Kategoriler
Soru / Cevap

Maya Takvimine Göre Dünyanın Sonu Doğru Mu?

Maya Takvimi

Günümüzde en çok tartışma yaratan kehanetlerin başında Maya uygarlığının dünyanın sonu hakkında yaptıkları kehanetler gelir. Gerçi dini inancımıza göre dünyanın ve tüm evrenin yok olacağı kıyamet zamanını yaratıcıdan başkasının bilmesi söz konusu bile değildir öyleyse bu uygarlığın yaptıkları kehanetler neden bu kadar önemsenmektedir diyenler olacaktır. Şöyle cevap verelim ;

Sponsorlu Bağlantılar

Maya uygarlığı çok eski zamanlarda var olmasına rağmen astronomi konusunda şaşılacak derecede ileri derecede bilgileri vardı. Bugün bile modern bilimlerde teknolojik araçlarla yapılabilen hesapları kendi zamanlarında yapabilmiş olmaları söylenenlerin dikkat çekmesine neden olmaktadır.

mayalar, takvim, dünyanın sonu, maya takvimi

Mayalar hakkında: Mayalar Güney Amerika bölgesinde yaşamış uygarlıktır. M.Ö. 600 dolaylarında yükselişe geçmiş, M.S. 3.yy.’da altın çağına (klasik dönem, M.S.250-900) adım atmış,İspanyol işgali ile yıklıma sürecine girmiştir. Son  Maya devleti ise 1901’de başkentinin (Chan Santa Cruz) Meksika tarafından işgaliyle ortadan kalkmıştır. Günümüzde hala mayalılar bulundukları yerlerde yaşamakta ve ve maya dillerinin bazılarını konuşmaktadır.Mayalar özellikle astronomi bilgileri şaşırtıcı bir biçimde ileri düzeyde olmuş. Güneş, Ay ve Mars gibi bugün amatör gözlemcilerin dahi gözlemleyebildiği yakın cisimlerle değil, neredeyse bütün uzak yıldızları, yıldız gruplarını ve bunların hareketlerini gözlemlemişlerdi. Hatta bu gözlemleri sayesinde bir yılı bizim bugün süper bilgisayarlarla hesapladığımız süreden milyonda bir hata payı ile hesaplamışlardı.

Mayalara Göre 2012 Yılı

Mayalara Göre;  ”Sonun Başlangıcı”

Mayaların takvimi 2012 yılında bitiyor bu son değil sonun başlangıcı olarak adlandırılıyor.Daha önce insanoğlu dörk kez geriledi şimdi yükselme devri işaret ediliyor. 22 Aralık 2012 de içinde bulunduğumuz çağ bitecek  yepyeni bir çağ başlayacak.İşin ilginç yanlarından biride daha önceki bahsetttkileri çağlarda küresel felaketler başlangıc olmuş.Şuan içinde bulunduğumuz küresel ısınma, buzulların hızla erimesi gibi. Mayalar’a göre de daha önce yaşanan dört çağda tıpkı bu şekilde sona erdi” diyor.

Peki tüm bu bilgiler bilimsel olarak ortaya konup kanıtlandı mı?

Dünyanın en az dört kez kutupsal kayma (kuzey ve güney kutbu) yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlandı. En son Discovery kanalında dünyanın manyetik alanının belirli periyotlarla nasıl değiştiğini bilimsel çevreler açıkladı. Hatta bilgisayar ekranındaki üç boyutlu animasyonlarla gösterimi yapıldı. Şu anda dünyanın manyetik alanında muazzam bir değişim var. Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler. İlginç olan Mayalar bunu biliyordu. Konunun bir diğer yanı da Mayalar’ın bununla da yetinmeyip, gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi bizlere şifreli bir şekilde duyurmuş olmalarıdır. Bu şifreye göre dünya için 2012 yılı çok önemli.

Mayalara göre ”zamanın sonu” yeni çağda bizleri ne bekliyor?

Aslında yükleş döneminin daha önce başladığını 2012 nin final yılı olduğu belirtiliyor. Bizleri bekleyenler ise ruhsal aydınlanmalar ve fiziksel değişimler.21 aralıkta bizi bekleyenler;

1-Zamanın ve uzayın kalbindeki kapı açılacak

2- Evren yeniden doğacak, yeniden yaratılacak

3-Döngünün sıfır noktasına erişeceğiz, toplu ruhsal doğuş anı

4- Bizim basit doğamız ters yüz olacak.

22 Aralık 2012 tarihi konusunda hiç şüphe yok mu?

Ancak bu tarihlemede iki yıllık bir hata payı bulunabileceği de gözardı edilmemelidir. Bunun sebebi Maya Takvimi’nin bizim kullandığımız Gregoryen Takvimi’ne çevrilişinde MÖ 1′den MS 1′e geçilmiş olmasıdır. Aradaki 0 atlanmıştır. Yaptığı araştırmada Astrofizikçi Cotterel de bu konuya dikkatleri çekmiştir.

Ve son olarak

Kehanetler

Mother Shipton (Şipton Ana 15 yy. da yaşamış kahin)diyorki:

“Uçaklardan, denizaltılardan, uydu haberleşmesinden, AIDS ten ve 20. Yüzyıldaki kadın-erkek davranışlarına kadar herşeyden bahsettikten sonra,

..Ve insanlığa düşünme zamanı verilecek (20. yüzyıla kadar)

Sonraki yüzyıl (21.yy.) yaklaşmadan işaretler görülmeyecek;(2007-2010 arası dönem yaklaşmadan alametler görülmeyecek deniliyor 2007-2010 arası volkanik patlamalar ve Büyük depremler) dünyanın alt üst olduğu zamanın geleceği hakkında

(ABD_İNGİLTERE_İSRAİL’in depremle yere batacakları hususu ) İnsan korkuyla titreyecek, o yüzyılda (21.yy.) yaşadığı için.

Yedi gün, yedi gece için, insan korkunç bir görüntü seyrediyor!

İnişler, çıkışlar aklın ötesinde, dağlar kükremeye başlayacak, depremler kentleri yutuyor, karalarda tufan, sel suları karalara saldırıyor. İnsanoğlu, çamur ve batağa gömülüyor. Okyanuslar, kıyıdan yükselecek, eski kıtalar gidecek, yenileri dirilecek, (Atlantis ve Mu kıtaları Atlas okyanusunda ve Büyük okyanusda 2011 den itibaren yer yüzüne çıkacak Avrupa,Afrika ve Asya kıyıları tsunamı dalgaları ile yok olacak.)kızgın canavar göklerden geçecek
Ve uzak bir yerde;
Bazı insanlar, Oh ne kadar az bir grup Dünyada, çok az sayıda insan kurtuluyor. İnsan ırkı yeniden başlıyor. Ve dünyada kısa bir süre geçiyor. İnsan unutuyor ve gülüyor, kendisine dönüyor. İnsan hak ettiği kaderi elde ediyor.

Dünyanın sonu mu geliyor, yoksa aydınlanma çağına mı giriyoruz? Bizi 2012’de neler bekliyor? Maya Takvimi uzmanı Fatih Keçelioğlu, bu yıl büyük dönüşümlerin kıyısında durduğumuzu ve değişimlerin kaçınılmaz olduğunu söylüyor.

– 21 Aralık 2012’de dünyanın sonunun geleceğine dair iddialar devam ediyor. Nasıl bir son ya da aydınlanma bu?

– Bana göre bilimsel temele sahip tek bir olası büyük felaket senaryosu var. O da güneş fırtınası. Bunun dışındaki tüm dünyanın sonu senaryoları, biraz şizofrenik. Güneş fırtınası ise aslında Dünya’nın değil dünya dediğimiz her şeyin sonunu getirebilecek bir güce sahip. Televizyonlar, laptoplar, iPhonelar, elektronik banka sistemleri, tüm ulaşım sistemleri… Güneş inanılmaz bir güç taşıyor. Birkaç saniyede ürettiği enerji, tüm dünyaya 10 binlerce yıl yetebilecek kadar fazla. Mayalar, İnkalar, Hintli yogilerin güneşe tapınmalarını anlamak zor değil. Biz bu enerjiyi sadece tek bir yönden alıyoruz ve magnetospher tabakasıyla filtreliyoruz. Ancak bir güneş fırtınası, o kadar yüksek miktarda enerji taşıyor ki bunu atmosferimizin filtrelemesi pek mümkün değil.

– Önceki yıllara ait buna benzer örnekler var mı? 

– Mesela 1859’da yaşanan Carrington Olayı buna bir örnek. Bu güneş fırtınasında dünyadaki tüm elektrik sistemleri zarar gördü. O zamanlar sadece elektrikli teknoloji anlamında Kuzey Amerika’daki telgraf sistemleri mevcuttu ve tüm telgraf telleri yandı.

Dünyanın Sonu Yakın Mı?

– Bu tür olaylar ne sıklıkta yaşanıyor?

– Böylesi bir olay 100 yılda bir beklenir bir durum. Bilim insanları bunun farkında ve medeniyetimizin ne kadar savunmasız olduğunu ifade ediyorlar. Yaklaşık 100 yılda bir Carrington Olayı büyüklüğünde bir güneş fırtınası olması bekleniyor. Ancak 100 yıllık süreyi çoktan aştık. Yani 2012’de böyle bir olay beklenebilir. Çünkü güneş fırtınaları 11 yılda bir gelen Solarmax dönemlerinde gerçekleşiyor. Bu güneş aktivitesinin ve güneş lekelerinin en zirveye çıktığı dönem. 2011 ortasından itibaren Solarmax’e girdik ve tahminler 2013 ortalarına kadar Solarmax’ın devam edeceği yönünde. Bu arada Rus araştırmacı Chizhevsky’nin 100 yıl kadar önce ortaya çıkardığı gibi, toplumsal hareketlenmelerin çoğu, neredeyse tüm sosyal devrimler ve büyük çatışmalar, her 11 yılda bir gelen Solarmax dönemlerinde gerçekleşir.

Bunlar arasında:

1776-1783: Amerikan Devrimi,
1788-1791: Fransız Devrimi,
1914-1918: Birinci Dünya Savaşı, 1917: Rus Devrimi,
1939: İkinci Dünya Savaşı’nın Başlangıcı,
1967-69: Çekoslavakya başkaldırısı/ SSCB işgali, Woodstock ve hippi hareketini zirvesi, ABD’deki ilk büyük savaş karşıtı yürüşüler,
1989: Doğu Bloğunda devrim, Berlin Duvarı’nın yıkılması, 1989-1992: Glasnost süreci, Rusya Komünist Partisi’nin düşüşü, Körfez Savaşı,
2001: 11 Eylül olayları; terörizm karşıtı savaşın başlangıcı, sayılabilir.

– Günümüze gelirsek… Tanık olduğumuz somut işaretler var mı? 

– Şu sıralar gerçekleşen Arap Baharı, Wall Street işgali hareketi, Avrupa ülkelerindeki toplumsal hareketler bu sayede anlaşılabilir. 2012’de hiçbir şey olmasa bile büyük toplumsal hareketlenmeler beklemeliyiz. Bunlar, ‘bildiğimiz dünyanın’ sonunun yakın olduğunu gösteriyor. Ancak unutmayın ki bu daha önce pek çok kez oldu. 1778 Fransız Devrimi, 1917 Rus Devrimi, 1967- 69 döneminde yaşananlar, Doğu Bloğunun 1989-1992 arasında yıkılması… Tüm bu olaylardan sonra da ‘dünya değişmişti.’ İnsanlık sanki her seferinde yeni bir dünyaya uyandı. Rusya ne 1917 devriminden sonra ne de buna tepki olarak gelen 1989 devriminden sonra günlük güneşlik oldu. Dünyanın temel problemleri, bu idealist devrimlere rağmen devam ediyor. Yani devrim, evrim demek değil ve bilincin evriminde belirli bir seviyeye gelmeden yapılan devrimler fayda getirmiyor.

– Bilincin evrimi için bu yüzyılda neye ihtiyaç var? Bize düşen ne? 

– Dünya’nın sürdürülebilirliğiyle ilgili çok ciddi sorunlarımız var. Permakültür uzmanları dünyanın ekilebilir topraklarının çok ciddi kayıplarla yüz yüze olduğunu belirtiyor. Bu, gıda krizlerini getirebilecek, çok gerçek bir tehdit. Temeli tarım devrimine dayanıyor. Permakültürcülere göre artık bu felaketin önüne geçmek imkansız ve çok kısa süre içinde etkilerini hissetmeye başlayacağız. Ama bir yandan permakültür hareketi de hızla büyüyor. Sonuç olarak büyük dönüşümlerin kıyısında duruyoruz şu anda. Büyük bir felaket ve çöküş mü, yoksa büyük bir sıçrama ve aydınlık mı? Sorunun cevabı bizlerde gizli.

Mayalı bilge Don Alejandro üç günlük karanlıktan söz ediyor

– Son yıllarda herkes 2012’de mutlaka olumsuz bir şeyler olacağına dair şartlandı. Maya Takvimi de bunun referansı gibi… Korkular yersiz mi? 

– Korku söz konusu olduğunda, konuya farklı bir açıdan yaklaşmayı tercih ediyorum. İnsan ne için korkar? Bilmediğinden dolayı. En büyük korku nedir? Ölüm korkusu. Elbette hepimiz bir gün öleceğiz ve en iyisi, bu korkuyla bugün yüzleşmek. Amerikalı psikolog ve tıp doktoru Raymond Moody’nin bu konuda ilginç bir araştırması var. Klinik ölüm yaşayan 150 kişiyle görüştükten sonra vardığı sonuç, ölümün korkulacak bir şey olmadığı. Aksine huzurlu, neşeli ve yaşam dolu bir hale geliyor böylesi bir deneyim yaşayanlar. Ölmeden önce ölmek. bir tür uyanış sağlıyor hayatlarında. Mistiklerin ‘Ölmeden önce ölün,’ mesajı bu işte. Ölüm korkusunu yenen bir insan, hayatı da dolu dolu ve bilgece yaşamaya başlıyor. Maya büyüklerinden Don Alejandro’da benzer bir mesaj veriyor: ’21 Aralık 2012’den korkmayın,’ diyor. Neden mi? Öncelikle bu tarihte gerçekten önemli bir şey olup olmayacağını bilmiyoruz. Bu tarih, arkeologların bulduğu bir tarihtir ve teknik olarak tartışılan bir son tarihtir. Ayrıca bu tarih veya herhangi bir son tarih insanlarda korkuya neden olmamalı. Dünya aslında büyük bir düşüş içinde, doğayı mahvediyoruz, toplumsal değerler kayboluyor ve insanlar arası kötülükler giderek artıyor. Yaklaşan şey belki de bir tür doğal frenleme sistemidir. Mevcut endüstriler birkaç yıl içinde tüm besin kaynaklarını yok etmek üzere. Bunların farkında olan Maya büyükleri ‘Büyük bir arınma yaklaşıyor,’ diyorlar. Mesela Alejandro, üç günlük bir karanlığın geleceğinden bahsediyor. Bu üç gün boyunca dünyada büyük bir arınma olacak diyor.

Maya sistemi karmaşıktır. Tzolkin denen 260 günlük bir temele dayanır ve belirsiz bir 365 gündür. Takvimlerini aydönümüne uydurmak için kullandıkları yöntemi anlatmak için yeterince yerimiz yok. Diğer kültürlerde olduğu gibi sistemleri güneşin hareketini temel almaktadır ama Venüs gezegeninin dairesel devrini kullanarak hesaplamalar yapmaktadırlar. Örneğin bir Baktun, 144,000 gündür. Onüç Baktun, tam bir çağ dönümüdür. Şu an içinde bulunduğumuz Baktım, 22 Aralık 2012′de tamamlanacak. 5000 yıllık bir süreçte, Maya takvimi Gregorian takviminden daha doğrudur.

M.S. 100 yıllarına kadar Maya bilinen bir uygarlık olmamasına karşın, takvimlerini M.Ö. 3114 de başlatmışlardır. Mayalar, M.S. 600 ile 800 yılları arasında Altın Çağ’larını yaşamış, sonra da şehirlerini bırakarak ortaya çıktıkları gibi gizemli bir şekilde kaybolmuşlardır. Tıpkı Mısırlılar gibi Mayalar da piramitler, dev heykeller inşa etmiş ve tam bir yazı sistemi geliştirmişlerdir.

Ne var ki, Maya takviminin başlangıç tarihinin de bizimki gibi önemli bir olaya dayandığı bellidir. M.Ö. 12 Ağustos 3114 de Mayalar için bu kadar özel ne olmuştu ki?

Bunu asla kesin olarak bilemeyeceğiz. Aztekler’i ve diğer Kızılderililerdi Hıristiyanlık dinine çevirme hevesine kapılmış olan İspanyollar, bütün yazılı bilgileri

yok ettiler. Yucatân Piskoposu Diego de Landa, şöyle demektedir: “Bu karakterlerle yazılmış çok sayıda kitap bulduk ama batıl inanç ve yalanlardan başka bir şey içermedikleri için hepsini yaktık.”

Neyse ki anıtların üzerine büyük karakterlerle kazıdıkları bazı yazılar kaldı ve dilimize çevrildiğinde Maya takvimi, sayı sistemleri, mitleri ve tarihleri hakkında biraz bilgi edindik.

Mayalar, takvimleri icat etmeleriyle tanınmalarının yanında, eski bir Meso-Amerikan uygarlığı olan Olmekler’den yola çıktıklarına dair bazı kanıtlar vardır. Bu insanlar hakkında fazla bilgi yoktur ama uygarlıklarının başlangıç tarihinin M.Ö.1500 yılları olduğu sanılmaktadır; takvimin başladığı M.Ö. 3114′den hâlâ biraz yakında. İleride yapılacak başka Arkeolojik araştırmalar yeni cevaplar bulabilir. Ancak Ölmekler hakkında asıl ilginç nokta, heykelleridir. Biri beyaz, diğeri siyahi olan iki ırka ayrılmaktadırlar. Bu durum, bu insanların kökeninin Amerikalı değil, Atlantik Okyanusu’nun diğer yanından gelen insanlar olduğunu göstermektedir.

Kolomb’dan önce Avrasya ve Amerika kültürleri arasında bir bağ olduğu fikri yeni değildir. Kıtalar arasındaki fikirler, dil ve mimari arasında benzerlikler vardır. Thor Heyerdahl’ın 1970′lerde yayınladığı Ra II’de anlattıklarına göre antik Mısırlılar sazdan yapılmış tekneleriyle Atlantik’i aşmışlardır. Bu teknelerin tarzı ve yapıları, Peru’daki Titicaca Gölü’nde bulunanlarla büyük bir benzerlik göstermektedir. Diğer bazıları ise ünlü gezgin ve denizcilerin Atlantik’i ilk aşan insanlar olduğu fikrinde ısrar etmektedirler

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT