Kategoriler
Soru / Cevap

Türkiye’de Makineleşme Ülkemizi Nasıl Etkiliyor?

Ülkemizde Makineleşme

Sanayi devrimi ile birlikte dünya genelinde başlayan makineleşme, zamanla insan gücüne ihtiyaç duymamayı sağlamıştır.İnsan gücü yerine makine gücünden faydalanılmıştır.Hem insan gücünden hemde zamandan tasarruf sağlayarak işlerin daha kolay yapılması ülkelerin daha hızlı büyümesini sağlamıştır.

Sponsorlu Bağlantılar

Türkiye’de makineleşme tarım ile başlamıştır ve sanayi alanlarında da devam etmiştir.Sanayileşme ülkemize daha hızlı kalkınma ve büyüme imkanı sunmuştur.Makinelerin hayatımıza girmesi ile birlikte daha büyük işler daha kısa zamanlarda yapılmaya başlanmış ve daha verimli sonuçlar elde edilmiştir.Bir fabrikanın insan gücüyle bir yılda yapacağı üretimi makine gücüyle bir kaç günde yapmak mümkündür.Makineleşmenin hayata kattığı kolaylıkların yanı sıra kötü etkileri de olmuştur.

Sanayileşmenin Etkisi

Çevre sorunlarının ortaya çıkmasının temel sebeplerinden biri de, sanayileşmedir.Dünyadaki gelişmelerin sonucu olarak sanayileşme çabaları, çevreyi ve çevredeki insanları değişik yönlerden etkilemektedir. Sanayileşmenin etkisi her ülkede ortak özellikler taşımakla beraber, bazı farklılıklar göstermektedir. Ülkemiz 1970li yıllardan itibaren tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmeğe başlamış ve bu alanda önemli gelişmeler sağlamıştır. Sanayileşme, kalkınmanın bir göstergesi olup, alt yapı gerektirir. Sanayileşme için alt yapı olmadığı takdirde çevre sorunları ciddi boyutlara ulaşabilmektedir. Türkiye; çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkma ülküsüyle kalkınma çabalarında sanayileşmeğe ağırlık vermiş fakat birtakım yeni sorunlar ortaya çıkmıştır. Kuruluş yeri seçimi konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmediği sanayi tesisleri, bulundukları yerde hayatı çekilmez kılmaktadır. Ülkemiz sanayi atıkları ve diğer sebeplerle büyük şehirlerimizde hava kirliliği, körfez kirliliği, akarsu, göl ve deniz kirlenmesi sanayileşmenin bir sonucudur. Bunun önlenebilmesi için sanayileşme bütün olarak ele alınıp, üretim öncesi ve sonrasında karşılaşılması muhtemel sorunlar için gerekli tedbirler alınmalıdır. TURİZM : Turizm en önemli kaynak kullanım alanı doğal varlıklardır. İlk çağlardan beri insanların seyahatlerinde önemli bir çekim öğesi olan doğal varlıklar turizmin ham maddesini oluştururlar. 1950li yıllardan itibaren nüfusun hızlı bir şekilde artması, sanayileşme, kentleşme ve gelişen teknoloji ile doğal ve fiziksel kaynaklardan aşırı derecede yararlanılması, dünyada da hem çevre sorunlarını yaratan hem de milletlerarası turizmin kaynak kullanımını daraltan başlıca etmenler olmuştur. Turizm-doğa çevre ilişkileri, öncelikle turizmin sağladığı ekonomik değerlere karşılık, turistik kentleşme, nüfus yoğunluğu, doğanın aşırı tahribi, çevre kirlenmesi gibi yarattığı sorunlarla daha belirgin bir durum arz etmektedir. Turizmin kırsal bölgelerin kentleşmesini hızlandırdığı, bir zaman işlenen toprakları sürülmeyen topraklar haline getirdiği ve yöre halkının toprağa dayalı saygınlık simgelerini ortadan kaldırdığı ileri sürülmektedir. Turizmin hızlı ve plansız gelişmesi sonucu ortaya çıkan otel, motel, tatil köyleri vb. yerlerin çöp, kanalizasyon……sorunları yeterince ele alınmadığı için çevrenin kirlenmesine yol açmıştır. Turizm olayının çevreye olan olumsuz etkilerinden biri de , turistik gelişmelerin belirli bölgelerde nüfus yoğunluğuna sebep olması, bölgenin su ve bitki örtüsü gibi ekolojik unsurları aşırı kullanarak turistik yerlerin çekiciliğini kaybetmesine yol açmasıdır.Antalya her geçen gün doğanın beton yığınları arasında kaybolup gittiği “beton kent” haline gelmektedir. Bu durum, dinlenmek, eğlenmek ve doğanın çok çeşitli nimetlerinden yararlanmak amacıyla seyahat eden insanların, doğa deniz ve kıyılarla olan ilişkilerini azaltmakta ve Antalya için bir zamanlar var olan “doğa ile kucaklaşan kent” imajının silinmesine yol açmıştır.

Tarımda Makineleşme

Tarımda makineleşme aslında çoğu tarım faaliyeti yönünden düşünüldüğünde çok büyük gelişmeler sağlamıştır. Örneğin insan gücüyle ancak sınırlı alanlar tarım alanı olarak kullanılabilirken makineleşme ile birlikte tarım için kullanılan bu alanlar kat kat artarak büyük ölçekli arazilere dönüşmüştür. Tarım yapmak için gereken toprağın sürülmesi,gübreleme yada sulama işlemlerinin makineler aracılığı ile yapılması tarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesinin başka bir yönüdür.

tarım, üretim, hayvancılık

Tarım, insanlığın toplu hayata geçişinde büyük bir rol üstlendi. Taş Devri süresince bulunan avcı-toplayıcı toplulukların, yerini tarımla uğraşan halklara bırakması, toplumları ve devletleri ortaya çıkardı.Sanayi Devrimi’ne kadar tarım, insanlığın büyük çoğunluğunun temel geçim kaynağı oldu. Ancak günümüzde de tarımda gözle görülür gelişmeler ve teknolojinin getirdiği etkiler bulunmaktadır. Özellikle20. yüzyıl boyunca tarımda önemli değişiklikler yaşanmıştır. Haber-Bosch işlemine göre, amonyum nitrat karıştırılan tezek sayesinde, ilk yapay gübreler elde edildi. Tarımda işgücünü düşüren makineleşme sayesinde tarımda işçi sayısında azalmalar gözlendi. Üretimin artmasına karşılık işsizlik arttı.Genel

Bunlara karşılık, günümüzde en çok yetiştirilen tarım ürünleri arasında pirinç, mısır ve buğday yer almaktadır.Ayrıca dünyadaki çoğu hükûmet de aynı doğrultuda kaliteli gıda için tarıma yatırım yapmaktadır.[8] Tarıma yapılan yatırımlardan en büyük payı, buğday, mısır, pirinç, soya ve süt almaktadır. Ancak buna karşılık gelişmiş ülkelerde yapılan yatırımların büyük çoğunluğu etkisiz ve çevre düşmanı olmaktadır.Özellikle tarımdaki makineleşme ve yapay gübre kullanımı, çevreye büyük zararlar vermekte ve su kirliliği başta olmak üzere önemli sorunlara yol açmaktadır.Yine 21. yüzyılda çevre sorunlarının ve küresel ısınma başta olmak üzere anormal doğa olaylarının gündeme gelmesiyle beraber, tarımda makineleşme ve yapay gübre kullanımı düşürülmüştür.

Tarımdaki çevre zararlarına alternatif olarak geliştirilen ve ilk defa 20. yüzyıl başlarında Sir Albert Howard tarafından tartışılan organik tarım ise tüm bunlara karşı temiz ve sağlıklıdır. Organik tarım, günümüzde dünya çapında ilgi görse de pahalı olması nedeniyle sadece üst sınıf kişilerce elde edilebilmektedir. Yine bu tür tarımın dünyadaki en büyük destekçisi Avrupa Birliği’dir. Bu birlik tarafından 1991 yılında organik tarım adıyla literatüre eklenen uygulama, 2005′te CAPadlı kuruluşun kurulmasıyla beraber sürat kazanmıştır. Organik gıdanın savaştığı baş yöntemler arasında hormonlu gıda üretimi yer almaktadır.

2007 yılının sonlarında dünyadaki ekonomik dalgalanmalar sürecinde tahıl ürünleri başta olmak üzere birçok tarım ürününde fiyat katlanmaları gözlendi.Gelecekte, fiyatların çok daha katlanması nedeniyle, Afrika ve birçok 3. dünya ülkesinde gıda savaşlarının baş göstermesi beklenmektedir. Birleşmiş Milletler’e göre, 2025 yılına gelindiğinde Afrika sadece nüfusunun %25′ini besleyebilecektir.

Tarımda Teknoloji Uygulamaları

Günümüz dünyasında, tarım iki farklı temel amaç için kullanılmaktadır. Bunlardan ilki, sadece ailesini besleyebilmek için üretim yapan insanlardan oluşan grup, ikincisi ise ticari amaçla tarım yapan insanlardan ve kurumlardan oluşan gruptur.Endüstriyel tarımda, amaç ticaret olduğundan para sahası geniştir ve gübreleme, tohumlama, bakım, sulama gibi olanaklar geniştir. Aynı şekilde endüstriyel tarımda geniş tarım alanları mevcuttur. 20. yüzyılda özellikle tarımsal kimyadaki gelişmeler, üretimi katladığı gibi, insan gücü oranını da düşürmüştür. Ancak bu, hem sağlıksız gıda üretimine, hem de işsizliğe neden olmaktadır.

Tarımda görülen haşaratlara karşı kullanılan ilaçlar, bu haşaratların zararlarını büyük ölçüde engellese de, buna kaşılık bu ilaçlar doğal dengeyi bozmakta ve çevreye zarar vermektedir. Tüm bu zararlara karşılık, tarımda kullanılan traktör gibi araçlar, üretimi arttırmakta ve daha çok insan için besin olanağı sağlamaktadır. Özellikle ilkel tarım aletlerinin yerini modern tarım ve sulama birimlerine bıraktığı 1900′ler boyunca tarımda ivmeli bir artış gözlenmiştir.Amerika Birleşik Devletleri’nde yer alan Ulusal Mühendislik Akademisi‘ne göre, tarımdaki makineleşme, dünyanın yaşadığı 20 devrimden biridir. Yine1999 verilerine göre, günümüz teknolojisi sayesinde, tek bir çiftçi, 130′dan fazla insanı beslemektedir.

21. yüzyıl teknolojisi sayesinde, günümüzde tarımda çeşitlilik, gen çaprazlaması sayesinde artmakta ve birkaç verimli soy birleştirilerek ortaya çok daha verimli yeni bir soy çıkarılabilmektedir. Bu da tarımsal üretimin artmasının altında yer alan etmenlerden biri olarak kabul edilmektedir.

Tarımda Çağdaşlaşma

Tüm tarih çağlarında, geniş tarımsal üretimin önünde büyük engeller mevcuttu. Bunlardan ilki tarımsal bitkiler için sağlanması zorunlu olan besinlerdi. İnsanlar bunun önüne geçmek için hayvan dışkılarını gübre olarak kullandı; topraklarını nadasa bıraktı ve her yıl farklı bir bitki ekti. 18. yüzyılda İngiltere başta olmak üzere batı dünyasında büyük bir devrim yaşandı. Şalgam ve üçgül ekiminin başlamasıyla toprakların nadasa bırakılma zorunluluğu ortadan kalktı. Şalgam; hayvansal üretimde hayvanların kış yiyeceği olarak önemli bir yer tuttu. Şalgam sayesinde hem hayvansal üretim arttı; hem de daha çok hayvan beslenebildi. Yine hayvanların sayısında görülen artışla beraber hayvansal gübrelerde ivmeli bir artış gözlendi.

Endonezya’da hayvan gücünden yararlanılan tarımsal üretim.

Bir başka önemli gelişme de, Norfolk’ta yaşayan İngiliz çiftçiler Vikont Charles Townshend ve Thomas William Coke’un geliştirmiş olduğu dörtlü ekim nöbeti sistemiydi. Bu yöntemle ardışık olarak buğday, şalgam, arpa ve üçgül dikiliyordu ve nadasa gerek kalmıyordu. Yine bu dönemde kaliteli hayvanlar, diğer türlerin arasından seçilebildi. Townshend ve Coke, bu sayede verimli türler elde etti ve sonrasında Norfolk’un verimsiz kumlu toprağına kil ve tebeşir ekleyerek verimi arttırdı. Buna karşılık Avrupa’da bu süreç daha yavaş işledi. Fransız ve Alman çiftçiler uzun süre tüm dünyada olduğu gibi geleneksel ekim-biçimden vazgeçmedi.

Tüm bunları başka gelişmeler izledi. İlk defa dökme demir, sabanlarda silindirlerde ve tırmıklarda kullanıldı. Farklı toprak ve gübre türlerinin tarımdaki verimi arttırdığı anlaşıldı. 1840′ta Alman kimyacı Justus von Liebig, potasyum, fosfor ve azotun bitkilerin gelişiminde önemli bir yer tuttuğunu tespit etti. Yine İngiltere’de John Lawes ve Henry Gilbert, fosfat bakımından zengin kayaları sülfürik asit ile tepkimeye sokarak yapay gübre elde etti. Bu, günümüz yapay gübre kullanımının başlangıcıdır. Yine 1843′te kil akaçlama boruları bulundu ve sonraki yıllar boyunca büyük tarlalar ucuz ve basit yöntemlerle akaçlandı. Tüm bunlar, tarımda yeni bir dönemi açtı. Artık tüm dünyada ortaklaşa yapılan tarım faaliyetleri, pazarlarda satılmak üzere ekonomik bir gelir olmaya başladı.

Buna karşılık Avrupa’nın bazı ülkelerinde gidişat daha farklı biçimlendi. Özellikle Fransa’da soylular, kendi toprakları yerine saray çevresinde yaşamaya başlayınca, zamanla topraklar köylülerin tekeline geçti. 1789′a gelindiğinde Fransa topraklarının %40′ı köylülerin elindeydi. Tarımdaki bu gelişmeler toplumsal yaşamı da kökten değiştirmeye başladı. Tüm dünyada tarımda görülen gelişmeler, özellikle Avrupa’daki kırsal sistemi değiştirdi.

Günümüzde Tarım

Günümüzde tarım, büyük oranda ticari amaçlarla yapılmaktır. Özellikle ulaşımdaki kolaylıklar, tarım ürünlerini çok uzaktaki yerleşimlere bile hem ucuz hem de hızlı bir şekilde taşınmasını sağlamaktadır. 19. yüzyılın sona ermesinden önce Amerika’dan Avrupa’ya tahıl, süt ürünleri ve tuzlu et götürülmekteydi. Saklama ve soğutma yöntemleri geliştikçe, Avrupa birçok ülkeyle tarımsal ticaret yapmaya başladı. I. Dünya Savaşı sıralarında ulaşım güçleşince, dünyanın dört bir yanındaki çiftçiler, ürünlerini pahalı olarak Avrupa’ya sattı. Avrupa bu dönemden sonra Amerika ile büyük rekabete girdi. Ancak başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri tarımsal alanda yeteri ilerlemeyi gösteremeyince mandıra ve süt üretimine gitti. Bu alanda besili evcil hayvanlarını çaprazlayan bilim adamları verimli üretim sağladı. Özellikle Danimarka ve Hollanda’nın dış dünyaya süt ürünleri satması, Avrupa’yı bu alanda öne geçirdi. Ancak yine II. Dünya Savaşı, bu rekabete bir darbe daha vurdu. Avrupa’da üretim çok geriledi ve Avrupa ile ilişkili ülkeler uzun süre kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Bilimsel gelişmeler sayesinde, tarımsal faaliyetler çok farklı coğrafyalarda ve koşullarda yapılabilmektedir. Bitki ve hayvanların genlerinde yapılan değişiklikler sayesinde belli türlerin karşı karşıya olduğu hastalık riskleriyle savaşılabilmektedir. Buna ek olarak başvurulan tarımsal ilaçlamalar, her ne kadar verimi arttırsa da, doğaya ve ekin kalitesine zarar vermektedir. Ayrıca hayvanlara hormonverilerek daha kısa sürede daha çok et ve süt vermesi sağlanmaktadır. Bu yöntem ekinlerde de kullanılmakta ve bitkisel ürünlerin daha bol üretilmesini sağlamaktadır. Bununla beraber et ve sütüretiminde, hayvanlar küçük koğuşlarda aşırı beslenerek ve gün ışığına çıkarılmayarak verim arttırıcı etki oluşturulmaktadır. Ancak bunlar da yine ürün kalitesini düşürmekte ve doğallığı azaltmaktadır. Özellikle gelişmiş aşılama teknikleri, hayvan ve bitki türlerinin karşı karşıya olduğu hastalık riskleriyle savaşmaktadır. Ayrıca çoğu batılı toplum başta olmak üzere organik tarıma dönüş dikkat çekmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT