Kategoriler
Soru / Cevap

Astronot Nasıl Olunur?

Sizden gelen soru:

Derslerimde çok iyiyim astronot olmak istiyorum nasıl olabilirim?

Cevap:

Astronot Olmak

Astronot bir uzay aracının pilotu ya da teknik bilimsel donanımının sorumlusu uzay yolculuğuna çıkan İnsanlara astronot denmektedir.Peki astronot”un anlamı nedir anlam olaraksa yıldız gezgini Rusça anlamı ise evren gezgini demektir.İlk uzay yolculukları astronotlar İçin bir tehlikeye atılmak demekti.Onlarda bu tehlikeye cesurca atıldılar ve sonuç olarakta uzaya ilk yolculuk yapan Yuri Gagari oldu.Gelişen teknoloji ile artık uzay uçuşları sıradan bir yolculuk halini almıştır.Yakın bir zamanda ise artık uzaya insanlar götürülebilecek.Geçen zaman ile uzay mekikleri teknolojik açıdan gelişti ve astronotlar evlerinde gibi rahatça hareket edebiliyor ve dünya ile anlık iletişim sağlayabiliyorlar.

Sponsorlu Bağlantılar

Astronot, uzay, gezegen, bilim

Nasıl Astronot Olunur?

Şimdi İse gelelim astronot nasıl olunur.tabi astronot olmak çok kolay bir iş değildir.Her mesleğin bir zorluğu vardır ama astronot olmak biraz meşakkatli iş.Astronotlar bir hayli tecrübe ve testler sonucu seçilmekte ve yörünge”de yaşama eğitimi verilmektedir örnek olarak yürümek, uyumak, içmek gibi eğitimler verilir.Bunlar bize kolay gelebilir ama uzayda yer çekimi olmadığı İçin hayli zor işlerdir.Şimdi gelelim astronot olmak isteyenler hangi testlerden geçerler ve nasıl seçilirler…

  • İlk olarak beden ve ruh sağlığı yerinde olması gerekmetedir.
  • Çeşitli tıbbi testlerden geçerler.
  • Tecrübeli pilot olmaları gerekmetedir.
  • Havasız, ağırlıksız, sessizlik odalarında testten geçmektedirler.
  • Psikolojik testler uygulanır bu testlerden geçmeleri gerekir.
  • Özel uçuş denemeli gibi imtihanlara girerler

Bu imtihanları ve testleri astronot olmaya hak kazanmış sayılırlar…

Astronotluğa Giden Yol

Bir uzay aracının pilotu ya da teknik ve bilimsel donanımının sorumlusu olarak uzay yolculuğuna çıkan kişilere astronot denir. “Yıldız gezgini” anlamındaki bu sözcüğün Rusça’daki karşılığı ise “evren gezgini” anlamındaki kozmonoftur. Uzayda yolculuk yapan ilk insan, Sovyet kozmonotu Yuri Gagarin oldu. Gagarin 12 Nisan 1961′de çıktığı bu yolculuğunda, Dünya çevresindeki dolanımını yaklaşık 90 dakikada tamamlamıştı.

Bir uzay uçuşunun özel koşullarına insan vücudunun dayanıp dayanmayacağı bilinmediği için, ilk uzay yolculukları astronotlar için bilinmeyen bir tehlikeye atılmak demekti. Oysa bugün insanlı uzay uçuşları neredeyse sıradan bir yolculuk haline gelmiştir. Artık astronotlar düzenli olarak uzay yolculuğuna çıkıyor ve gelip geçici rahatsızlıklar dışında hiç yakınmadan aylarca uzayda kalabiliyorlar. Ama bu gelişme, uzay yolculuklarının tehlikeli olmaktan çıktığı anlamına gelmez. Uzay çağının başlamasından bu yana birçok Sovyet ve Amerikan astronotu yaşamını yitirdi. 1986′da, uzay mekiği Challengefm fırlatıldıktan kısa bir süre sonra patlaması ve içindeki yedi ABD’li astronotun ölmesi en büyük kazalardan biriydi.

ABD’nin uzaya fırlattığı Mercury, Gemini ve Apollo ile SSCB’nin fırlattığı Vostok gibi ilk insanlı uzay araçları, komuta ve hizmet modüllerine iki-üç kişinin ancak sığabildiği küçük boyutlu uzay araçlarıydı. Üstelik bunlar yalnız W kez kullanılabiliyordu. SSCB’de, yakın zamana kadar kozmonotları uzay üssü ile yörünge arasındaki gidiş ve dönüş yolculuklarında taşıyan Soyuz uzay araçları da gene tek bir uçuşluk, küçük araçlardı. Ama Dünya çevresindeki yörüngesine oturtulan Salyut uzay istasyonlarında, kozmonotlara ayrılan bölüm çok daha geniş ve rahattı. Bugün ABD’li astronotlar uzay yolculuklarına uzay mekiği denen bir araçla çıkarlar. Uzay mekiği daha çok uçağı andıran, delta kanatlı bir yörünge aracıdır ve astronotlar yolculuğun büyük bölümünü evlerindeymiş gibi rahatça dolaşarak geçirebilirler. Uzay mekikleri tıpkı bir uçak gibi yere inebilir ve ilk uzay araçlarından farklı olarak yeniden kullanılabilir.

Astronotların Seçimi ve Eğitilmesi

İlk uzay uçuşlarında görevlendirilen astronotların çoğu, tehlike anında hızla karar verip uygulayabilmek üzere eğitilmiş, uçuş deneyimi fazla olan deneme pilotlarıydı. Çünkü bilinmeyen bir dünyaya atılan bu ilk adımlarda astronotların seçimi çok önemliydi. Bugün uzay eskisi kadar bilinmeyenle dolu olmadığı için, astronotların mutlaka uzman pilot olmaları gerekmez. Örneğin uzay mekikleriyle yapılan yolculuklara pilot astronotların yanı sıra uçuş deneyimi olmayan bilim ekibi de katılır. Böylece pilotlar aracı yönlendirirken, bilim ekibi de programın öngördüğü bilimsel araştırmaları yürütür.

Astronotlara, uçuş programında üstlenecekleri göreve bağlı olarak belli bir eğitim uygulanır. Örneğin pilotların eğitiminde, uzay mekiğindeki bütün koşulların yaratıldığı özel deneme araçlarında kalkış ve iniş provalarına ağırlık verilir. “Simülatör” denen bu araçlar gerçek uzay aracının bir maketi gibidir ve uzay mekiğindeki bütün komuta ve denetim aygıtlanyla donatılmıştır. Bilgisayar denetimli olan simülatörde pilot uçuş provası yaparken, önündeki ekrana da uzayda karşılaşacağı görüntüler yansıtılır.

Bilim ekibindeki astronotlar gerçi uçuşla ilgili herhangi bir görev üstlenmezler, ama mekiğin nasıl çalıştığını bilmeleri gerekir. Bu astronotların eğitimi daha çok bir uyduyu uzaya fırlatıp yörüngeye oturtmak ve deney aletlerini kullanmak gibi bilimsel ve teknik uygulamalara yöneliktir.

Bu görev eğitiminin dışında, ister uçuş. ister bilim ekibinden olsun bütün astronotlar uzay uçuşuna hazır duruma getirilmek için yoğun bir eğitimden daha geçirilir. En can alıcı noktalardan biri, uzay aracının fırlatılışı sırasında karşılaşacakları şiddetli ivmeye vücutlarını hazırlamaktır. Bu amaçla astronotlar, santrifüj kapsülü denen bir silindirin içine alınır. Bu silindir kendi ekseni çevresinde büyük bir hızla dönerken, bu merkezkaç (santrifüj) kuvvet çok yüksek bir ivme yaratır (bak. Merkezkaç Kuvvet). İkinci önemli nokta, yörüngeye oturtuldukları zaman yerçekimi kuvvetinden kurtulacak olan astronotları bu “ağırlıksız” ortama hazırlayabilmektir. Bunun için iki yöntem uygulanır. Önce hızla yükselen, sonra yerçekimininkine eşit bir ivmeyle dalışa geçen bir uçakta astronotlar kısa bir an yerçekiminin dışında kalabilirler. Astronotları ağırlık bağlanmış dalgıç giysileriyle suya daldırmak da hemen hemen aynı etkiyi yaratır.

Yörüngede Yaşam

Dünya çevresindeki bir yörüngede yaşayan astronotların karşılaşacakları sorunların çoğu, bu ortamda yerçekimi olmamasından kaynaklanır. Yeryüzündeyken hiç farkında bile olmadan kolayca yapılan birçok eylem, örneğin yürümek, yemek, içmek, uyumak, yerçekimsiz yörüngede beklenmedik sorunlar yaratır (bak. Yerçekimi). Astronotlar kabinin boşluğunda yüzerek dolaşmak zorunda kalır ve bir yöne ilerlemek için duvarlara tutunarak vücutlarını ileri doğru iterler. Bir masaya oturarak yemek yemeleri olanaksızdır, çünkü masa, sandalyeler, tabaklar, yiyecekler, kısacası her şey kayarak dört bir yana dağılır. Bu yüzden uzay istasyonundaki her şey sıkıca bir yere bağlanmıştır. Yiyecek paketleri, konserve kutuları, tepsi ve çatallar da mıknatısla ya da yapışkan bantlarla bir yere tutturulur. Aracın içinde kırıntı yapacak yiyecekler yemek yasaktır, çünkü boşlukta yüzerek dağılan kırıntılar her yere girer.

Astronotların bir bardaktan su ya da içki içmesi de olanaksızdır; yerçekimi sıfır olduğunda sıvılar bulundukları kaptan dışarı akamaz. Bu yüzden içeceklerini özel şırıngalarla ağızlarına püskürtürler. Genellikle suyu uçurulmuş (konsantre) yiyecekler bulundurulduğundan, bu toz halindeki kuru besinleri yemeden önce özel torbalarının içine su şırıga etmek gerekir. Astronotlar uyuyacakları zaman uzay kabininin duvarlarına tutturulmuş uyku tulumlarına girer ve fermuarını çekerek kendilerini güvenceye alırlar.

Yerçekiminin yokluğu insan vücudunu, özellikle vücut sıvılarını çok etkiler. Yolculuğun ilk birkaç gününde, vücut bu yeni ortama uyum sağlayıncaya kadar astronotların çoğunda “uzay çarpması” görülür. Uzayda haftalarca kalanlarda bu alışılmadık ortamın etkileri çok daha ağırdır. Örneğin kemiklerde kalsiyum kaybı olur, yerçekimine karşı koymaya alışmış olan kaslar hızla zayıflamaya başlar. Kalsiyum kaybının nedeni henüz bilinmiyor, ama besinlerle ve mineral haplarıyla bu eksiklik giderilebilir. Kas zayıflamasını önlemek için de, astronotların antrenman bisikleti ve yürüyen bant üzerinde düzenli olarak egzersiz yapmaları gerekir.

Yerçekimsiz bir ortamda vücut temizliği de başlıbaşına bir sorundur. Astronotlar yıkanmaya niyetlenseler bütün kabinin içi bir anda su damlacıklarıyla dolar. Bu yüzden uzayda kısa süre kalacak olan astronotların yapacağı tek şey vücutlarını ıslak bir havluyla ovarak temizlemektir. Uzun süre Salyut’ta yaşayan kozmonotlar ise duş lüksünün keyfini çıkarırlar.

Astronotların uzay aracının içinde yaşayabilmesini sağlayan “yaşam destek sistemidir”. Bu sistem astronotların soluyacağı havayı verir, çıkan karbon dioksiti emer, ayrıca kabinin içindeki sıcaklık, nem ve basıncı uygun düzeyde tutar. Astronotlar zaman zaman uzayda çalışmak için uzay aracının dışına çıkmak zorunda kalırlar. O zaman özel bir uzay giysisi giyerek soluyacakları havayı da yanlarında taşımaları gerekir.

Uzay giysisi birkaç kattan oluşan kalın bir giysidir. En içte suyla soğutulan bir astar, onun üstünde basınçlı bir giysi, en dışta da astronotu tehlikeli ışınımlardan ve uzaydaki parçacık sağanaklarından koruyan başlıklı bir yalıtım giysisi bulunur. Astronot, soluyacağı havayı ve giysisinde dolaşan soğutma suyunu göbek bağı denen esnek bir boruyla uzay aracındaki ana yaşam destek sisteminden alır. Bazı uzay giysilerinde bu bağlantıya gerek kalmaz; çünkü giyside ayrı bir yaşam destek sistemi vardır. Örneğin uzay mekiklerinde bu tür giysiler kullanılır.

Uzay mekiğinin astronotları, çeşitli yönlere ateşlenebilen gaz j ederiyle donatılmış insanlı manevre modülleri sayesinde uzayda serbestçe dolaşabilirler. Bugün yörüngedeki uyduları onarmak için kullanılan bu modülleri belki gelecekte uzay limanlarında çalışan astronotlar kullanacaktır.

Ülkemizde Uzayla İlgili Yapılan Çalışmalar

Uzay politikalarının genel amacı, uzayı barışçıl amaçlarla araştırımak, uzay hakkında bilgi birikimini keşifler ile artırmak ve uygulama alanlarını geliştirerek ülke menfaatleri doğrultusunda toplum yararına kullanmaktır. Bu alanda öncü olmuş ülkeler incelendiğinde, bu politikaların ilgili kurum ve kuruluşların temsil edildiği en üst organ olan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulları veya benzeri organlarca hazırlandığı gözlemlenmektedir. Genelde ülkenin ulusal güvenlik ile sivil uzay ihtiyaçları ve dünyadaki gelişmeler doğrultusunda politikalarda sürekli değişiklikler ve yeni düzenlemeler yapılmaktadır.

Ülkemizde, uzay bilim ve teknolojileri alanında yetkinlik kazanılması konusu 1990’lı yıllarda gündeme girmiştir. Türkiye’de uzayla ilgili faaliyetlerin koordinasyon çalışmaları ilk olarak DPT’nin 22 Haziran 1990 tarihli yazısı ile TÜBİTAK çatısı altında başlamıştır. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nın (BTYK) 3 Şubat 1993’teki toplantısında kabul edilen “Türk Bilim ve Teknoloji Politikası 1993-2003” dokümanında (TÜBİTAK, 1993), “uzay teknolojisi” konusunda izlenecek politikayı belirlemeye yönelik çalışmaları yapma görevi de TÜBİTAK‘a verilmiştir. BTYK tarafından 5 Ekim 1997 tarihli toplantıda konu tekrar ele alınmış ve TÜBİTAK tarafından 1998 yılında “Ulusal Havacılık ve Uzay Çalışmaları Konseyi” kurulması için bir yasa taslağı hazırlanmıştır. İlgili kurumların görüşleri alınarak son şeklini alan taslak, TÜBİTAK’ın bağlı olduğu Devlet Bakanlığının 28 Nisan 1998 tarihli yazısı ile Başbakanlığa sunulmuştur. BTYK’nın Ulusal Uzay ve Havacılık Konseyi kurulması yönündeki 97/17 nolu kararı, ilgili kuruluşlar arasında görüş birliği oluşturulamaması nedeniyle sonuçlandırılamamıştır. Diğer taraftan, 20 Aralık 1999 tarihli BTYK toplantısında, uzay bilim ve teknolojileri alanında izlenecek ulusal politikanın oluşturulması için, konuyla ilgili bütün tarafları bir araya getirmek ve gerekli çalışmaları başlatmak üzere TÜBİTAK görevlendirilmiştir. BTYK’nın TÜBİTAK’a verdiği bu görev ile, 31 Ağustos 2000 tarihinde “Türkiye’nin Ulusal Uzay Politika Tasarısı için Genel Çerçeve” adlı bir doküman ülkemizdeki konuyla ilgili kuruluşlara gönderilmiştir. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nca “Milli Uzay Politikası” taslağı ve “Türk Uzay Kurumu” Kanun taslağı hazırlanması çalışmaları başlatılmış ve hazırlanan taslaklar 2004 yılında ilgili kuruluşların görüşlerine sunulmuştur.

Ülkemizde bugüne kadar politika ve kurumsal mekanizmalar oluşturmaya dönük yapılan çalışmalar sonuçlandırılamamıştır. 1999 (BTYK) ve 2001 (Bakanlar Kurulu) yıllarında alınan kararlara dayanak olarak hazırlananlar ise taslak düzeyinde kalmıştır.

BTYK’nın 8 Eylül 2004 tarihinde yapılan 10’uncu toplantısında ülkemizdeki Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payının 2010 yılına kadar %2’ye yükseltilmesi için gerekli ek kamu kaynaklarının 2005 yılı bütçesi ile başlamak üzere tahsis edilmesine karar verilmiştir. Ulusal Ar-Ge harcamalarının yapılacağı öncelikli alanlardan birisi Sayın Başbakan’ın himayeleri altında belirlenen “Uzay Araştırmaları”dır. Bu gelişmeye dayanarak Ekim 2004 tarihinde TÜBİTAK bünyesinde uzay alanında bir çalışma yapmak ve bunu Mart 2005 tarihinde Hükümet`e sunmak amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlar ile konusunda uzman insanlarımızın katıldığı “Uzay Araştırmaları Çalışma Grubu” teşkil edilmiştir. Toplantılara 35 Kuruluşu temsilen konusunda uzman 100 kişi katılmıştır. Bu toplantılarda kurum ve kuruluşların ve insanlarımızın sahip olduğu kabiliyet, kapasite, özgünlük, yetenek, vizyon ve öneriler tartışılmıştır. Toplantılar sonunda vizyon, ana program ve alt program önerileri ile 102 adet ön proje önerisi TÜBİTAK Başkanlığı’na sunulmuştur (2005/10 – Ek 1). Türkiye’nin öncelikleri bağlamındaki hazırlıklar; bilimsel araştırmalar, teknoloji ve altyapı geliştirilmesi, insan kaynağı oluşturulması (eğitim programları), Ar-Ge ürünleri, uluslararası işbirliklerinin artırılması, ulusal ortak ağlar oluşturulması (araştırma-üniversite-sanayi-kamu-toplum-savunma zincirinin kurulması), sivil ve savunma ortak araştırmaları, uygulamaya dönük projeler, topluma yaygınlaştırma, özendirme, bilgilendirme ve yarar sağlama gibi başlıklar üzerinde yapılmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin ulusal altyapısının kendi olanaklarımızla nasıl geliştirileceği tartışmaya açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa uzay araştırmaları öncelikli bir alan olarak devlet tarafından tanımlanmıştır (22 Ekim 2004 tarihli ve 25621 sayılı Resmi Gazete).

TÜBİTAK Başkanlığı tarafından başlatılan hazırlıklar devam ederken konu hakkındaki işlerin daha iyi organize olması, koordine edilmesi ve idari bir yapıda yönlendirilmesi amacıyla “Uzay Araştırma Grubu” TÜBİTAK bünyesinde 2005 yılının Ocak ayında kurulmuştur.

Diğer taraftan, Türkiye’nin uzay çalışmalarında uluslararası alanda işbirliği kapılarının açılmasını sağlayacak ve ülkemize motivasyon kazandıracak anlaşma 15 Temmuz 2004 tarihinde TÜBİTAK’ta Avrupa Uzay Ajansı yetkililerinin katılımı ile imzalanmıştır. Bu anlaşma 25 Ocak 2005 tarihli ve 101.1032/333 sayılı Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü yazısı ile TBMM Başkanlığına onaylanmak üzere gönderilmiştir. Bu anlaşma ile Türkiye’nin Avrupa Uzay Ajansına üyelik yolu da açılmış olacaktır. Diğer bir anlaşma Bilim ve Teknoloji alanında Kore Cumhuriyeti ile yapılmıştır. Bu anlaşma ile Kore Cumhuriyeti ile uzay konusunda ikili çalışmalar yapılabilecektir. Son olarak bir Ukrayna heyeti Ocak 2005 tarihinde Ukrayna’nın uzay alanındaki kabiliyetlerini göstermek üzere TÜBİTAK BİLTEN’i ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında Ukrayna ile TÜBİTAK arasında uzayın barışcıl amaçlarla incelenmesi konusunda olası bir işbirliği anlaşması görüşülmüştür.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT