Kategoriler
Soru / Cevap

Karahanlılar hakkında çok uzun bilgi

Tarihteki Türk devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti hakkında detaylı bilgileri bu yazıda bulabilirsiniz. Karahanlı Devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar bütün dönemler detaylıca açıklanmıştır.

Sizden gelen soru:

Karahanlılar hakkında çok uzun bilgi

Cevap:

Karahanlı Devleti devleti hakkında bu yazımızda uzunca bir yazı hazırladık. Karahanlı Devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar her şeyi verdik. Karahanlı Devleti tarihi, yönetim şekli ve Karahanlı Devleti hükümdarlarının her bir dönemini ayrı ayrı aşağıda bulacaksınız. 

Sponsorlu Bağlantılar

Karahanlı Devleti

Karahanlı Devleti, 840 – 1212 yılları arasında Orta Asya ve günümüz Doğu Türkistan toprakları üzerinde hüküm sürmüş bir Türk devletidir.

Bazı tarihi kaynaklarda bu krallık, “İlekhan Krallığı” olur. Bulunan maden paraların bir çoğunda tipik “İlek (Iilik, elik, vs)” bir sözü vardır, İslâmi kaynaklarda, örneğin Ali ibn el-Esir o hanedanın ismini, al-Hāqaniyaal-Hāniya veya al-Āfrāsiyā diye tanımlamıştır. Eşzamanlı edebiyat kaynaklarda genellikle hanedan ismi Kağaniye (Ḵāqāniya) (Ḵağan [yurdu]), al-Moluk al-Ḵāniya al-Atrāk (“Mülûk Bâvendîyye”) veya Āl-e Afrāsiāb (Afrasiab ailesi, hanedanı; Şehname’deki Turan kralı) denilmiştir.

İsim Kökeni

Devletin adı Kara ve Han iki Türkçe kelimesinden oluşmuştur. “Kara”, Türkçe’de siyahı, soyluluğu gösterir ve “Han”, doğrusu Kağan, yöneticilere verilen Tanhu, Hakan, Yabgu, ve İlbey gibi Türkçe bir unvandır. Prof. Omeljan Pritsak, meseleyi daha başka açıdan ele alarak izah etmiştir. Türklerde Kara, Kızıl, Ak ve Gök, dört yönü temsil etmektedir. Kara, kuzey tarafını gösterir ve ekseri şehirlerde ayrı olarak bu yönlerin kapılarının isimleri vardır. Belh’in kuzey, yani Kara’nın yönü (tarafı) Türk kapısıdır. Güney kapısı Hind, batı kapısı Yahudi, doğu kapısı ise Çin kapısıdır. Kara aynı zamandakuvvetlicebbar ve cesur demektir. Bu bakımdan bu ismi almış olmalıdırlar. Gazneli Mahmud’a Çinlilerin verdiği “Karahan” tabiri de aynı mânâda olmalıdır. “Kara”, azamet yükseklik ve üstünlük demektir. Meselâ Türk ülkelerinden en doğudan batıya kadar raslanan karasular, hep gür, coşkun su ve nehirlere verilmiştir.

karahanllar

Karahanlı Devleti
—  Türk devleti  —
840-1212
BaşkentBalasagun
(840–934)
Kaşgar
(934–1041)
Dil(ler)Türkçe
(Hakaniye Lehçesi)
DinTengricilik
(840–934)
İslam
(934–1041)
YönetimMonarşi
Han
 – 840–893Bilge Kül Kadir Han
 – 924 – 955Abdülkerim Satuk Buğra Han
 – 1026 – 1032I. Yusuf Harun Kadir Han
Yasama organıDanışma Meclisi
Yüzölçümü3,000,000 km2

Karahanlı Devleti Siyasi Tarihi

Kurucusu Bilge Kül Kadir Han’dır. Bilge Kül öldükten sonra oğulları Bazır ve Oğulçak devletin başına geçtiler. Devletin Batı kısmında hükümdar olan Oğulçak, Samanoğulları devletindeki karışıklıklardan yararlanarak isyan eden bir Samanî şehzadesinin sığınma talebini kabul etti. Oğulçak’ın yeğeni Satuk Buğra, bu şehzade sayesinde müslüman oldu ve Abdulkerim adını aldı. Bu olaydan sonra amcası Oğulçak’ı mağlup eden Abdulkerim Satuk Buğra, devletin başına geçti ve Han ünvanını alarak islamiyeti resmen kabul etti. Karahanlılar, islamiyeti topluca kabul eden ilk Türk devletidir. Satuk Buğra Han 955 (Hîcrî 344) yılında Kâşgarlı Mahmud’un Divân-ı Lügati’t-Türk’te ” اَرتُج artuç: Ardıç. Kaşgar’da bu adta iki köy vardır.” diye bahsettiği altın Artuç köyünde gömülmüştür. O zamanlar Kaşgar’ın kuzeyinde iki tane Artuç (AtuşArtux) isminde köy vardı, birisinin adı altın Artuç (AtuşArtux), ikincisi üst Artuç (AtuşArtux)’dır.

Karahanlı Tarihi

Tarihi kaynaklar,birbirleri ile fazlasıyla ters düşer, Karahanlı Devletinin ilk Hanı, tarihi ve kurucu kim olduğu, daima tartışılmıştır. Karahanlı devleti İslam’la ilgilidir ve tüm kaynaklar aynı kişiye yani Satuk Buğra Han’a odaklanmıştır. Sadece bir tarihçi, Abu’l-Futub ‘Abd al-Ghafir bin Husayn al-Alma’i, ki Hicri beşinci yüzyılda Kaşgar’da yaşamış, o Tarikh Kashghar şehir tarihi yazmış ve Satuk Buğra Han’ın din değiştirdiğini anlatır. Ancak, bu ilk metin el yazması kaybedilmiş ve sadece kısmen tekrar 14. yüzyılın başında Jamal Qarshi tarafındanMulhaqat al-Surah isminde kitabında yeniden yazılmıştır. Bir başka kaynak 1889 yılı içinde bulunan Çağatayca dilinin son kısmına ait Buğra Han hatıralarıdır (Tazkirah Buğra Han). 17. yüzyıldan kalma bir başka el yazması kopyası bulunur.

Kuruluş dönemi ile ilgili pek fazla bilgi bulunmayan Karahanlılar Devleti, Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından oluşmuştur.

Devlet, 840 yılında Uygur Devleti’nin, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül Kadir han tarafından kurulmuştur. 893 yılında Kaşgardevletin başkenti olmuştur.

Bilge Hüsamettin Han’dan sonra devleti oğulları, Bazır Arslan Han ve Oğulçak Kadir Han yönetmişlerdir. Balasagun ve Taraz merkezli iki ana idari bölgeye ayrılan devlette; Bazır Arslan Han, Balasagun’da Büyük Kağan olarak ve Oğulçak Kadir Han Taraz’da Ortak Kağan olarak yönetimi paylaşmışlardır.

10. yüzyıl sonlarında Oğulçak Kadır Han’ın yeğeni Satuk’un (Satuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları Samanî sığınmacıların etkisi ile İslam’ı kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. İslam’ı kabulunden sonra Abdülkerim adını alan Satuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samanîler’den de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir.

İslamiyet’i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti’nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir. Karahanlı Devleti ilk büyük MüslümanTürk devleti olmuştur. Halife “Nasr Bin Ali” döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır. Samanoğulları ile itilafta olan Karahanlılar, Gaznelileridestekleyerek Samanoğulları Devleti’ni yıkmıştır. Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir.

Devlet 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahanlı devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Batı Karahanlı Devleti; 1042-1212 yılları arasında hüküm sürmüş ve ilk başkenti Özkent olan devlet 1212 yılında Harzemşahlar tarafından yıkılmıştır. Önemli merkezleri; Balasagun, Talas ve Kaşgar ve ilk hükümdarı Tamgaç Buğra Han olan Doğu Karahanlı Devleti ise 1211 yılında Karahitaylar tarafından yıkılmıştır. Çinliler yakınlarında kurulan tüm yabancı devletlere hep aynı Divide et impera(Böl ve hükmet) aldatmacı, hileyi kullanıp önce ikiye bölmüşler daha sonra yıkmışlardır. Aynı oyun Göktürklerede yapılmıştır. Böyle oyunları Ruslar Anaasya’da yaşayan diğer Türk Uluslarına uygulayıp birbirlerine düşman yapmışlardır.

Krallık (Kağanlık) Altayların aile sistemine göre iki alt krallığa bölünmüştür. Doğu Karahanlıların hükûmdarı, daha büyük han olup “Arslan Kara Han” unvanıyla Balasagun(ya da Kara Ordu)’da ikamet etmiştir. “Arslan” kelimesi Karluklar’dan Çiğil boyunun totemi (ongunu) olan aslan manasına gelmektedir. Batı Karahanlıların hükûmdarı olan ikinci Karahan ise Taraz’da üslenmiş ve daha sonra Kaşgar’a taşınmış ve tekrar Taraz’a dönmüştür. Onun unvanı Buğra Kara Han idi. “Buğra” kelimesi Karluklar’ın Yağmaboyunun totemi (ongunu) olan deve anlamına gelmektedir.

Karahanlı Devleti, Aral Gölü’nden Batı Çin ve Moğolistan adacıklarına kadar uzanan bir coğrafyada hüküm sürmüştür.

Karahanlı Devleti Yönetim Şekli

İktisâdi Yapısı

Karahanlılar devrinde kömür, bakır, altın ve kurşun içeren maden ocakları işletilmiş. Kuça, Kaşgar, Aksu ve Hoten pazarlarında altın ve bakırdan işlenmiş eşyalar satılmış, her yıl sergiler düzenlenmiştir. Soda (sodium carbonate), Yeşim taşı, Yurungkaş Nehri yatağından çıkarılan beyaz Yeşim ve Karakaş Nehri yatağından çıkarılan siyah Yeşim,Lapis lazuli (lâcivert taşı) ve İpek, İpek Yolu boyunca ticareti yapılmıştır. Karahanlılardan Satuk Buğra Karahan, Harun Buğra Karahan, Musa Buğra Karahan, Yusuf Kadir Karahan, Süleyman Arslan Karahan, batı hanlarından Tamğaç İbrahim Han, I. Nasr Şemsi el-Mülk Han ve diğerlerinin adına altun, gümüş, bakır madeni paralar basılmıştır.

İdare Sistemi

Ülüş sistemi

ülüş Orta Asya Türk Devlet geleneğine göre ülke topraklarının Hakanlar tarafından hanedan üyeleri, yakın akrabalar arasında özerk idare statüsünde ve halk arasında paylaştırılması esasına dayanan idarî yapılanmadır. Ülüş sistemi bilim adamlarınca göçebe devlet anlayışı ve teşkilât sistemine dayandırılmıştır.

Toy, Türk devletlerinde resmi bir görüşme gayesiyle toplanılan veya Türk boylarının, topluluklarının belli bir amaç doğrultusunda bir araya geldikleri toplantılardır. Hükümdarlar çeşitli sebeplerle toy düzenlerlerdi. Bunlar, tahta çıkış toyu, zafer toyu, düğün toyu, doğum toyu, ad koyma toyu gibi toylardır. Bu toylar Türklerde sosyal hayatın düzenlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Orun, Türk hanlarının saraylarında veya devlet törenlerinde, toylarda Türk boylarının alacakları, oturacakları yerlerin tespit edildiği kurallardır.

Hakanların her ne kadar vilayeti çok, payesi (rütbesi) yüksek olursa olsun, turuncu renkte ipekten veya kumaştan yapılan sayıları dokuzu geçmeyen tuğ (sancak)’ları bulunurmuş ve onlar dokuz sayısını uğur sayarlarmış.

Uygarlık

İslam’ın kabülü sonrasında Karahanlılar Uygur alfabesi ni benimsemişler ve Türkçe’yi resmi dil olarak kullanmışlardır. Türklerin yoğun olarak yaşadığı topraklarda devlet kurulması sebebiyle diğer Türk-İslam devletlerinden farklı olarak Arapça ve Farsça dilleri Karahanlılar’da etkin olamamıştır.

“Ribat” (Taşrabat) adı verilen kervansaraylar yapılmıştır. Tuğla ve kerpiç ağırlıklı olduğu için günümüze enkazları kalmıştır. Türk-İslam sentezi olarak Kümbetler ilk bu dönemde görülür. Bir Türk arşını olan çığ, Arap arşının üçte ikisi kadar uzunlukta olup, göçebeler bununla bez ölçerlermiş.

Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi), Kaşgarlı Mahmud’un Divânu Lügati’t-Türk (Büyük Türk Sözlüğü), İmam-ı Ebü’l-Fütuh Abdülgafur’un Tarih-i Kaşgar(Kaşgar’ın Tarihi) adlı çalışmaları bu dönemin en önemli yapıtlarıdır.

Karahanlılarda Yönetim Terimleri:

  • tégin: Hükümdar oğlu
  • Muhtesib: Kadın
  • Tamgacı: Mühürdar
  • agıcı: ipek kumaşları muhafaza eden kimse, hazinedar
  • Bitikçi: İç ve dış yazışmalara bakan
  • imga: Taşradaki gelir giderlere bakan(doğu karahanlılarda)
  • Amil: Taşradaki gelir giderlere bakan(batı karahanlılarda)
  • Kökyuk: Muhtar
  • Eşkinci: Ulaşım ve posta işlerine bakan
  • kadıncı: Bilge Kül Kadir
  • turbı: yâver, yardımcı
  • Ağıcı: Maliye işlerine bakan
  • Tigin: Hükümdar oğlu
  • térig: Ahaliden toplanan vergi (tirik)
  • térnek: dernek, işlerini konuşmak için ulusun toplandığı yer.

Karahanlılarda verilen unvanlar:

  • Kunçuy: Hatun’dan bir derece aşağı kadın, bilge, prenses
  • Kara: Hakanlı hanlarına verilen ungun (unvan)
  • Kül Tegin: Hakanlı ailesi çocuklarına verilen adlardan
  • Çağri Tegin: Hakanlı ailesi çocuklarına verilen adlardan
  • Bekeç: Tekinlerin, Han oğullarının sanı
  • Sagun: Karluk büyüklerinin ungunu (unvanı)
  • Sökmen: yiğitlere verilen ungun (unvan)savaşta başarılı hizmet verenlere Kılıç Han SökmenTonğa TéginAlp Tégin ve Yağan Tégin unvanları verilmiştir.
  • Kadir Han: Hakanların sert ve çetin olanına verilen ungun (unvan)

Karahanlılarda askeri terimler:

  • tura: kalkan, siper
  • turag: sığnak
  • tugrağ: Hakan tarafından savaş zamanında askere verilen at
  • tutgak: atlı bölük

Ordu yapısı

Ordu iki temel birimden oluşurdu:

  • 1. Hassa Ordusu
  • 2. Eyalet Ordusu
  • 10 kişilik orduya “otağ“, 100 kişilik orduya “haly“, 1000 kişilik orduya “subaşı” denilirdi. Ordu kurağına veya ordu karargâhına “toy” denilirdi. Savaşlarda Hakanın çadırı kurulur, tuğ dikilir ve nöbet davulu (tuğ) vurulurdu. Usta kılavuzlar (yorçı) ve öncü bölükler (yizek) düşmanı gözetler ve düşman gözcülerini yakalamak için atlı bölük (tutgak) çıkarılırdı.

Arslan Kara Han Dönemi (840 – 883)

Türk Dünyasının yeni lideri Arslan Kara Han, ülkesini 43 yıl gibi çok uzun bir süre başarıyla yönetti. Ülkenin siyasi, askeri ve bölgesel teşkilatlandırmalarını Göktürkler ve Uygurlar dönemindeki gibi Türk töresine ve nizamına göre tanzim etti. O yıllarda Çin Talas mağlubiyeti sonrası Türkistan’dan çekilmişti ve Türkler için Çin tehdidi ortadan kalkmıştı.
Arslan Kara Han, Seyhun nehri ile yıkılan Uygur Devletinin Batısını içine alan bölgeyi hakimiyeti altına alarak Karahanlı Devletinin sınırlarını çizmiş oldu. Artık Doğudaki Çin tehdidi sona ermişti. Batıda ise Abbasilerin hakimiyeti altında yaşayan Sasaniler bulunuyordu. Sasaniler, İslam orduları tarafından yıkılıp (642) önce Emeviler, sonrasında ardılları Abbasilerin hakimiyeti altına girmişlerdi. 200 yıl Arap hakimiyeti altında yaşayan Sasani Devleti, Abbasilerin zayıflaması ve Sasani topraklarında otorite boşluğunun oluşmasıyla “Saman Hüda” önderliğinde bir devrim hareketine sahne oldu (875). Saman Hüda’nın yönetimi ele geçirmesiyle Sasani coğrafyası üzerinde Samani Devleti vücut buldu. Önceleri Abbasi boyunduruğu altında yaşayan Sasaniler önemli bir tehdit oluşturmuyorlardı ancak bu yeni devlet zamanla güçlenerek Karahanlıların tek büyük düşmanı haline geleceklerdi.
Abbasi boyunduruğundan kurtulan Samaniler, kısa süre içerisinde sınırlarını genişleterek büyük bir devlet haline geldiler. Üstelik Karahanlılar için önemli ve stratejik bir bölge olan Maveraünnehire ilerleme niyetindeydiler. Arslan Kara Han, yükselen Samani tehlikesine karşı Maveraünnehiri zapt ederek sınırlarına dahil etti ve Samanilerin bu stratejik bölgeye yerleşmelerini engelledi (880). Maveraünnehirin Karahanlı topraklarına dahil edilmesiyle Karahanlılar Aral gölünden Gobi çölüne kadar olan geniş bir coğrafyaya hükmeder hale gelmişti.
Arslan Kara Han, yıkılmış bir ülkenin küllerinden yeniden vücut verdiği Büyük Karahanlı Devletini 43 yıl içerisinde Orta Asyanın en büyük devleti haline getirmişti. Arslan Kara Han’ın 883 yılında vefat etmesi üzerine oğlu Bazır Han, ortak kağan olarak da diğer oğlu Oğulçak Han birlikte yönetime geçtiler.

Bazır Han Dönemi (883 – 924)

Arslan Kara Han’ın büyük oğlu olan Bazır Han, ülkenin yönetimine geçince Türk Töresi gereği “Sol Yabgu” yani ortak kağan olarak kardeşi Oğulçak Han’ı tayin etti. Bazır Han Balasagun’u merkez yaparak ülkenin doğu yakasını, kardeşi Oğulçak Han’da Taraz’ı merkez yaparak batı yakasını kontrolleri altına aldılar. Doğuda ortadan kalkan Çin tehdidi ile Karahanlılar için ülkenin doğu sınırları nispeten daha güvendeydi. Oysa Batı sınırında ortaya çıkan Samani tehlikesi devam ediyordu. Arslan Kara Han döneminde savuşturulan ve Maveraünnehir’e ilerlemeleri engellenen Samaniler, Bazır Han döneminde de Karahanlı coğrafyası üzerinde hakimiyet sağlama niyetindeydiler.
Arslan Kara Han’ın vefat etmesi Samaniler için önemli bir fırsattı. Zira Oğulçak Han henüz yönetime geçmemiş, merkez olarak Taraz’a yerleşmemişti. Bu fırsattan istifade eden Samaniler Karahanlı topraklarına girerek Taraz Şehrini zapt ettiler. Oğulçak Han, merkez olarak Tarazı seçmişti ancak henüz yönetime geçtiği için Samanilerin üzerine gitmek yerine Kaşkarı merkez yaparak Tarazı geri almak üzere hazırlıklara başladı. Oğulçak Han, hazırlıkların tamamlayıp Taraza girmek üzereyken Samani devleti içerisinde saltanat mücadelesi baş gösterdi. Şehzadeler hükümdar olabilmek için birbirleriyle kanlı mücadeleler içerisine giriştiler. Bu mücadele neticesinde ülkesinden kaçmak zorunda kalan Samani şehzadesi Nasr Bin Ahmet, Karahanlılara sığınarak Oğulçak Han’ın himayesine girmeyi talep etti. Oğulçak Han, Nasr’ın himaye talebini kabul ederek sadakatini ödüllendirmek ve şehzade olarak saygınlığını korumak amacıyla kendisine Artuç şehrinin idaresini verdi ve vali tayin etti. Nasr Bin Ahmet, Samani Devletindeki karışıklıklar sona erdikten sonra da geri dönmek yerine Artuç şehrinde kalmayı tercih etti. Uzun yıllar Artuç valiliği yapan Nasr, Artuç’u Müslüman ve Türk tüccarların uğrak yeri  ve önemli bir ticaret merkezi haline getirdi.
Nasr’ın henüz Artuç valisi olduğu dönemde, ilerleyen yıllarda Müslüman olup Karahanlıların başına geçerek  olan Büyük Kağan Bazır Han’ın oğlu Satuk Han, devletin idaresinde görev alması için Oğulçak Han’ın yanına gönderilmişti. Oğulçak Han, henüz 12 yaşında olan yeğeni Satuk’u askeri ve idari vasıflar edinmesi için Artuç şehrine, Nasr Bin Ahmet’in yanına gönderdi. Nasr hem adaletli bir idareci, hem de sevilen bir din adamıydı. Nasr’ın öğretilerinden ve kişiliğinden etkilenen Satuk, zamanla Müslümanlığı kabul edecek ve ülke yönetimine el koyarak Karahanlı devletini Müslüman bir devlet haline getirecektir.

Satuk Buğra Han Dönemi (924 – 955)

Satuk Buğra Han, babası Bazır Han ve amcası Oğulçak Han’ın vazifelendirerek Artuç’a Samani şehzadesi Nasr’ın yanına gönderilince İslamiyetle tanışmış, henüz 12 yaşındaken Nasr’ın tavsiyeleriyle Müslümanlığı seçmişti. Ancak ne babası nede amcası Müslüman olmadığı için bunu 25 yaşına kadar gizlemek zorunda kalmıştır. Zira Karahanlılar, hem Gök Tanrı inancına sıkı sıkıya bağlılardı hem de ataları Uygurlar daha önce Gök Tanrı dini yerine din değiştirerek Maniheizm’e itibar ettikleri için törelerinden kopmuş ve yıkılmışlardı. Satuk Buğra Han’ın Nasr’ın yanında geçirdiği 13 yıl boyunca Karahanlı devleti büyümüş, doğuda ve batıda azalan dış tehditler hasebiyle de güçlenmişti.
Satuk Han, babası Büyük Kağan Bazır Han’ın varisi durumundaydı. Karahanlıların yönetimi kendisine geçecekti ve kendisini buna hazırlıyordu. Satuk Han’ın amacı tüm Karahanlıları İslamiyet ile tanıştırmaktı ve kuşkusuz Karahanlı Devletini Müslüman bir devlet haline getirmek niyetindeydi. 25 yaşına geldiğinde Müslüman olduğunu ilan etti ve hükümdarlığa geçmek için babası Bazır Han’ın ölümünü beklemeden harekete geçti. Hem amcası Oğulçak Han’a hemde babası büyük kağan Bazır Han’a meydan okuyarak yönetime geçmek için sefer hazırlıklarına başladı. Babası Bazır Han’ın yaşı ilerlemişti. Satuk Han her halükarda Büyük Kağan olacaktı. Bu sebeple pek çok büyük Karahanlı boyu kendisine biat ederek destek destekliyordu. Bunun yanında Müslüman toplumlar üzerinde saygınlığı olan Nasr’ın Satuk han’a destek vermesiyle de pek çok Karahanlı olmayan Müslüman boylar Satuk Han’ın yanında yer aldı. Satuk Han, kendisini destekleyen boylardan ve emrine verilen Karahanlı askerlerinden oluşan ordusuyla Ferganaya doğru ilerleyerek amcası Oğulçak Han’ın ordularıyla karşı karşıya geldiler. Oğulçak Han otoritesini korumak, Satuk Han’da iktidarı ele geçirmek için mücadele ediyordu. Fergana vadisinde yaşanan savaşta Satuk Han savaşı kazandı ve amcası Oğulçak Hanı savaş meydanında öldürerek ülkenin Batı Kanadını hakimiyeti altına aldı.
Satuk Han için artık tek engel babası Bazır Han’dı. Bazır Hanın ordusu, oğlu Satuk’un ordusu karşısında yetersizdi. Zira pek çok Karahanlı sülalesi artık Satuk Hanı büyük kağan olarak görmek istiyordu. Bunun üzerine Bazır Han, oğlu Satuk’a karşı Çinden yardım talep etti.
Bazır Han, oğlu Satuk Han’a karşı Çin’den yardım ve destek alsa da Balasagunda yaşanan büyük savaşta galip gelerek yine savaş meydanında babası Bazır Han’ı öldürüp tek başına Karahanlı hükümdarlığına geçti ve Türk Töresi gereği kendisine unvan belirleyerek “Satuk Buğra” adını verdi.
Satuk Buğra Han, her ne kadar ülkesinin yönetimini devralmışsa da Karahanlıların yaşadığı bu handikaptan istifade etmek isteyen boylar Satuk Buğra Han’a karşı isyan hareketine giriştiler. Bazır Han’ın ordusunda görev alan Çiğil boyu, nüfus olarak oldukça kalabalık olan Yağma boyu ve tam anlamıyla Karahanlı hakimiyetini kabullenmemiş olan Oğuzlar Satuk Buğra Han’a biat etmediklerini açıkladılar. Bunun üzerine Satuk Buğra Han, ülkenin doğusunda yaşayan bu boyların yaşadığı şehirleri zapt ederek hakimiyetini kabul ettirdi ve Karahanlıların tartışılmaz lideri haline geldi.
Satuk Buğra Han, askeri ve siyasi olarak Karahanlı devletinin yönetimini tam anlamıyla eline aldıktan sonra ülkesini İslam ahlakı ve kurallarına göre yeniden şekillendirdi. Karahanlıların Müslüman bir ülke olduğunu ilan ederek İslamiyeti ülkenin resmi dini haline getirdi. Satuk Buğra Han, 31 yıllık hakimiyet döneminde halka hiçbir zorlama yapmadan, mecbur koşmadan İslamı kabul etmeye davet etti. Satuk Han’ın bu daveti Karahanlı toplumlarınca kabul görerek kitleler halinde İslamiyete geçişler başladı.
Satuk Buğra Han’ın Müslüman olmasıyla Samaniler ve Emevilerle iyi ilişkiler içerisine girildi. Bu iyi ilişkiler neticesinde sınırdaşı olan Arap ve Fars ülkeleriyle anlaşmazlıklar meydana gelmedi. Doğuda da Çin tehdidi ortadan kalkmıştı ancak ülkenin Kuzeydoğu bölgesinde yaşayan Moğol kökenli istilacı Karahıtaylar sahip oldukları coğrafyayı Karahanlı Devletinin doğu topraklarını içine alacak şekilde genişletmek için saldırıya geçmişti. Satuk Buğra Han bunun üzerine ordularını hazırlayıp Karahıtayların üzerine sefer düzenledi ve Karahanlı topraklarına girmelerini engellediği gibi Karahıtayların kontrolünde olan Turfan bölgesini de zapt ederek ülkesine dahil etti. Satuk Buğra Han, savaşı kazanmıştı ancak ilerleyen yaşı hasebiyle ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Karahıtay seferinin dönüşünde ata dahi binemeyecek durumda olan  Satuk Buğra Han, askerleri tarafından taşınarak ülkesine geri dönebildi. Yakalandığı hastalıkla 1 yıl kadar mücadele etse 995 yılında hayata gözlerini yumdu. Satuk Hanın vefatından sonra töre gereği ülke yönetimine büyük oğlu Musa Beytaş geçti.

Ahmet Togan Han Dönemi (998 – 1015)

Ahmet Togan Han, amcası Süleyman Arslan Han’ın vefatı üzerine hükümdarlığın esas sahibi olan babası Musa Beytaş’ın varisi olarak, kardeşi İlek Nasr’da ortak kağan olarak Karahanlıların yönetimini üstlendiler. Yine Türk Töresi gereği Ahmet Togan Han büyük kağan olarak ülkenin Doğusuna, İlek Nasr’da ortak kağan olarak Batısına yerleşerek bu bölgelerin idaresini üstlendiler.
Bu tarihlerde iç mücadeleler ve dış baskılar sonucunda zayıflayan Samani devleti yıkılma sürecine girmişti. İlek Nasr, bu fırsattan yararlanıp hem Karahanlılar için en büyük düşman olan hem de Müslüman olmalarına vesile olan Samani devletini yıkarak Maveraünnehir’i Karahanlı topraklarına dahil etti (999). Samani devleti yıkılmıştı ve önemli bir düşman bertaraf olmuştu ancak şimdi yeni bir düşmanları vardı. Asya bozkırlarında kendi egemenliklerini kazanan ve Karahanlılar gibi Türk ve Müslüman olan Gazne Devleti bu tarihlerde en parlak yıllarını yaşıyordu. Samanilerin yıkılmasıyla aynı soydan geldikleri Gazne Devleti ile sınırdaş olmuşlardı. Gazne Devletinin başında Gazneli Mahmut bulunuyordu ve oldukça güçlü bir devlet haline gelmişlerdi. İlek Nasr, Samanileri yıkıp Maveraünnehire  hakim olunca Gazne Devletiyle sınırdaş olup anlaşma yaparak Amu Derya olarak anılan Seyhun Nehrini sınır Gazne-Karahanlı sınırı olarak belirlediler (1001).
Yeni sınırdaş Gazne Devletiyle anlaşma yapılmıştı ancak savaşçı ve mücadeleci bir kişiliğe sahip olan İlek Nasr bununla yetinmeyerek Horasan bölgesini (Bugünün Tahran/İRAN’ın doğusu) sınırlarına dahil etmek istiyordu. Karahanlı – Gazne barışı sadece 7 yıl sürdü. İlek Nasr, stratejik bir hamleyle Gazneli Mahmut’un Pencap bölgesinde sefere çıkmasıyla Horasana girdi ve şehri zapt etti (1008). İlek Nasr’ın amacı Gazneli Mahmut’u sefer dönüşünde yorgun ordusuyla Horasanda karşılayıp savunma savaşı yapmaktı. İlek Nasr ve Gazneli Mahmut, Pencap seferi dönüşünde Belh Şehrinde karşı karşıya geldiler. Tarihe Belh Savaşı olarak geçen meydan muharebesinde Karahanlı ve Gazneli orduları büyük bir mücadeleye giriştiler. Bu iki büyük ordunun mücadelesi neticesinde Gazneli Mahmut, yorgun ordusuyla savunma savaşı yapan Karahanlı ordusuna karşı galip gelerek Horasanı geri almış, İlek Nasr ise Karahanlılar için infiale sebep olacak bu savaştan yenik ayrılarak Maveraünnehir’e geri dönmek zorunda kalmıştı.
Belh Savaşı kaybedilmişti ancak bu mücadele sadece kaybedilmiş bir savaş olmakla kalmadı. Belh yenilgisi Karahanlı aileleri arasında mücadele ve anlaşmazlıklara sebep oldu. Büyük Han Ahmet Togan, kardeşi İlek Nasr’ı bu ağır yenilgi sebebiyle itham edince İlek Nasr, ağabeyi büyük han Ahmet Togan’a meydan okudu. Kimi Tiginler Ahmet Hanı, kimi Tiginler İlek Nasr’ı destekleyince iki kardeş arasında mücadele kaçınılmaz olmuştu. İlek Nasr başarılı bir komutandı ve güçlü bir ordusu vardı. Ahmet Togan Hanın ordusu ise uzun süredir savaşmamıştı. Bu sebeple Gazneli Mahmut’dan yardım istedi ve Mahmut Han’ın yardımıyla Nasr’ın üzerine baskı kurarak büyük bir savaş meydana gelmeden ayaklanmayı bastırdı. İlek Nasr bu mücadeleden birkaç yıl sonra (1013) yılında vefat etti. Ahmet Togan Han, Nasr’ın ölümü üzerine diğer kardeşi Yusuf Kadir Han’ı ortak kağan yaptı ancak kardeşi Yusuf Kadir Han’la birlikte ülkeyi 2 yıl yönetebildi. İlerleyen yaşı hasebiyle hastalanıp savaşamaz, sefere çıkamaz duruma gelince diğer kardeşi Mensur Arslan Han ülke yönetimine el koyduğunu açıkladı ve kendisini Büyük Kağan ilan etti. Ahmet Togan Han Mensur Arslan Han’ın kağanlığını tanımadı ancak karşı koyamayınca ülkeyi fiilen Mensur Arslan Han yönetmeye başladı. Bu anlaşmazlık Karahanlılar için bir karmaşaya dönüşmeye başladı.

Mensur Arslan Han Dönemi (1015 – 1024)

Mensur Arslan Han’ın ağabeyi Ahmet Togan Han’a meydan okuyarak zorla yönetimi eline alması aile içi mücadelelere ve iç karışıklıklara yol açtı. Büyük Kağan Ahmet Togan Han hastaydı, kardeşi Yusuf Kadir Han ortak kağandı, diğer kardeş Mensur Arslan Han yönetime zorla el koymuştu. Üstelik küçük kardeş Ali Tigin’de başkaldırmış, ülke yönetimine el koymaya teşebbüs etmişti.
Bu keşmekeş içerisinde tüm kardeşler birbirlerine karşı cephe almışlardı ancak Mensur Arslan Han, büyük kağan olması hasebiyle tek başlarına mücadele edebilecekleri bir güç değildi. Bu sebeple kardeşler Ahmet Togan, Yusuf Kadir Han ve Ali Tigin Mensur Arslan Han’a karşı birleştiler. Tüm kağanlar kendisine karşı birleşmiş olsalar da gücü ve otoriteyi elinde bulunduran Mensur Arslan Han, ülke yönetimini elinde bulundurmaya devam etti ve küçük kardeşi Ali Tigini tutsak ederek hapse attı.
Ali Tigin’in hapsedilmesinden kısa bir süre sonra ülkenin batı sınırında yaşayan 100 bin çadırlık garimüslim göçebe istilacılar Karahanlıların üzerine saldırı hareketi içerisine girişmekteydiler (1017). Bu istilacılar Karahanlıların kuzey doğu sınırı olan Turfan bölgesini talan ederek Karahanlı sınırlarının içlerine doğru ilerlemek niyetindeydiler. Mensur Arslan Han kendisini büyük kağan ilan etse de Ahmet Togan Han halen ülkenin Doğusunda söz sahibiydi. Ahmet Togan Han, ilerleyen yaşına ve hasta yatağında olmasına rağmen gayrimüslim göçebelere karşı sefere çıkarak bu kalabalık istilacı göçebeleri geri püskürtüp Turfan’a kadar ilerledi. Bu savaşın sonunda Turfan bölgesini tekrar Karahanlı sınırlarına dahil edildi ancak Ahmet Togan Han bu savaştan kısa bir süre sonra vefat etti.
Mensur Arslan Hanın hükümdarlığa geçmesiyle başlayan kardeş kavgası henüz bitmemişti. Ali Tigin halen hapisteydi. Yusuf Kadir Han ortak kağandı ve Mensur Arslan  Han ile anlaşamıyordu. Her ne kadar Mensur Arslan Han kendisini büyük kağan ilan etmişse de Ahmet Togan Han bunu kabullenmemiş, ülke idaresinin yükünü de Yusuf Kadir Han üstlenmişti. Mensur Arslan Han bu baskılar üzerine kendi rızasıyla Büyük Kağanlıktan vazgeçerek ülkenin idaresini ortak kağan olan kardeşi Yusuf Kadir Han’a bıraktı (1024). Bu barışın ardından hapiste tutulan Ali Tigin’de özgürlüğüne kavuşmuş oldu.

Yusuf Kadir Han Dönemi (1024 – 1032)

Yusuf Kadir Han tartışmasız olarak Büyük Kağan olmuştu ve ülke yönetimini eline amıştı ancak bu barış uzun sürmedi. Bu kez 7 yıl hapiste kalan ve serbest kalan Ali Tigin büyük kağan olmak istiyordu. Üstelik amcası Harunun oğlu Ahmet’de önemli bir kumandandı ve Saltanat mücadelesinin içerisinde yer alarak hükümdar olmak arzusunu açıkça dile getirdi. Ahmet ve Ali Tigin, Yusuf Kadir Han’a karşı güç birliği yaptılar.
Bu tarihlerde Gazneliler gibi diğer bir Türk Boyu Bağdat’da Büyük Selçuklu Devletinin temellerini atmıştı. Kendi otoritelerine kavuşan Selçuklular büyümüş ve güçlenmişti. Ali Tigin Selçuklu Türklerinin büyük kağanı Arslan beyle iyi ilişkiler kurarak Yusuf Kadir Han’a karşı destek istedi. Ali Tigin, Arslan Bey’den aldığı destekle Buharaya girerek şehri zapt etti. Ahmet Tigin’de kendi kuvvetleriyle Balasagun, Hocent, Ahsikas, Fergana ve Özkent’e ele geçirmişti (1025).  Güçlü bir kumandan olan Ahmet ve Selçuklulardan destek alan Ali Tiginin bu ayaklanması Yusuf Kadir Han’ı zor durumda bıraktı. Önemli şehirler ele geçirilmiş, Yusuf Kadir Han’ın otoritesini sarsmışlardı. Ülkenin yönetimini tümüyle ele geçirmek için Ahmet Han kendisini büyük kağan, Ali Tigin’de ortak kağan ilan ettiler. Yusuf Kadir Han ise Büyük Kağanlıktan vazgeçmeyerek mücadele etmeye devam etti. Bu mücadele 2 yıl boyunca kanlı mücadelelerle devam etti.
Yusuf Kadir Han, Ahmet – Ali Tiginlerin işbirliği ve Selçukluların desteği karşısında yalnızdı. Bu sebeple iyi ilişkiler içerisinde bulunduğu Gazne Hükümdarı Mahmut’dan yardım istedi. Güçlü bir hükümdar olan Gazneli Mahmut’un desteğiyle Ahmet – Ali Tiginler üzerinde baskı kurmaya başladı. Gazneli Mahmut, Ali Tigin’in destekçisi Selçuklu hükümdarı Arslan Bey’i siyasi bir hile ile Kalincar kalesine hapsettirdi. Ali Tigin önemli bir destekten yoksun kalmıştı. Üstelik Gazneli Mahmut’unda hedefi haline gelmişti. Bu tehlikeden kurtulmak için kaçarak çöllerde gizlendi. Aylarca çölde gizlenmek zorunda kalan Ali Tigin, Gazneli Mahmut’un Gazneye geri dönmesiyle geri döndü ve kendisine bağlı olan kuvvetleri tekrar toplayıp Semerkand ve Buharaya saldırarak bu şehirleri zapt etti. Ancak Yusuf Kadir Han’ın Gazneli Mahmut’dan aldığı destekle önce Semerkandı ve Buharayı sonra Ahmet Tigin’in zaptettiği Balasagun, Hocent, Ahsikas, Fergana ve Özkenti geri aldı. Ahmet Tigin, zaptettiği toprakları kaybedince otoritesinide kaybederek hükümdarlık mücadelesinden çekilmek zorunda kaldı. Ali Tiginse Semerkand ve Buharayı kaybettikten sonra kontrolündeki tek bölge olan Maveraünnehire yerleşerek burada “Tavgaç Buğra Han” ünvanıyla Tavgaç Devletini ilan etti.
Yusuf Kadir Han, Gazneli Mahmut’un desteğiyle zapt edilen şehirleri geri almıştı ve otoritesini sağlamlaştırmıştı ancak Maveraünnehiri halen Ali Tigin’in elindeydi. Bu şehir Karahanlılar için hem önemli hem stratejik bir bölgeydi. Yusuf Kadir Han yönetimi elinde tutabilmekteydi ancak henüz Ali Tigin’i tam olarak mağlup edemediği için Maveraünnehir üzerinde otorite oluşturamıyordu. Zira yaşı da oldukça ilerlemişti.
Yusuf Kadir Han’ın destekçisi Gazneli Mahmut 1030 yılında vefat etti. Yusuf Kadir Han, önemli bir müttefikinin desteğinden yoksun hale gelmişti. Yusuf Kadir Han’da 1032 de vefat edince yerine oğulları Süleyman Han büyük kağan olarak, Muhammed Han’da yardımcı kağan olarak ülke yönetimine geçecekti. Önceden beri Karahanlıların yönetimi içi mücadele eden ve bir türlü başarılı olamayan Ali Tigin için bu büyük bir fırsattı. Zira Büyük Kağan ölmüştü ve veliahdı henüz otoriteyi tam olarak eline almamıştı. Bu fırsatı değerlendiren Ali Tigin, kendisini Karahanlıların Büyük Kağanı ilan etti ve Süleyman Han’a başkaldırdı. Ali Tiginin tekrar başkaldırması üzerine varis Süleyman Han, babasının dostu ve müttefiki Gazne Devletinin yeni hanı Mesut Han’dan  yardım istedi. Mesut Han da babasının eski müttefiki olan Karahanlıları geri çevirmedi ve Süleyman Han’a destek vermesi amacıyla Ali Tigin’i ortadan kaldırması için Harezm şehrinin valisi Altuntaş’ı Maveraünnehir üzerine sefere çıkma görevi verdi. Altuntaş ve Ali Tiginin orduları Maveraünnehir sınırında karşı karşıya geldiler. Yaşanan savaşın galibi Ali Tigin oldu ve Harezm valisi Altuntaş savaş meydanında öldürüldü. Gazne Sultanı Mahmut Han, Altuntaşın ölümü üzerine Harezm valisi olarak varisi Harun’u getirdi. Şüphesiz Altuntaşın başaramadığını başarmak için görevlendirilmişti ancak Harun Han, Ali Tiginle işbirliği yaparak Maveraünnehir’i aralarında paylaşmak üzere anlaştılar. Bu çift taraflı ihanet oyunu ortaya çıkınca Gazneli Mesut Han hem Harun Han’ı hem Ali Tigin’i ortadan kaldırmak üzere bizzat ordularının başına geçerek sefer hazırlığına başladı. Ali Tigin, Gaze gibi büyük bir devlete tek başına karşı koyamazdı. Bu sebeple Selçuklulardan yardım istemek için yola çıktı. Ali Tigin, büyük savaşlar yapmış, büyük düşmanlar edinmiş biri olarak çıktığı yolda yağmacı küçük bir hırsızlık çetesi tarafından öldürüldü (1034).

Karahanlıların Bölünmesi

Yusuf Kadir han ve Ali Tigin ölmüştü ancak iç karışıklık sona ermedi. Bu kez Ali Tigin’in büyük oğlu Yusuf Tigin kendisini büyük kağan ilan etti. Karahanlı Devleti artık ne Süleyman Hanın ne de Yusuf Tigin’in kontrolünde değildi. Saltanat mücadelesi içerisine giren hanedan aileleri ve hanedan adayları tüm güçlerini birbirleri ile mücadele etmek için sarf etmeye başladılar. Karahanlılar bu iç karışıklıklarla uğraşırken Tuğrul ve Çağrı bey idaresindeki Selçuklu Devleti Karahanlıların önceden beri almak için mücadele ettikleri Horasan’ı topraklarına dahil ettiler. Bu büyük kayıp Karahanlı ailelerini tümüyle birbirlerine düşürdü. Karahanlı aileleri ve Karahanlı ordusunu teşkile den birlikler destekledikleri hükümdar adayları için birbirleriyle mücadele ederken Selçuklu Devleti Horasana sahip çıkmıştı.
Hanedan ailelerinin birbirleriyle mücadeleleri kanlı ve kalabalık savaşlar halinde artarak devam etti. Bu mücadeleler 8 yıl boyunca şiddetlenerek devam etti. Bu süre zarfında Karahanlı devleti başsız, Karahanlı beyleri, tiginleri ve emirleri altındaki orduları birbirleriyle savaşır durumdaydı.  Bu mücadelelerin sonunda gerçek varis Süleyman Han’ı destekleyenler ile büyük kağanlığını kabullenmeyenler otoritelerini ayırarak aralarında fiziki bir sınır çizdiler. Bu sınırla Süleyman Han Balasagun’u başkent yaparak Doğu Karahanlıların, Süleyman Han muhalifleri de Muhammed Hanı başa getirerek Özkenti başkent yapıp Batı Karahanlıların başına geçtiler. Böylece Karahanlılar 1042 yılında fiilen bölünerek iki ayrı devlet haline geldiler.
Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT