Kategoriler
Soru / Cevap

Milli mücadelenin kazanılmasında Atatürk’ün rolü neydi?

Sizden gelen soru:

* Milli mücadelenin kazanılmasında Atatürk’ün rolü neydi? *

Cevap:

Kısaca Atatürk’ün rolü

Mustafa Kemal Atatürk milli mücadelenin başlamasına ve bir düzen içerisinde hareket edilmesine ön ayak olmuştur. Anadolunun dört bir köşesinde ortaya çıkan milli mücadele ruhunu ve başkaldırıyı organize etmiş ve yönetmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar

Atatürk’ün savaş zekası, ileri görüşlülüğü, üstün bir komutan olması, büyük bir lider olması, cesareti ve vatansever olması milli mücadelenin kazanılmasından büyük rol oynamıştır.

atatürk, devrim, inkılap, türkiye cumhuriyeti

 Atatürk ve milli mücadele

Büyük bir komutan ve devlet adamı olan Mustafa Kemal Atatürk, aynı zamanda son derece inançlı ve kararlı bir insandır. Örneğin 13 Kasım 1918’de İstanbul Limanındaki İtilaf Devletleri donanmasının arasından geçerken ağlayan yaverine “Geldikleri gibi giderler” demiştir. O tarihte ve o şartlarda hemen hiç kimsede olmayan bir inançtı bu. Milli mücadelenin başında insanlarda hakim olan düşünce şuydu: ”Biz I. Dünya Savaşında yanımızda Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu olduğu halde bunları yenemedik. Şimdi tek başımıza asla başaramayız.”Osmanlı Devletinin yöneticileri de böyle düşünüyordu. Ama Mustafa Kemal asla bu umutsuzluğa düşmedi. İnançlıydı, kararlıydı ve Türk Milletinin bu savaşı kazanmasını sağladı.

Milli mücadele çok zor şartlar altında yürütülmüştür. Önce beyinlerin zafere inandırılması gerekiyordu. Halkta, son yılların sürekli savaş içerisinde geçmesinden dolayı bir yılgınlık ve umutsuzluk vardı. Elde para yoktu. Şartları son derece ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmıştı ve tüm limanlar, haberleşme araçları, ulaşım araçları İtilaf Devletlerinin kontrolüne geçmişti. Osmanlı Saltanatı da kendi kurtuluşunu İtilaf Devletlerinin yanında gördüğünden teslimiyetçi bir politika izliyordu. Hatta onlarla işbirliği de yapıyordu. Örneğin, özellikle T.B.M.M. açıldıktan sonra milli mücadeleye karşı çıkan isyanları İngilizlerle, Osmanlı Hükümetinin beraber organize ettiklerini görüyoruz. Ahmet Anzavur ayaklanması ile Kuva-i İnzibatiye(Halifelik Ordusu)ayaklanması hemen aklımıza gelen ayaklanmalardır.

İşte bu şartlarda herkesin başaramayacağı bir şeyi başarmıştır Mustafa Kemal. Lideri olduğu milli mücadeleyi zafere ulaştırmıştır. Tabi bunda planlama, olaylardan gerekli şekilde yararlanma gibi faktörler de etkili olmuştur. Samsun’a çıktıktan kısa bir süre sonra yayınladığı Havza Genelgesinde insanları mitinglerle işgalleri kınamaya çağırmıştır. Ardından Amasya Genelgesinde milli mücadelenin amacı, yöntemi ve gerekçesi ortaya konulmuştur. Erzurum ve Sivas Kongreleriyle perçinlenen milli mücadele T.B.M.M.’nin açılması ile de tam bir halk hareketi şeklini almıştır. Türk Kurtuluş Savaşı, halkın temsilcilerinden oluşan bir meclisle yürütülmüştür. Bu, son derece önemli bir olaydır. Atatürk’ün de demokrasiye ne kadar önem verdiğini gösterir.

Siyasette de üstün bir deha olan Mustafa Kemal Atatürk, olaylardan gereği gibi yararlanmasını bilmiştir. Türk Kurtuluş savaşını incelediğimizde, Mustafa Kemal’in her olumsuz olaydan bir olumlu sonuç çıkardığını görebiliriz. O, kendi deyimi ile uygulamayı evrelere ayırmış ve yeri geldikçe olaylardan yararlanarak bunları hayata geçirmiştir. Örnek vermek gerekirse, daha Samsun’a çıkarken kafasında tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurma fikri vardı. Ancak bunu o zaman açıklamadı. Çünkü zamansız yapılacak bir açıklama tüm mücadeleyi baştan kaybetmeye neden olabilirdi. Öncelikli hedef, vatanın düşmandan kurtarılması idi. Ancak daha sonraları, olayların gelişiminden faydalanarak yeri geldikçe planını uygulamaya koymuş ve ulusal mücadele tam bağımsız yeni bir Türk Devletinin kurulması ile sonuçlanmıştır.

Burada şunu da ifade etmek gerekir. Türk Kurtuluş Savaşı yalnız askeri bir mücadele değildir. Aynı zamanda siyasi ve diplomatik bir mücadeledir. Bu mücadele içerisinde Mustafa Kemal, çok büyük zorluklar da yaşamıştır. En yakınındaki arkadaşları bile zaman zaman ona muhalif olmuşlar ve onun aleyhine çalışmışlardır. Atatürk, büyük eseri “NUTUK”da bunları ayrıntısı ile anlatmaktadır. Maalesef Türk Kurtuluş Savaşının en kritik anlarında bile bu kişiler siyasi ihtiraslarını milli menfaatlerin üzerinde tutarak ulusal mücadeleyi sekteye uğratabilecek davranışlar içerisine girmişlerdir. Örneğin, Büyük Taarruz öncesi Mustafa Kemal’in rahatsız olduğu için Meclise gelemediği 5 Mayıs 1922 günü bu kişiler, yaptıkları konuşmalarla Meclisi etkilemişler ve oylama sonucu gerekli çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle Mustafa Kemal’in Başkomutanlık süresi uzatılmamıştır. Yani Büyük Taarruz öncesi ordu komutansız kalmıştır. Bunun doğurabileceği sonuçları herhalde açıklamaya gerek yoktur. Ertesi gün Mustafa Kemal, T.B.M.M.’de bir konuşma yapmış ve gereği gibi aydınlanan Meclisin oyuyla Başkomutanlık Yasasının süresi yeniden uzatılmıştır.

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, ulusal mücadele sırasında yalnızca düşmanlarla mücadele etmemiş, içeride de siyasi mücadele vermek zorunda kalmıştır. Ancak her iki cephede de başarılı olmuştur. Bunların yanında diğer bir cephe de dış politika cephesidir. Diplomatik alanda da eşsiz bir mücadele verilmiştir. Eldeki bütün imkansızlıklara rağmen, Avrupa’nın büyük devletleriyle girişilen müzakerelerde hiçbir zaman pasif bir politika izlenmemiş ve kendi şartlarımız en sonunda kabul ettirilmiştir. Ulusal onur asla zedelenmemiştir.

Bütün bu mücadele içerisinde Mustafa Kemal’in tek dayanağı millettir. O, milletine her zaman güvenmiştir. Büyük zaferler kazanan, dünyanın yenilmez denilen devletlerini alt eden, yıkılmış bir devletin küllerinden tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kuran ve yazısından kıyafetine kadar her alanda toplumsal değişimi başaran Mustafa Kemal Atatürk, hiçbir konuşmasında bütün bunları ben yaptım gibi bir gururlanmanın içerisine girmemiştir. Tam tersine her yerde asıl zaferi kazananın millet olduğunu, milletin desteği olmasaydı kendisinin hiçbir şey yapamayacağını, her şeyi milletin başardığını söylemiştir. Gerçekten de Mustafa Kemal Atatürk, milletiyle kaynaşmış bir liderdir. Onun çağdaşı olan liderlerin hemen hepsi tarihe gömülmüşken, Atatürk’ün fikirlerinin ve mirasının hala yaşıyor olması ve özellikle milli bayramlarda Türk halkının büyük bir coşkuyla Ata’sına koşması bunun en somut örneğidir. Atatürk’ün mirasını yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak da Türk gençliğinin görevidir.

Yazımı büyük Atatürk’ün Türk gençliğine söylediği bir sözle bitirmek istiyorum.

“Sizler, yani yeni Türkiye Cumhuriyetinin genç evlatları; yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz.”

Sponsorlu Bağlantılar

“Milli mücadelenin kazanılmasında Atatürk’ün rolü neydi?” için 2 yanıt

Bence güzel birşekilde yazmışlar yazan için Teşekkür ederim çok faydası dokundu????

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT