Kategoriler
Soru / Cevap

Dünyanın İlk Bilim Adamı Kimdir?

Sizden gelen soru:

İlk bilim adamı kimdir?

Cevap:

Tarih boyunca bir çok bilim adamı bilime yön vermiş ve insanlık için büyük adımlar atmıştır.Yapılan buluşlar ve insanlığın bilimde bu kadar ilerlemesini sağlayan bilim adamlarının her biri büyük buluşlara imza atmıştır ama ilk bilim adamı kimdir sorusunun cevabı pek verilemiyordu.

Sponsorlu Bağlantılar

İngiltere’nin Surrey Üniversitesi’nden fizikçi Prof. Jim el Halili, BBC’nin internet sitesinde yayınlanan makalesinde, Newton’dan yedi yüz yıl önce yaşayan, Irak doğumlu Hasan İbn-i Haysem’in, ilk gerçek bilim adamı olduğunu ve Newton’ın özellikle optik alanındaki buluşlarının Haysem’in çalışmaları üzerinden yükseldiğini yazdı.

Prof. Halili, makalesinde şunları yazıyor;

Avrupanın Karanlık, İslam Dünyasının Altın Çağı

“Bilim tarihindeki popüler açıklamalar tipik olarak Antik Yunanlılar ile Avrupa Rönesansı arasındaki dönemde hiçbir büyük bilimsel gelişme olmadığını öne sürer. Ancak Batı Avrupa’nın karanlık çağlarda yaşadığı gerileme, dünyanın kalanının da durguluk yaşadığı anlamına gelmez. Gerçekte, 9. ve 13. yüzyıl arasındaki dönem İslam bilimini altın çağı olarak nitelendirilebilir.

Bu dönemde matematik, astronomi, tıp, kimya ve felsefede büyük ilerlemeler yaşandı. Bu dönemdeki pek çok dehanın yanında İbn-i Haysem öne çıkmaktadır.

İlk Bilim Adamı İbn-i Haysem

İbn-i Haysem, modern bilimsel metodun babası unvanını hak ediyor. Genel tanımıyla, modern bilimsel metodu, deney ve gözleme dayalı bilgilerin kullanılması ve formüller ve testlerle ortaya konulan hipotezlerin takip edilerek bilinmeyen açıklanması, yeni bilgilerin ortaya konması ya da varolanların düzeltilmesi olarak tanımlayabiliriz. Bilim bugün bu şekilde yapılıyor ve bilimsel gelişmelerin temelinde de bu yöntem yatıyor.

Genellikle bilimsel metodun, 17. yüzyılda Francis Bacon ve Rene Descartes’e kadar ortaya konmadığı iddia edilir. Ancak benim, bu konuda İbn-i Haysem’in ilk olduğuna hiçbir kuşkum yok. Deneysel bilgi ve sorgulanabilir sonuçlar söz konusu olduğunda Haysem genellikle ‘ilk gerçek bilim adamı’ sayılmaktadır.

İbn-i Haysem Görme Olayını Açıkladı

İbn-i Haysem’in optik üzerine yaptığı çalışmalar yüzyıllar sonra Avrupa’da da yayınlandı.

İbn-i Haysem, cisimleri nasıl gördüğümüze ilişkin soruya ilk doğru açıklamayı getirmiştir. Örneğin İbn-i Haysem, Platon, Öklit ve Ptolemy gibi düşünürlerin inandıkları yayılma teorisinin (bu teoriye göre gözümüzden çıkan ışınların, bakılan cismi aydınlatması ile görüyoruz) deneysel verilerle yanlış olduğunu kanıtladı.

Ayrıca, daha önce hiç kimsenin yapmadığı biçimde iddialarını kanıtlamak için matematiği kullandı. Bu nedenle de onu ilk teorik fizikçi olarak nitelendirebiliriz.

Belki de buluşları arasında en çok tanınanı ‘iğne deliği kamerası’dır, bu nedenle de onun yansıma kanunlarını keşfettiğine inanılmaktadır. Ayrıca ışığın yayılmasında, renk bileşenlerine ayrılması üzerine ilk deneyleri yapmış, gölgeler, gökkuşakları ve güneş tutulması üzerine çalışmış ve güneş ışınlarının kırılması üzerinden atmosfer yüksekliğinin yaklaşık 100 km. olduğunu hesaplamıştır.

İbn-i Haysem Kimdir?

İbn-i Heysem (Arapça: ابن الهيثم, tam adı: ابو علی، حسن بن حسن بن هيثم‎ Abū ‘Alī al-Hasan ibn al-Hasan ibn al-Haytham, Latince: Alhacen ya da Alhazen),Arap fizikçi, matematikçi ve filozoftur. 965’te Basra’da doğdu, 1038-1040 yılları arasında Kahire’de öldü.

Öğrenimine Basra’da başladı. Zamanının yüksek din ve fen ilimlerini de burada öğrendi. Tahsilinin bir kısmını tamamladıktan sonra, Bağdat’a giderek özellkle; matematik, fizik, mühendislik, astronomi, metalurji gibi pozitif bilimleri öğrenip, şöhrete kavuştu. Öğrendiklerini uygulama safhasına koymak için çok gayret gösterdi. Birçok önemli neticeler ve başarılar elde etti.

İbn-i Heysem’in başarıları diğer memleketlerde duyulunca, Mısır’da hüküm süren Şii-Fatimi Devleti hükümdarlarından El-Hakim kendisini Mısır’a davet etti. İbn-i Heysem, Mısır’a gitmeden önce, Nil Nehri ile ilgili bir sulama projesi ve bazı teknik çalışmalarda bulunmuş, Nil nehrinden nasıl istifade edilebileceğini araştırmıştı. Projesini Fatimi sultanı El-Hakim’e açıklayınca, sultan projenin gerçekleştirilmesi için ona her türlü yardımı yapacağını bildirdi. İbn-i Heysem, Nil Nehri boyunca ilmi ve teknik incelemelerde bulundu. Yaptığı projelerin başarılı bir şekilde uygulanmasının o günkü şartlarda mümkün olmadığını görünce, hükümdardan af diledi. İbn-i Heysem, El-Hakim’in kendisi hakkında kanaatlerinin değişmesinden korkarak, gözden ırak bir yere çekilip hükümdardan uzak durmaya karar verdi. Gizlice ilmi çalışmalarını sürdürerek birçok eser yazdı. İlim tarihçilerine göre, İbn-i Heysem’in hayatının bu dönemi en verimli ve başarılı devri olmuştur. İbn-i Heysem, Birûni ve İbn-i Sina ile çağdaştı.

İbn-i Heysem, çağının bütün ilimlerinde otoriteydi. Fevkalade keskin bir görüş, anlayış, muhakeme ve zekaya sahipti. Aristo ve Batlemyüs’ün eserlerini inceleyerek hatalarını gösterdi. Bunları özetleyerek Arapçaya tercüme etti. Ayrıca tıp biliminde de derinleşti. Geometriyi mantığa uyguladı. Öklit veApollonius’un geometrik ve sayısal metodlarını geliştirdi ve pratik uygulama alanlarını işaret etti. Geometri ve matematiğin inşaatçılık alanında uygulanmasında katkıda bulundu. Eski medeniyetlerden intikal eden matematik, geometri ve astronomiyi tedkik ederek ilmi tenkitlerini ortaya koydu ve bu sahalarda kendi nazariyelerini geliştirerek ilim alemine sundu. Mesela; Aristo ve Batlemyüs’e ait olan dünyanın, kainatın merkezi olduğu şeklindeki görüşleri üzerindeki şüphe ve tereddütlerini ifade etti. Dünya merkezli bir kainat sisteminin kesin olmayacağını, uzayda daha başka sistemlerin de bulunabileceğini ve güneş sisteminin mevcut olduğunu söyledi. Nitekim İbn-i Heysem’den yüzlerce sene sonra önce, İbn-i Şatır ve Batruci sonra Newton veKepler, Güneş sistemi nazariyesini kabullenmişler ve yer kürenin bu sistem içinde bulunduğunu söylemişlerdir.

İbn-i Heysem’in Çalışmaları

Fiziksel optik, meteorolojik optik, katoptrik, diyoptrik, yakıcı aynalar, gözün fizyolojisi ve algısal psikoloji alanlarında araştırmalar yapmış olan İbn-i Heysem’i, Latin skolastikleri “Alhazen” diye adlandırırlar. Kendisine ayrıca “Ptolemaeus Secundus” (İkinci Batlamyus; Arapça’da “Batlamyus-i Sani”) lakabı da verilmiştir. İbn-i Heysem’in fizikte olduğu kadar tıptaki ustalığını da gösterdiği kitabı Kitab el-Menazır (Optik Kitabı / Görüntüler Kitabı / Optik Hazinesi) adlı yapıtı, gözün anatomisi ve fizyolojisi ile başlar. Burada beyinden çıkan optik sinirden başlayarak gözün kendisine kadar konjonktif, iris, kornea ve mercek gibi kısımlardan her birinin görme olayındaki rolü ustaca resimlenmiştir. Gözün çeşitli kısımları arasındaki ilişki ve görme olayı sırasındaki bütün bir organ ve dioptrik (merceklerin ışığı kırmaları ile ilgili) bir sistem olarak gözün nasıl iş gördüğü gösterilmiştir. İbn-i Heysem burada gözün kısımlarını şöyle adlandırmıştır: “El-sebakiye” (retina), “el-kurniye” (kornea), “el-sa’il el-ma’i” (göz sıvısı), “el-sa’il el-zucaci” (ing. “vitreous humor”; gözün retinayla çevrili boşluğunu dolduran pelte koyuluğundaki saydam ve renksiz sıvı) vb.

İbn-i Heysem’in ünlü yapıtı, 12. yüzyılda Cremona’lı Gerard (Gherardo) (1114-1187) tarafından Opticae Thesaurus Alhazeni (İbn-i Heysem’in Optik Hazinesi) başlığı altında Latince’ye çevrilmiş ve Batı dünyasını 600 yıl boyu etkilenmiştir. Kitap, gözün yapısı, yanılsama (illüzyon), serap olayı, perspektif, ışığın kırılması ve fotoğraf makinesinin atası olan “karanlık oda”dan (sözcüğü sözcüğüne Ar. “beyt el-muzlim”, Lat. “camera obscura”: “karanlık oda”) söz etmekte ve böyle bir delikli kamera ile ters görüntü elde edileceğini belirtmektedir. İbn-i Heysem burada “karanlık oda”nın, güneş tutulmalarının gözlemlenmesinde kullanılmasını önermektedir. İskenderiye’li astronom, matematikçi ve coğrafyacı Claudius Ptolemaios (Batlamyus) (108-168), Almagest (Büyük Derleme) (~150’ler) ve Optik adlı yapıtlarında görme ve yansıma kuramını işlemişti. Batlamyus’un Optik adlı eserinin, ancak Sicilya’lı Emir Eugene tarafından yapılmış Latince çevirisi günümüze kalmıştır. Görme konusunda İbn-i Heysem’e kadar geçerli olan kuram, Eukleides ve Batlamyus’un ortaya attıkları ve görme olayının, gözün görülecek nesneye yolladığı ışınlarla gerçekleştiğini öne süren kuramdı. İbn-i Heysem bu kuramı reddederek olayın bunun tam tersi olduğunu ve gözün, nesnenin yolladığı ışınları algılayarak o cismi gördüğünü ortaya attı.

Işık kaynağı olan nesnelerde ışık,Güneş gibi her noktadan karşısındaki nesnenin bütün yönlerine doğrusal olarak yayılır.İbn el-Heysem, düşüncesini şu şekilde açıkladı;Güneş ya da ateş ışığını bir delikten karanlık bir odaya göndererek,ışığın yayılan yönü boyunca ip germiş ve ışığın yayıldığını göstermiştir.Bu kanıtlamayı ilginç yapan durum 17.yüzyılda Kepler tarafından tekrarlanmış olmasıdır.

Göz ışın Kuramı ve İbn el-Heysem

Nesnelerden gelen ışık ve renk etkisiyle görme oluşur.İbn-i el-Heysem,ışığın öncelikle gözden çıktığını savunan Gözışın Kuramı’na karşı çıkmış,nesneden ışığın geldiğini vurgulamıştır.Akıl yürüterek şu yargıya varmıştır:”Gözışın Kuramı’na göre gözden ışık çıkmakta,nesneye ulaşabilmesi için saydam ortamdan geçerek,görmenin gerçekleşmesidir.Oysa bütün ihtimaller dikkate alındığında,gözden ışığın çıkıp çıkmaması değil,göz ışınları ile bakılan nesneye gidip ondan geri gelmezse,görme gerçekleşmez.Bunu da şöyle açıklamıştır;uzun süre parlak bir nesneye ya da ışığa uzun süre bakarsa göz,acı duymaktadır.Eğer uzun süre dışarıdan bir etki alarak acıması doğalsa,göz dış bir etkinin görsel süreçte alıcısı durumundadır.Sonuçta;ışık kaynağı göz olamaz,yani ışık gözden çıksa acı vermezdi.İbn Heysem

İbn el-Heysem’in Işık Kuramı

aydınlatılmış bir alandaki her nokta ya da nesnenin her doğrultuda ışık ışınları yaydığını, ama bu ışınlardan yalnızca birinin göze dik olarak çarptığını ve ancak bunu görebildiğimizi söyler. Diğer ışınlar farklı açılarda yayılırlar ve görünmezler. Gölge, tutulma olayları ve gökkuşağı gibi çeşitli fiziksel görüngülere ilişkin kuramları geliştirmeye çalıştığı eserlerinde, ışığın büyük ama sonlu bir hıza sahip olduğunu ve ışığın kırılması olayının ışığın farklı maddeler (ortamlar) içindeki hızlarının farklı olmasından kaynaklandığını duyumsatan ifadelere yer vermiştir. Ayrıca küresel ve parabolik aynaları incelemiş, bir mercek yardımıyla kırılma olayının odaklama sonucu nasıl görüntü oluşturduğunu, görüntüyü nasıl büyütebildiğini anlamış ve küresel bir aynada niçin sapma meydana geldiğini matematiksel olarak kavramıştır. Işık hızının ilk nicel kestirimi 1676’da astronom Ole Christensen Romer (1644-1710) tarafından, Jüpiter’in uydusu Io’nun dönme süresinin bir teleskop yardımıyla ölçümü ile yapılarak 228 bin km/s olarak verilmiş; astronom James Bradley (1692-1762) ise ışık hızını 1728 yılında yıldız ışığının sapması üzerinden 283 bin km/s olarak belirlemiştir. 1848 yılında ışıkta “Doppler etkisi”ni keşfeden Armand Hippolyte Louis Fizeau (1819-1896), 1849’da dişli çark yöntemiyle ışık hızını 298 bin km/s olarak ölçmüştür. 1851 tarihli sarkaç deneyi ile ünlenen Jean-Bernard Leon Founcault (1819-1868) ise 1850 yılında döner ayna yöntemiyle labaratuarda ilk olarak ışık hızını 298 bin km/s olarak belirlemiştir.

İbn el-Heysem, gözden çıkan ışınlar konusunda şunları söyler:

  • Karanlıkta göremiyoruz. Işınlar gözden cisme doğru gitseydi karanlıkta da görmemiz gerekirdi.
  • Kuvvetli bir ışığa baktığımızda gözlerimiz kamaşır. Eğer ışınlar gözden çıksaydı kamaşmaması gerekirdi.
  • Karanlık bir odanın tavan ya da duvarında bir delik açarsak yalnızca o noktadan gelen ışığı görürüz. Oysa ışınlar gözümüzden çıksaydı her tarafı görmemiz gerekirdi.
  • Yıldızlara baktığımızda onları anında görürüz. Eğer ışınlar gözden çıkmış olsaydı yıldızları görmemiz için belirli bir süre geçmesi gerekirdi.

İbn el-Heysem’in ünlü yapıtına yorumlar Doğu’lu yazarlarca çokça yapılmış ama onun ardıllarının çoğu onun görme kuramını benimsememişlerdir. Ancak el-Biruni ve İbn Sina birbirlerinden bağımsız olarak İbn el-Heysem’in “görmeyi sağlayan şey, gözden çıkarak nesneye giden ışınlar değildir; tersine, algılanan nesnenin görünümü gözün içine doğru gider ve gözün saydam cismi (yani mercekler) tarafından biçimi değiştirilerek şekillenir” biçimindeki düşüncesine katılmışlardır.

İbn el-Heysem tüm zamanların en büyük fizikçilerinden biri olarak kabül edilir. Optik konusunda en yüksek düzeyde deneysel çalışmalar yapmıştır. O, “bir ortamdan geçen bir ışık ışınının en kolay ve çabuk olan yoldan gideceğini” bildirmiştir. Böylece, Pierre de Fermat’ın (1601-1665) “en küçük süre ilkesi”ne birkaç yüzyıl önceden katkıda bulunmuştur. Ayrıca, daha sonraları Isaac Newton’ın (1642-1726) “Birinci Hareket Yasası” olacak olan Eylemsizlik Yasası’ndan söz etmiştir: “Her cisim, hareketini değiştirecek kuvvetler uygulanmadığı sürece bulunduğu konumu korur ya da doğrusal bir yörüngede düzgün hareketini sürdürür”

Roger Bacon’ın (1214-1294) 1267 yılında tamamladığı Opus Majus (=Büyük Yapıt) adlı yapıtının V.bölümü, pratik olarak İbn el-Heysem’in ünlü yapıtının bir alıntısı niteliğindedir. İbn el-Heysem ışığın kırılma sürecini mekanik terimler cinsinden tanımlamıştır. Ona göre, “iki ortamın ayrılma yüzeyi boyunca geçen ışık parçacıklarının hareketi, kuvvetlerin bileşke yasasına uyar. Bu yaklaşım daha sonraları Newton tarafından yeniden keşfedilerek işlenmiştir.

İbn el-Heysem’in araştırmaları hem astronomik gözlemler hem de meteoroloji bakımından çok önemliydi. İbn el-Heysem atmosfer kalınlığı, göksel olayların gözlenmesinde atmosfer etkisi, alacakaranlığın başlangıç ve sonu (bu durumlar güneş ufkun 19 derece altındayken başlıyor ve bitiyordu), güneş ve ayın ufukta gökyüzünün ortasında göründüğünden daha büyük görünmesinin nedeni ve benzeri olayların optik sonuçları üzerine pek çok konuyu gün yüzüne çıkarmıştı.

İbn el-Heysem aynı zamanda hem filozof, hem matematikçi hem de deneyci idi. Deneyleri için kullandığı mercekler yardımıyla bir düzenek tasarladı. “Karanlık oda” üzerinde ilk kez matematiksel incelemelerde bulundu. Güneş tutulması sırasında güneş imgesinin yarımay şeklini bir pencere kepenginde oluşmuş küçük bir deliğin zıt yönündeki duvar üzerinde gözlemleyerek “karanlık oda”nın ilk denemesinde bulunmuştur. İbn el-Heysem, ışığı, atmosferin küresel sınırında yansımaya uğrayan bir tür ateş olarak nitelemiştir. “Alacakaranlık görüngüleri Üzerine Kitap” adlı yapıtının günümüzde yalnızca Latince çevirisi (Liber crepusculis) mevcuttur. Onun bu konudaki başka incelemeleri gökkuşağı, ışık halkalanması (hâle), küresel ve parabolik aynalar üzerinedir. Bunlar ve güneş tutulması ile gölge konularına ilişkin öteki kimi kitapları yüksek oranda matematiksel karakter taşımaktadır. Bu hesaplamalara dayanak olması için metalden aynalar yapmıştır. Işık ışınlarının hava ve su gibi farklı yoğunluktaki ortamlardan birinden diğerine geçerken kırılmaları konusunda açıklamalarda bulunmuş, bunlara dayanarak atmosfer tabakasının kalınlığını şaşılacak denli doğru hesaplayarak 15 km.olduğu sonucuna varmıştır. Yalnız içbükey aynalarda görüntüyü büyütme ve güneş ışınlarını bir noktada toplama etkilerini incelemekle kalmamış, pertavsızlarla ve merceklerle de bu tür incelemeler yapmıştır. İlk olarak okunacak yazıları büyütmede kullanılan bir yüzü düz, öteki yüzü dışbükey bir mercek “okuma taşı” betimlemiştir. Işık ışınlarının su ve hava gibi saydam ortamlar boyunca kırılmasını incelerken suya daldırılmış yuvarlak dipli cam kaplarla oluşturduğu küre kesmeleriyle yürüttüğü deneylerinin ayrıntısında, büyüteçlerin kuramsal keşfine hemen hemen yaklaşmıştır. Bu buluş pratik olarak İtalya’da üç yüzyıl sonra gerçekleşmiş, kırılmaya ilişkin yasanın 1620’de Willebrord va Roijen Snell (Snellius) (1580-1626) ve Rene Descartes (Renatus Cartesius) (1596-1650) tarafından bulunması için ise altı yüzyıldan daha uzun bir süre geçmesi gerekmiştir. Snell, açıların trigonometrik sinüs değerleri yer aldığı için “sinüs yasası” diye de bilinen kırılma yasasını 1621 yılı dolayında ifade etmiştir. 13.yüzyılda Roger Bacon ve ortaçağ batı dünyasının optikle ilgilenen başta Erazm Ciolek Vitellio (Witelo) (1225-1290) gibi öteki yazar ve araştırmacıları kendi optik çalışmalarında büyük ölçüde İbn el-Heysem’in bu ünlü eserine (Latincesi Opticae Thesaurus…) dayanmışlardır. Bu yapıt Leonardo da Vinci (1452-1519) ve Johannes Kepler’i (1571-1630) de etkilemiştir.

İbn el-Heysem daha önceki yıllarında Mısır’da Nil taşkınlarını önlemek üzere görevlendirildiği sıradaki başarısızlığının ertesinde kendisini deli gibi göstererek kapandığı hapisanede ve ondan sonraki özgürlük yıllarında yürütmüş olduğu deneylerde geometrik optiğin bütün alanlarıyla uğraştı. Bunlardan başka, İbn el-Heysem, matematikte ancak 4.dereceden bir denklemle çözülebilecek ve “Alhazen problemi” diye kendi adıyla anılacak olan problemi de çözmüştür. Bu problem, küresel bir dışbükey ya da içbükey ayna, bir nesne ve nesnenin aynaya yansıyan görüntüsü verildiğinde, yansıma noktasının bulunmasıdır. İbn el-Heysem bunu bir hiperbol yardımıyla çözmüştür.

İbn el-Heysem’e göre ışının alacağı yol en kolay ve en hızlı olacaktır. Yani ışın eğer yoğun ortama giriyorsa daha büyük bir dirençle karşılaşacak ve hareketi zorlanacaktır. Bu nedenle ışın, daha rahat edebileceği bir yöne, normale (girdiği ortam yüzeyine olan dikmeye) doğru bükülecektir; tersi durumda ise normalden öteye doğru kırılacaktır.

İslam Fiziğinde Diğer Önemli Kişiler

Gökkuşağı oluşumunu açıklama başarısının gösteren bilim adamları, doğuda Kemaleddin el-Farisi (ölm.1320), batıda ise Freiburg’lu Theodorik’tir (1250-1311). Kemaleddin el-Farisi’nin bu başarıyı gösterdiği eseri olan Tenkih el-Menazır (Optik Üzerine Yeniden Değerlendirme), İbn el-Heysem’in kitabı üzerine yazılmış ayrıntılı bir yorumdur ve Theodorik de özellikle kırılma konusundaki bilgilerini yine İbn el-Heysem’den edinmiştir.

Leonardo da Vinci öncesi dönemde Endülüs’lü Ebu ibn Firnas’ın (ölm.887) insanların uçabilme konusundaki büyük isteğini karşılamaya yönelik olarak “delta (çatal) kanatlı” uçma düzeneği geliştirerek uçtuğu söylenir. İslam dünyasında mekanik ve dinamik konusunda Ebu’l-İzz İsmail ibn el-Rezzaz el-Cezeri’nin (1136-1206) kısaca Kitab el-Hiyel adıyla bilinen Kitab el-Cami Beyn el-İlm ve’l-Amel el-Nafi Sınaat el-Hiyel (Olağanüstü Makine Yapımı Üzerine Bilim ve Teknik Arasında Yararlı Bir Kitap. Bu eserin başka bir yaygın adı Kitab fi Ma’rifet el-Hiyel el-Hendesiyye’dir. Diyarbakır, 1206) adlı eseri Sabit ibn Kurra’nın (836-901) Kitab el-Karastûn’u (Tartı/Kantar Üzerine Kitap) ve Benû Musa Kardeşler (Musa ibn Şakir’in Oğulları: Muhammed-Ahmed-Hasan. 9.yüzyıl) ’in Kitab el-Hiyel 8Otomatlar Kitabı) en önemli yapıtlar arasındadır. Ölçü ve tartı aletleri konusundaki yapıtlar arasında el-Biruni’nin Kitab el-Cemahir fi Marifet el-Cevahir (Değerli Taşlara İlişkin Çeşitli ve Değişik Bilgiler Kitabı) ile Ebu’l-Feth Abdurrahman el-Mansur el-Hazini’nin Kitab Mizan el-Hikme (Hikmet Terazisi Üzerine Kitap. 12.yy.) çok ünlü eserlerdir.

Işın ve Görme Konisi

Biz yakındaki bir nesneyi daha büyük ve uzaktaki nesneyi daha küçük görürüz.Uzaktaki nesnenin küçük görünmesinin nedeni,göze daha küçük bir açıyla gelmesindendir.İbn el-Heysem kırılma konusunda ortaya çıkan hareketleri Hızlar Dörtgeni’ne göre iki farklı ortamda,gelen ışın normal boyunca kırılmaya uğramadan geçecek, ayrılım yüzeyine ulaştığında ise çok yoğunda normale doğru,az yoğun bir ortamda ise öteye yönelecektir. Kırılma konusuna derinlik kazandıran İbn el-Heysem,ışığın saydam ortamlarda izleyeceği yolları belirtmiş fakat sinüs kanununa ulaşamamıştır.Bu Hızlar Dörtgeni yöntemiyle olanaksız olmamaktadır.Kırılma açıklaması bu kanunun elde ediliş sürecinde önemli bir adım teşkil etmektedir.Çünkü gelen ve kırılan ışınları,birbirinden ayrı iki dikey parça olarak gören düşünce biçimi Kepler ve Descartes’in önemini çekmiş.Descartes’in Dioptrics(1659)adlı kitabında kırılma açılarına ilşkin sonuçlar yayınlanıncaya kadar,bütünüyle neredeyse İbn el-Heysem’e aittir.

İbn-i Heysem’in Eserleri

İbn-i Heysem’in yüzü aşkın eserlerinin en meşhur ve geniş muhtevalı olanı Kitab-ül-Menazir’dir. Eser, yedi bölümden meydana gelmiştir.

ikinci bölümde
Görülebilen şeyler, görülmeyi sağlayan sebepler, görülmenin nasıl olduğu, gözün bu şeyleri birbirinden nasıl ayırd edebildiği;
üçüncü bölümde
Gözde veya görmede meydana gelen yanılmalar ve bunların sebepleri, gözün yanılmasıyla bilgide meydana gelen yanılmalar, düşünce ve araştırmalarda vaki olacak hatalar;
dördüncü bölümde
Parlak cisimlerden ışığın yansıması yoluyla gözün bunları görmesi, gözde bunların görüntülerinin meydana gelmesi;
beşinci bölümde
Görüntülerin, hayallerin yerleri;
altıncı bölümde
Işıkların eşyadan göze yansıması yoluyla görmede meydana gelebilecek yanlışlık ve hatalar, bunların sebepleri, düzlem aynalarda, küresel tümsek aynalarda, silindirik tümsek aynalarda, konik tümsek aynalarda, küresel çukur aynalarda, silindirik çukur aynalarda ve konik çukur aynalarda ışıkların yansıması ve bütün bunlardan dolayı görmede meydana gelebilecek yanılmaları ve değişik görüntüleri;
yedinci bölümde
Işınların çeşitli şeffaf cisimlerden geçişi, ışık demetlerinin doğrusal yayılışı, şeffaf cisimlerin içindeki katı cisimlere tesadüf eden ışık hüzmelerinin yani demetlerinin kırılıp yansımaları, kırılma olayının incelenmesi ve nasıl meydana geldiği, bundan meydana gelen hatalı görüntüler veya yanlış görme olayları anlatılmaktadır.

İbn-i Heysem’in bu meşhur eseri, Ortaçağ’da beş defa Latinceye çevrilmiş olup, bütün Avrupa üniversite ve ilim merkezlerinde tanınan tek müracaat eseri durumundaydı. Eser, 1572 senesinde Risnertarafından Opticae Thesaurus Alhazeni Arabis Libri ismiyle Latinceye çevrilerek İspanya’nın Bâle şehrinde bastırılmıştır. Kemaleddin Farisi isimli bir Müslüman bilim adamı bu eseri açıklayarak genişletmiş ve Tenkih-ül-Menazir adını vermiştir. Kitab-ül-Menazir, 1948 senesinde Kemaleddin Farisi’nin yaptığı şerhle beraber Hindistan’ın Haydarabad şehrinde basılmıştır.

İbn-i Heysem’in yazdığı diğer eserlerden bazıları şunlardır

  1. Kitab-ül-Cami’ fi Usûl-il-Hisab:

Matematiğin esasları ve metodolojisi ile ilgili bu eserinde, matematik, geometri, cebir, geometrik analiz gibi temel konuları izah etmiş örnek çözümler ortaya koymuştur.

  1. El-Muhtasar fi İlm-il-Hendese: Euclid geometrisinin tedkik ve tenkidine dairdir.
  2. Kitabun fihi Rüdûd alel-Felasifet-il-Yunaniyye ve Ulema-il-Kelam: Eski Yunan filozoflarına ve onlara uyan bazı kelam alimlerine reddiye olarak yazılmıştır.
  3. Kitab-ül-Ezlal: Ay ve güneş tutulmaları hakkındadır.
  4. Risaletün fi Keyfiyet-ül-Ezlal: Gölgenin meydana gelmesi incelenmiştir. Eser, 1907 senesinde Almancaya çevrilerek bastırılmıştır.
  5. Kitabun fi İlm-il-Hendese vel-Hisab; Matematik-geometri ile ilgilidir.
  6. Kitabun fil-Cebri vel-Mukabele
  7. Makaletün fi İstihracı Semt-il-Kıble fi Cami-il-Meskûneti Bicedavilin: Bütün dünyanın o zamanki yerleşim merkezlerinde kıblenin nasıl bulunacağının hesaplanması ve bunların cetvelleri ile ilgilidir.
  8. Risaletün fi Şerhi İtticah-il-Kıble:balotelli amauri Kıblenin bulunması hakkındadır.
  9. Kitabun fi Hayat-il-alem: Kainatın düzeni ve sistemi hakkındadır. Eser, İspanyolca, Latince ve İbraniceye çevrilmiştir.
  10. Kitabu Hey’et-il-alem,
  11. Risaletün amil-il-Ayni vel-İbsar: Gözün yapısı ve görme olayının incelenmesi hakkındadır.
  12. Şerh-ü Mecisti ve Telhisihi
  13. Kitabün fi aletiz-Zıl
  14. Kitab-ut-Tahlili vet-Terkib-il-Hendesiyyin

Bu eserlerinden başka, Mutezile fırkasına, mantıkçılara ve diğer fen ve ilim erbabına cevaben birçok reddiyeler ile kendisine sorulan fen sorularına verdiği cevapları bildiren risaleleri de vardır. İbn-i Heysem’in fizik, astronomi, güneş ve ay sistemleriyle ilgili o kadar çok eseri vardır ki, bunların bir kısmından bastırılarak hazırlanan kitaplar Hıristiyan ve Yahudi aleminde ders kitabı olarak okutulmuştur. Muhtelif ilim dallarında ortaya koyduğu terimler bugün hala kullanılmaktadır. Astronomideki modern başarıların kaynağı, İbn-i Heysem’in parlak görüş ve teorilerinden kaynaklanmaktadır.Apollo ile Ay’a inen ilk astronotlar, orada gördükleri muhteşem kraterlere önemli adlar verirken, bir tanesini de İbn-i Heysem olarak isimlendirdiler.

İbnü’l Heysem’e Göre Kırılma Olayı

Saydam bir ortamdan diğer saydam bir ortama geçen ışık demetinin bir kısmı bu ortamları ayıran yüzey üzerinden yansırken geriye kalan kısmı doğrultusunu değiştirerek diğer ortama geçer.Işığın saydam bir ortamdan diğer saydam ortama geçerken doğrultusunu değiştirmesine kırılma denir.Kırılma konusunun yöntemler dahilinde incelenmesine ilk olarak Ptolemaios gerçekleştirmiştir.

İbnü’l Heysem Kitap el-Menâzır da 7. son kitabını kırıma konusuna ayırmıştır.Heysem ışığın gelme ortamından daha yoğun bir ortamın yüzeyine çarptığında kırılma olacağını söylemiş.Yansımada olduğu gibi kırılmada da analizler yapmıştır.

Heysem’e göre, ışık saydam nesnelerde ya da ortamlarda çok hızlı hareket eder ve hızı yoğun olmayan ortamlarda yoğun olan ortamlara göre daha fazla olduğunu söylemiştir.Saydam olan nesnelerin yoğunlukları oranında ışığın hızına karşı koyduklarını söylemiştir.Yoğunluk fazlalaştıkça dirençte artar yalnız direnç ışığın hızını tamamen etkisiz hale getirecek kadar fazla değilse ozaman hızda yok olma değil yavaşlama olur, demiştir. İbnü’l Heysem burada ışığın hızının ortamın yoğunluğuna bağlı oduğunu belirtmiştir.Ayrıca kırılma olayını katı bir nesnenin bir dik düzlemde atıldığında karşısındaki durağan bir nesneyi herhangi bir yöndekinden daha kolay kırdığını gözlemlerine dayanarak yansımada ve kırılmada genel ilke etmiştir.Sayfa metni. Sayfa metni.

İbnü’l Heysem yansımada ve kırılmada ortaya çıkan hareketi,yani belirli bir açıyla bir ortamdan diğer ortama geçen ışının hareketine etki eden kuvvetleri birini dik ,diğerini ise kırılma yüzeyine parelel olacak şekilde ikiye bölmüştür.ikinciyi değiştirmeden bırakmış,birinciyi ise hılanıp ya da yavaşlayacağını bir sistem üzerinde tasarlamıştır.Sayfa metni.

Heysem’e göre ışın iki ortamın ayrılım yüzeyine ulaştığında normal boyunca hız sabit kalıcak,eğer ışın ortam değiştirirse geçtiği ortam daha yoğun ise hızı azalıcak,az yoğun ise hızı artıcaktır. yani ışık her zaman kendine en kolay yolu seçer demiştir. Sayfa metni.

İbnü’l Heysem çok kapsamlı kırılma deneyleri yapmıştır.bu deneyleride iki guruba ayırmıştır

  1. iki ortam arasının düz olduğu durumlarda kırılma olayları.
  2. iki ortam arasının eğri olduğu durumlarda kırılma olayları.Sayfa metni.

Kırılma deneylerinde İbnü’l Heysem kırılma açılarını 10 derece büyüterek geliş açılarına uygun olarak elde etmiş.bu yapmış olduğu deneylerin sonuçlarını kendi eseri olan Kitab el-menazır’ın yedinci kitabının üçüncü bölümünde açıklamıştır.

Sponsorlu Bağlantılar

“Dünyanın İlk Bilim Adamı Kimdir?” için bir yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT