çok okuyan mı yoksa çok gezen mi bilir sorusu genellikle münazaralara konu olmuştur. kişiye göre değişebilecek bir sonuçtur ancak yine de çok gezenin daha çok bildiği kanısı daha ağır basmaktadır. Peki neden? işte bu sorunuza cevap bulabileceğiniz bir “çok gezen bilir” münazara örneği;
Çok Gezen Bilir Tezi Savunması örneği
Rakip arkadaşlarımızdan biri “Allah’ın ilk sözü oku’dur, Allah bizden okumamızı istiyor.” dedi ve salondan büyük alkış aldı. Sıra bana geldiğinde; “Allah’ın ilk sözü okudur. Doğru. Allah Kur’an-ı Kerim’i okuyun diye emretmiş. Şimdi soruyorum size: İçinizden hanginiz Kur’an-ı Kerim’i okumasını biliyor? ” deyiverdim çocuk aklımla. Konuklardan büyük alkış aldım. Bu alkış bana cesaret verdi. Yine rakiplerimizin “Cahillerden her kötülük gelebileceği” sözlerine de; ( O günlerde gazetede okuduğum, hocalarının arabasını yakan, üniversite kapılarında olay çıkaran öğrencileri hatırlatıp) “Bunları yapan okumuşlar mı, yoksa cahiller mi?” deyiverdim. Sanki içimden bir ses beni yönlendiriyordu. Ve arkasından Macellan’ın, dünyanın yuvarlak olduğunu okuyarak değil gezerek ispatladığını söyledim. Birçok icadın okuyarak değil; gezip görerek, araştırma, inceleme yaparak, gözlem yaparak gerçekleştirildiğini söyledim. Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini, Edison’un elektrik ampulünü, Cristof Colomp’un Amerika Kıtasını okuyarak bulmadığını söyledim. Konuşmama biraz ara verdiğimde veya cümleler arasında alkışlar geliyordu. Bu alkışlar büyüyor büyüyor, sanki bir hamamda yankılanıyordu.
Alkışlardan, konuşmamın gayet iyi gittiğini anladım. Uzay, Güneş, Yıldızlar ve Ay hakkında bilgilerin okuyarak değil, gezerek elde edildiğini, yeryüzü haritalarının gezerek ve görerek çizildiğini söyledim. Şu anda hatırlayamadığım başka şeyler de söyledim. Bu arada heyecanı falan unutmuştum.
Konuşmama devam edecekken, konuşma süremim bitmesi nedeniyle, jüri başkanının süremin bittiğini bana işaret edeceğini anlar anlamaz da, “Daha söyleyeceklerim bitmedi ama sürem bitti” dedim. Zamanı iyi kullanabilmek de puan getiriyordu çünkü. Bana ayrılan sürede konuşmamı bitiremez, konuşmam yarıda kalırsa, puan kaybedecektim. Konuklara saygılar sunup grubuma döndüm. Alkışlar bir müddet daha devam etti. Galiba konuşmam beğenilmişti.
Jüri üyelerinin değerlendirme aşaması bana yıl kadar uzun geldi. Son konuşmamı yaptıktan sonra, biraz umutlanmıştım. Belki de münazarayı biz kazanacaktık. Şükrü Bey sonucu jüriden aldı ve mikrofona geldi. Münazaranın galibini açıkladı. Aman Allah’ım! Münazarayı bizim grup kazanmıştı. Dünyalar bizim olmuştu. Ayrıca konuşmacılardan birinci ve ikinci sözcü seçilmişti. Tezini en iyi savunan konuşmacı ben seçilmiştim. Birinci sözcü olduğum için bana bir de ödül verdiler.( Atatürk’ün Nutkunu.)
bilmem 🙂