Dostluk ile ilgili hikaye yazınız?

Soru CevapKategori: EdebiyatDostluk ile ilgili hikaye yazınız?
Anonymous sordu 8 yıl önce
1 Cevap
313 Staff cevapladı 8 yıl önce

Dost

Genç adamın biri, dermiş babasına her gün; “Benim de  dostlarım var, sendeki dost gibi…” Baba itiraz eder, olmaz öyle çok dost. Hakikisi belki bir belki iki, fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki dostun…

Devam eder durur konuşma… Aralarında başlar bir tartışma, karar verirler bir sınava, dostun hakikisini anlamaya…

Bir akşam bir koyun keserler, ve koyalar çuvala… Baba der ki oğluna:

– “Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dost bildiklerine” Çuvaldan kanlar damlamakta…

Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı…

O dost bakar ki çuvala hem de kanlı bir çuval, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına. Almaz içeri arkadaşını… Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlat geriye döner, ama içten yıkılır… Babasına dönerek:

– “Haklıymışsın baba” der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana… Baba:

– “Hayır evlat, der. Benim bir dostum var bildiğim. Hadi çuvalı sırtla ve bir kere de ona git, selamımı söyle. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından terler, çuvaldan kanlar damlar…

Gider, baba dostuna, selam verir. Kabul görür sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye, bir çukur kazarlar birlikte, koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak belli olmasın diye dikerler üzerine sarımsak…

Genç adam gelir babasına;

– “Baba işte dost buymuş” diye konuşunca, babası:

– “Daha erken, o belli olmaz daha, sen ayrın git O’na, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona… İşte o zaman anlaşılacak dostun hakikisi… Sonra gel olanları anlat bana…

Genç adam aynen yapar babasının dediğini, maksadı anlamaktır dostun hakikisini, babasının dostuna istemeden basar iki tokat!..

Der ki tokatı yiyen dost; “Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasına böyle iki tokada!..”

Dostun hakikisini anlatan güzel bir hikaye (Mevlana Hazretlerinden)

DOST Dediğin; Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı… Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı…

Dost Dediğin; Fanatik olmalı, bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli… Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli, ve ağladığında seninle ağlamalı… Ama hepsinden çok, dost matematiksel olmalı; sevinci çarpmalı… üzüntüyü bölmeli, geçmişi çıkarmalı yarını toplamalı… Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı… Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı… İşi bitince seni bir tarafa atmamalı…

Affetmek ve Dostluk

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:

– “Bir hayat deneyimine katılmak istermisiniz?” Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.

– “O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar.

– “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”

Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

– “Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”

Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

– “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? hep yanınızda olacaklar.”

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:

– “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”

“Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk?”

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

– “Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”

İki İyi Dost

İki iyi dost varmış. Bunlardan biri çok kurnaz diğeri ise çok safmış. Günlerden birgün kurnaz olan saf olan arkadaşının yanına gitmiş. Ondan para istemiş. Saf olan, arkadaşına istediği parayı hiç düşünmeden vermiş. Bir başka gün kurnaz olan saf olanın işini istemiş. Saf yine düşünmeden işini de vermiş. Kurnaz olan tekrar çıkmış dostunun karşısına. Ve bu defa ondan nişanlısını istemiş. Saf olan çok şaşırmış ama zorda olsa ona nişanlısını vermiş. Çünkü dostunu çok ama çok seviyormuş. Günler geçmiş aradan. Bu defa saf olan çok zor durumdaymış. Hemen aklına en iyi dostu gelmiş. En sevdiği dostunun yanına gitmiş. Ondan iş istemiş ama kurnaz olan arkadaşı ona iş vermemiş. Saf olan şaşkın ve üzgün bir şekilde evine geri dönmüş. Günler geçmiş aradan yine. Birgün saf olanın evine dilenci, yaşlı bir kadın gelmiş. Ondan yemek istemiş. Saf olan hiç düşünmeden evine buyur etmiş. Daha sonra saf olan bu yaşlı teyzeye ”İstersen evimde kal. Ben yalnızım. Ben çalışır sen de bana yemek yaparsın” demiş. Yaşlı teyze kabul etmiş. Bir başka gün dilenci yaşlı bir adam gelmiş. Saf olan onu da kabul etmiş ve yaşlı adam da onlarla yaşamaya başlamış. Ama yaşlı adam çok geçmeden vefat etmiş. Bu yaşlı adamın çok büyük bir mirası varmış ve bu mirası saf olana bırakmış. Saf olan artık çok zenginmiş. Birgün yaşlı teyze buna ”Evladım artık evlenme zamanın geldi. Eğer sen de uygun görürsen seni bir kızla evlendirmek istiyorum ” demiş. Saf olan kabul etmiş ve düğün günü gelmiş. Saf olan düğününe en iyi dostunu da yani kurnaz olanı da çağırmış. Düğün başladığında saf olan eline mikrafonu almış ve başlamış anlatmaya:

”Benim çok iyi bir dostum vardı. Birgün benden para istedi ve ben hiç düşünmeden verdim. Yine birgün benden işimi istedi. Ben yine düşünmeden verdim. Tekrar geldi ve benden bu defa nişanlımı istedi. Çok şaşırdım. Üzülerek onu da verdim. Çünkü ben dostumu çok seviyordum. Bu defa ben zor duruma düşmüştüm. Gidip ondan iş istedim ama bana iş vermedi. Ama ben yine de onu düğünüme çağırdım. Çünkü asıl dostluk budur.”

Bu defa kurnaz olan almış mikrafonu eline ve başlamış anlatmaya:

”Çok sevdiğim bir dostum vardı. Çok safdı. Birgün ondan nişanlısını istedim. Üzgün bir şekilde nişanlısını verdi. Nişanlısını istememin sebebi kızın ona layık olmamasıydı. Kız çok kötüydü ama arkadaşım saf olduğu için bunu görememişti. Birgün benim yanıma geldi ve benden iş istedi. Ona iş vermedim. Çünkü onu kendi himayem altında çalıştıramazdım. Ben en iyi dostuma emir veremezdim. Birgün yaşlı bir teyze geldi onun evine. O benim annemdi. Onu arkadaşıma bakması için ben göndermiştim. Yine birgün yaşlı bir amca geldi. İşte o adam benim babamdı. Ölmesine az bir vakit kalmıştı. Mirasını dostuma bırakması için ben gönderdim. İşte şuan da evlendiği kişi de benim kız kardeşim. Onu evlenmesi için ben ikna ettim.” Saf olan göz yaşlarına boğularak en iyi dostuna tüm gücüyle sarılmış…

Sponsorlu Bağlantılar
Cevabınız

14 + 3 =

RenkliNOT