık, asilik ve öfke halini dikkate alarak bu durumu en kısa zamanda uzmanların dikkatine sunması gerekmektedir. Çocuğun topluma adaptasyonunu bozacak davranış bozukluğunun en kısa sürede tedavi edilmesi ilerde yaşanacak anti-sosyal kişilik bozukluğu gibi daha ciddi problemlerin önlenmesini sağlayacaktır. dur (KGB). Aslında, KGB’nin farklı bir bozukluk mu, yoksa davranış bozukluğunun erken bir formu mu olduğu konusunda tartışmalar halen devam etmektedir. KGB, çocuk, davranış bozukluğunun tüm kriterlerine uymuyorsa akla gelen bir problemdir. Örneğin, aşırı fiziksel saldırganlık hali yoksa, fakat sinirlenip kendini kaybetme, yetişkinlerle söz dalaşı, söylenenlere uymayı sürekli reddetme, yetişkinleri kızdıracak şeyler yapma ve kızgın, öfkeli, çatacak yer arayan bir karaktere sahip olma durumları KGB tanısının konması için yeterlidir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT