Kategoriler
Sağlık Sağlık Bilgisi

Tetanos Aşısını Kim Buldu? Belirtileri ve Yan Etkileri Nelerdir?

Aşının Önemi ve Tetanoz Aşısı

İnsan sağlığında aşının yeri ve önemi tartışılmasız bir gerçek.Tarihten çıkarılan acı dersler bugün aşıyı hayatımıza vazgeçilmez olarak yerleştirmiştir.Tarih boyunca aşı üzerine yapılan çalışmalar sağlıklı bir nesilin ortaya çıkmasında ve hastalıkla mücadelede çok önemli bir yere sahiptir.

Sponsorlu Bağlantılar

Aşının bulunuşları itibari ile ve tarihsel sıralanışı itibari ile çalışmaların birbirini tamamlaması günümüzde kullanılan aşının temellerini atmıştır ve tıpta yeni sayfalar açılmasına sebep olmuştur.

Tetanos Aşısını Kim Buldu?

Hastalık eski Mısır ve Yunan hekimlerinden bu yana tanınmaktadır. Esas tanımını 1888’de Gowers yapmıştır. Hastalığı çene, ense ve sırt kaslarının kasılması ile başlayan sinir sisteminin; devamlı tonik kasılmalar, ani şiddetli kasılmalar ile karakterli bir hastalığı olarak tanımlanmıştır. Nicolaire 1884’te toprak bakterilerinden striknin benzeri bir toksini saptamıştır. Behring ve Kitasato 1890’da tetanoz toksoidi ile aktif immünizasyonu sağlamışlardır.

Tetanos Aşısı Nedir?

Tetanoz oldukça ağır, ancak önlenebilir bir hastalıktır. Derideki yaralardan giren ve sıklıkla toprakta bulunan lostridium tetani adlı bakterinin neden olduğu bu hastalık vücuttaki kasları ve sinirleri etkiler.

Bakteri vücuda girdikten sonra sinirleri etkileyerek şiddetli kas spazmlarına yol açan ve etanospazmin adı verilen bir toksin üretmeye başlar. Toksin önce yaraya yakın bölgedeki kasları kontrol eden sinirleri etkiler. Sonra kan ve lenf yolu ile vücudun diğer bölgelerine yayılır. Sonuçta vücudun birçok bölgesinde ağrılı kas spazmları ortaya çıkar. Tedavi edilmediği takdirde yaşam için önemli kasların felci sonucu hastalık ölümle sonuçlanabilir.
Tetanoz genellikle derideki temiz olmayan yaralar (yanık, gangren, toprak, pas veya gaita ile bulaşmış yaralanmalar, steril olmayan iğne ve jiletle derinin delinmesi veya kesilmesi) sonucu ortaya çıkar.

Hastalığın en önemli formlarından biri olan eonatal tetanoz, yani yenidoğan bebeklerde görülen tetanoz ise temiz olmayan ortamlarda yapılan doğumlar sonucu gelişir. Göbek bağının temiz olmayan, jilet gibi aletlerle kesilmesi, bebeğin toprağa sarılması en sık rastlanan nedenlerdir. Anneler hastalığa karşı bağışıksa, bebeğe rahim içerisindeyken antikor denilen koruyucu proteinleri geçirirler ve bebek neonatal tetanoza karşı korunur. Annelerin tetanoza karşı aşılanmış olmaları ve doğumların temiz ortamlarda yapılması sonucu vaka sayısı  oldukça azalmıştır.

Tetanoz Belirtileri

Kuluçka süresi 2 – 14 gündür. Hastalığın en belirgin bulguları çenede, boyunda, omuzlarda ve sırtta kasılmalar, yani kas spazmlarıdır. Bu spazmlar zamanla karın, kol ve bacaklara yayılır. Çene ve ağızdaki spazmlara bağlı yutma güçlüğü vardır. Neonatal (yenidoğan) dönemdeki tetanozda da tipik bulgu vücutta yaygın kasılmalardır. Hastalık iyi tedavi edilirse, haftalar içerisinde, genellikle sekel bırakmadan iyileşir.

Bulaştırma:
Tetanoz insandan insana bulaşmaz.

Tetanoz Tedavisi

Tetanozlu hastalar mutlaka hastaneye yatırılarak ve yoğun bakım koşullarında tedavi edilmelidir. Hasta sakin ve uyarılardan uzak ortamlarda izlenir. Tedavide antibiyotik ve tetanoz immün globulini uygulanır.

Tetanoz İle Mücadele Önleme

Tetanozdan korunma iki şekilde yapılır; tetanoz aşılaması ve temas (yaralanma) sonrası önlemler. Tetanoz aşısı çocukluk çağında Sağlık Bakanlığı tarafından herkese, DBT (difteri-boğmaca-tetanoz), halk arasında bilinen adıyla karma aşı şeklinde ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Daha sonra her 10 yılda bir dT (antijen miktarı azaltılmış difteri + tetanoz) şeklinde tekrarlanması gerekir. Yenidoğan tetanozunun önlenmesi için Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gebelere iki doz tetanoz aşısı yapılması da son derece yararlı bir uygulamadır. Doğumların temiz ortamlarda yapılması da en az aşılama kadar önemlidir.
Herhangi bir yaralanma sonrasında yaralanan kişinin tetanoz aşı durumu bir hekim tarafından değerlendirilmelidir. Tetanoz aşısı eksik olan kişilere yaralanmanın şekli ne olursa olsun, eksik aşıları yapılmalıdır. Tetanoz aşısı tam olan kişilere, yarası kirli (toprakla bulaşmış, paslı metal veya çivi ile yaralanmış) ise, son tetanoz aşısından sonra en az 5 yıl geçmişse; yarası temiz ise, en az 10 yıl geçmiş ise tetanoz aşısı yapılır. Kirli yaralarda ayrıca tetanoz immün globulini yapılması yararlı olur. Yaralanma durumunda yaranın su ve sabun ile yıkanması da yararlıdır.

Difteri – tetanoz – boğmaca (DBT) aşısı

Bu aşı çocuğu üç hastalığa karşı da yüksek oranda korur. Difteri ve tetanozun zararsız hale getirilmiş toksinlerini ve ölü boğmaca mikrobunu birarada içerir. Boğmaca mikrobunun yan etkilerinin fazla olması nedeniyle, son yıllarda tam ölü bakteri yerine, boğmaca bakterisinin toksinlerini içeren ve hücresiz (aselüler) boğmaca aşısını içeren, aBT şeklinde gösterilen bir aşı da mevcuttur.  Bu aşı tam hücreli aşıdan daha etkili değildir, ancak yan etkileri daha azdır.

DBT aşısı tam etki sağlamak ve uzun süre korumak için çocukluk döneminde 5 defa yapılmalıdır. İlk 3 aşı en az 4 hafta ara ile yapılır. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı ın aşı programına göre ilk 3 doz 2., 3., 4. aylarda, 4. doz 16-24 ay arasında, 5. doz ise ilköğretim 1. sınıfta uygulanmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde 2., 3., 4., 15-18. aylarda ve 4-6 yaş arasında uygulama söz konusudur. Bu farklı uygulamalar arasında etkinlik yönünden fark yoktur.

Tetanoz Aşısının Yan Etkileri

En sık rastlanan yan etkiler çocukların yaklaşık olarak üçte birinde ortaya çıkan ve aşı yapılan yerde hassasiyet, ağrı, kızarıklık ve şişlik şeklindeki reaksiyonlardır. Bu reaksiyonların görülme olasılığı dördüncü ve beşinci dozlardan sonra daha fazladır. Genellikle aşıdan sonraki iki gün içinde ortaya çıkar.  Bazı çocuklarda, dördüncü veya beşinci DTaB aşısının ardından, aşının yapıldığı kol yada bacak tamamen şişebilir. Bu şişme, aşıyı izleyen ilk üç günde gelişir ve ardında herhangi bir iz bırakmaksızın, yaklaşık 4 gün devam edip, kendiliğinden düzelir. Bu durumda telaşlanıp, antibiyotik başlamanın bir yararı yoktur. Yaklaşık olarak aşılanan her 20 çocuktan birinde ateş, beş çocuktan birinde de halsizlik, iştahsızlık ve huysuzluk görülebilir. Bu reaksiyonlar da 4. ve 5. dozlardan sonra daha sıktır ve kendiliğinden düzelir. Yan etkiler bazı çocuklardadaha şiddetli olabilir. Her 3 000 çocuktan yaklaşık birinin ateşi, 40º C  veya üzerine çıkabilir. Nadiren aşılanmanın ardından 3 saat veya daha uzun bir süre nedensiz ağlama gözlenebilir. Yaklaşık her 14 000 aşıda bir kısa süreli kasılma nöbetleri (konvülsiyonlar) gelişebilir.  DTB  aşısından sonra gelişen kasılma nöbetleri  genellikle aşının bizzat kendisine değil, neden olduğu ateş yükselmesine bağlıdır. Halk arasında  avale adı verilen bu gibi nöbetler ortaya çıktıklarında telaşa neden olabilirlerse de kısa sürede sona erer ve çocuğa herhangi bir zarar vermez. Bu nöbetleri önlemenin en etkili yolu ateş ortaya çıktığında çocuğa bir ateş düşürücü şurup vermektir. Kasılma nöbetleri bazan DBT aşısı içerisindeki boğmaca toksinlerine bağlı olabilir, bu daha ciddi bir yan etkidir. Heriki durumda da çocuğun bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir. Çok nadir olarak çocuklarda ileri derecede uyuşukluk ve hareketsizlik ve beyin iltihabı bildirilmişse de, bu yan etkiler o kadar seyrektir ki, aşıya mı bağlı olduğu, yoksa tesadüfen başka nedenlerle gelişen hastalığın aşı sonrası mı farkedildiği tam olarak bilinmemektedir.

Aşının etkinliği ve difteri, boğmaca ve tetanoz gibi üç tehlikeli ve öldürücü hastalığı çok etkin olarak önlediği dikkate alındığında, yan etkiler göze alınabilecek kadar seyrek ve hafiftir. Bu nedenle her çocuk mutlaka bu aşı ile aşılanmalıdır.

Aşının yapılmaması gereken durumlar:

DBT aşısı boğmaca içeriği nedeniyle, bazı çocuklara yapılmamalıdır. Bu durumda DBT yerine DT (difteri-tetanoz) veya altı yaşından büyükse dT aşısı uygulanır:

  1. Bir doz DBT aşısı sonrasında şiddetli (yaşamı tehlikeye sokan) allerjik reaksiyon gelişen bir çocukta, daha başka bir doz uygulanmamalıdır.
  2. Bir DBT aşısı dozunu izleyen 7 gün içerisinde ensefalopati (beynin etkilenmesi sonucu gelişen koma hali) gelişen bir çocukta daha sonra, boğmaca aşısı içeren hiçbir aşı yapılmamalıdır.
  3. Bir DBT aşısı dozunu izleyen 48 saat içerisinde ateşi 40,5 ºC in üzerine çıkan bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz kullanılmamalıdır.
  4. Bir DBT aşısı dozunu izleyen 48 saat içerisinde hareketsizlik ve şok tablosu gelişen bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz uygulanmamalıdır.
  5. DBT aşısı dozunu izleyen 48 saat içerisinde en az 3 saat boyunca veya daha uzun süre devamlı ağlayan bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz kullanılmamalıdır.
  6. Aşıdan sonraki 3 gün içerisinde kasılma nöbeti gelişen bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz kullanılmamalıdır.
  7. Diğer aşılarda olduğu gibi, hastaneye yatırılacak kadar ağır ateşli hastalığı olan çocuklara DBT aşısı yapılmamalıdır.
  8. Altı yaşını bitiren çocuklara ve yetişkinlere boğmaca içeren bir aşı yapılmamalı, difteri için de difteri toksoidi azaltılmış aşı (d), yani dT aşısı uygulanmalıdır.

Hücresiz aşı (DaBT) da bu gruplara yapılmaz. Ancak yan etkileri daha azdır.

Yetişkinde aşılama:

Çocukluk çağındaki beş doz aşılamadan sonra her yetişkinin 10 yılda bir dT aşısı ile aşılanması gerekir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT