Olur olmaz her şeye sinirleniyorum ne yapabilirim?

Soru CevapKategori: SağlıkOlur olmaz her şeye sinirleniyorum ne yapabilirim?
1 Cevap
313 Staff cevapladı 8 yıl önce

Olur olmaz her şeye sinirlenmenin kaynağında öfke kontrolünün yapılamaması yatmaktadır.   Çabuk sinirlenme konusunda Dr. Hasan AYDINLI tarafından verilen bilgileri sizinle paylaşıyoruz.
Sinirlenince vücutta neler olur?
Sık sık duyduğumuz “kan beynime sıçradı”, “sinirden elim ayağım titredi” gibi sözler, bu durumu az da olsa açıklar. Sinirlendiğimizde vücutta ciddi oranda adrenalin salgılanır. Adrenalin stres durumunu ifade eder. O ân, ‘savaş veya kaç’ sistemi çalışmaya başlar. Saniyeler içinde vücutta birçok muhteşem mekanizma aktif hâle gelir, nabız hızlanır, vücut ısısı artar, gözde pupillalar genişler, kan dolaşımı hızlanır, kanda glikoz artarak kaslara daha çok glikoz gönderilir. Adrenalin hormonu, vücudu tehlikelere karşı savunmaya hazır hâle getirmede rol alır. Yaratıcı’mız, farklı organlarda farklı vazifeler görecek şekilde çok çeşitli adrenalin alıcıları (reseptör) yaratmıştır. Aynı hormonun kalbde farklı, karaciğerde farklı tesir icra etmesi, kompleks ve girift olduğu kadar mu’cizevî bir durumdur. Korktuğumuz, sinirlendiğimiz veya heyecanlandığımızda, kısacası vücutta ‘stres’ arttığında, başka vazifeli hormonlar da devreye girerek vücudumuzda kısa ve uzun vadede değişiklikler olur. Meselâ, sindirim sisteminde, kan dolaşımında, kan şekerindeki değişiklikler ile stres arasında önemli bir münasebet vardır. Hattâ kronik stres durumunda beyin hücrelerinin yapısı bile değişmektedir. Dolayısı ile çabuk sinirlenen kişilerin kalb hastalıklarına, gastrit ve ülser gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarına, hipertansiyona yakalanma riski de artmaktadır. Atalarımızın dediği gibi, keskin sirke küpüne zarar verir.

Öfke muhakemeye zarar verir
Sinirli ve öfkeli ruh hâli, en başta kişinin sağlığına zarar verir. Ayrıca sağlıklı karar verme mekanizmasını bozar. Kişi o esnada tamamen hisleri ile hareket eder. Bunun neticesinde ise, karşısındaki kişilere zarar verir. Makul, mantıklı ve neticeleri iyi kararlar, genellikle kişinin sakin ve asude bir ruh hâli içindeyken verdiği kararlardır. Öfke ânında verilen kararlarda, düşünme ve muhakeme sistemi gerektiği kadar çalışmadığı için hata ihtimali artar. Geçmişimize baktığımızda yanlış kararlarımızın çoğunun, hissî ve çok acelece verilen kararlar olduğunu görürüz.

Sağlıklı karar vermede zihinbeyin sisteminin farklı bölümlerinin koordineli çalışması önemlidir. Ancak stres ânında amigdala ve hipokampus aktivasyonu artar. Bu süreçte beyindeki sinir ağlarının çalışma şeklinde değişmeler olur. Bunu normal akan bir trafiğin kaza sonrası yön değiştirmesine ve ambulansların, itfaiyelerin ve kurtarma ekibinin o bölgede yoğunlaşmasına benzetebiliriz. Orada normal şartlarda çalışan bir sistem yerine olağanüstü şartlarda çalışan bir sistem devreye girer. Hedef, stresi gidermektir. O esnada normal görevlerini yapmak için günlük trafikte yol alan araçlar durmak ve krize müdahale eden araçlara yol vermek zorundadır. Bu esnada beyinde, stresi gidermeye yönelik mekanizmalar çalıştırılır. Etraftaki uyaranlar buna göre değerlendirilir. Sinirlenen kişide ise doğru karar vermek yerine hissiyata göre hareket etmek ve karşıdaki kişiye duygularıyla bir tepki vermek söz konusudur. Bu tepki, sözlü veya fiilî olarak karşıdaki kişiye zarar verme şeklindedir. Kişideki muhakeme, düşünme, mantık ve kontrol mekanizmaları zayıfsa, kişinin öfkeli durumda alacağı kararlar çoğunlukla isabetsizdir. Bundan kişinin hem kendisi hem de çevresi zarar görür.

Öfke ve sinir huzursuzluk kaynağıdır

Çalışma hayatında, aile içinde veya herhangi bir mecliste çabuk sinirlenen bir kişi varsa, onun etrafındaki her ferdin bundan menfî etkilendiğini görürüz. Her ân bağıracağı, kızıp söyleneceği, eleştireceği ve gerginlik oluşturacağı beklenen bir kişinin yanında kimse huzurlu olamaz. Çünkü o kişideki negatif enerji başkalarına da tesir eder ve oradaki herkesin stresi artar. Neticede herkesin hata yapma riski artar. Bir aile içinde stres artarsa o aile içindeki fertler daha çok hata yapar. Bu hataya tepki veren ebeveyn, daha çok strese sebep olur, bu şekilde fasit daire devam eder gider. Kişiler, önce huzurlarını sonra mutluluklarını kaybeder. Aile içi huzursuzluklara baktığımızda çabuk sinirlenen kişilerin verdiği gereksiz tepkilerin bu konuda önemli bir rol oynadığını görürüz.

Sinirliliğin sebepleri
Kişilerin mizacı, çabuk sinirlenmenin en önemli sebeplerden biridir. Fevri mizaçlı fertlerde, çabuk sinirlenme daha sık görülür. Bu kişilerin stres hormonuna daha kolay cevap verdiği bilinir. Reseptörleri daha hassastır. Bu kişilerin amigdala ve hipokampus aktivitesi diğer kişilere göre daha farklı bulunurken, frontal kortekslerinde (alnın arkasındaki beyin bölümü) de bazı farklılıklar görülmüştür. Tiroit hormonu fazla olan kişilerde de, bu hormonun tesirlerine bağlı sinirlilik olabilir. Ayrıca aşırı yük altında bulunan, yoğun bir sorumluluk alan kişilerin stres hormonu daha fazla salgılanır. Bu süreçte kontrol mekanizmaları bozulur. Rekabetçi, mükemmeliyetçi, ayrıntıcı ve titiz (A tipi) kişilik yapılarında da sinirlilik daha sıktır. Egoist yapıdaki kişilerin de engellenme karşısında çabuk tepki verdiği bilinir. Çocukların çabuk sinirlenmesinde ise, sayılan bu sebeplerin yanı sıra kötü rol modelleri de önemli bir etkiye sahiptir.

Sinirliliğin psikiyatrik sebeplerine baktığımızda, depresyondaki kişide strese karşı ya aşırı duyarlılık veya tepkisizlik görülür. Aşırı gergin ve tepkili bir yapı varsa, kronik depresyon akla gelmelidir. Ayrıca duygu durum bozukluklarında ve manik kaymalarda da aşırı bir sinirlilik hâli görülür. Uyuşturucu madde bağımlılarında, hem madde kullanırken hem de maddeden yoksunluk döneminde sinirlilik çok belirgindir. Kişilik bozukluklarında özellikle antisosyal yapıdaki kişilerde aşırı öfkelenme, öfkesini kontrol edememe ve sonrasında ise fizikî zarar verme görülür. Bu kişiler, karşıdaki kişiye zarar veremezse kendilerine zarar verirler. Dışlanma, sosyal izolasyon, mobbing (işyerindeki kişilere yapılan psikolojik taciz) gibi durumlara maruz kalan kişilerde de gerginlik ve buna bağlı olarak da sinirlilik görülebilir. Uykusuzluk, açlık gibi fizyolojik ihtiyaçların karşılanmaması da sinirliliğe yol açar. Stres sürecindeki kişilerde ilginç bir şekilde uykusuzluk veya aşırı uykulu olma hâli görülebilir. Benzer şekilde iştah artışı ve iştah azalması da söz konusudur. Uyku, iştah problemleri sinirliliğe yol açtığı gibi, sinirlilik de uyku ve iştah problemlerine sebep olabilir.

Hayatın özünde sükûnet vardır

Kâinata baktığımızda her şeyde bir sükûnet görürüz. Yeryüzünde her gün her yerde fırtına esmez ve denizlerde her gün dev dalgalar köpürmez. Yeryüzündeki tabiat hâdiselerinin periyodik, dengeli ve ahenkli işleyişi insana sükûnet mesajı vermektedir.

Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatına baktığımızda bu sükûneti görürüz. O, kendi şahsına ait en büyük taarruzlarda bile sükûnetini ve teennisini korumuştur. Düşmanlarına karşı bile ortaya koyduğu bu tavır, bize güzel bir örnektir. Kendi aile hayatında ve sahabeleriyle geçirdiği zamanlarda ortaya koyduğu davranışlarda, asla öfke ve hiddet görmeyiz. Kızmanın, karşıdaki kişiye gösterilecek reaksiyonun gerekli olduğu zamanlar olabilir. Dinimize, mânevî değerlere olan taarruzlara karşı sinirlenmek, öfkelenmek haklı olabilir. Bu hakka dayanıp kişiye veya kişilere ceza verme hakkı bize verilmemiştir. Bu cezayı ancak mahkeme verebilir. Kendi adımıza, kendi egomuz adına ölçüsüz bir şekilde öfkelenip etrafımızdaki insanları kırıp dökmek İslâmî ahlâka aykırıdır.

Sinirliliği nasıl azaltabiliriz?
“Allah’tan korkan kimseler öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah, iyilik edenleri sever.” (Âli İmran/134) mealindeki âyet bize bu konuda çok net bir ölçü vermektedir. Öfkeyi hafifletmenin önemli bir yolunun insanları affetmek ve iyilik yapmak olduğu anlaşılabilir. Çünkü öfkeyi yutmak, insanı affetmek ve iyilik etmek âyeti kerîmede ardı ardına anlatılmaktadır.

Nefsin terbiyesi sinirliliği azaltmanın ilk adımlardan birisidir. Günümüz insanının ben merkezli bakış açısı, kendine dönük her türlü eleştiriye aşırı reaksiyon vermesine sebep olmaktadır. Kendine haksızlık yapıldığını düşünen, saygı görmediğini söyleyen, sözünün dinlenmediğini ifade eden, en küçük engellenme karşısında sinirlenip saldırgan bir tavır içine giren kişilerde, egoist bakış açısının ön plânda olduğu görülür. Bu sebeple kişinin kendi tepkisi konusunda ‘farkındalık’ oluşturması, çözüm için ilk adımdır.

Mütevekkil ve kadere teslim olma da, kişinin ruh haline müspet tesir eder. Üzerimize aldığımız sorumluluğu, bu değerlerle stresi artırmadan yerine getirmek mümkündür. Kişinin mânevî hayatının sağlam olması, kendine has bir güven ve huzur meydana getirir. Yaratıcı’yı bilen ve O’na teslim olan kişi, hâdiseler karşısında sükûnetle davranacak ve teenni ile hareket edecektir. Abdest, namaz, zikir, dua ve diğer ibadetler, her bir ferdin kalb balansını ayarlamasını kolaylaştıracak, dolayısıyla onu, şeytanı ve nefsi hoşnut edecek tepkiler vermekten alıkoyacaktır.

Sohbet ve nasihat meclisleri de, her bir ferdi değiştirecektir. Mânevî atmosferi teneffüs eden kişinin ben merkezli davranması, olur olmaz şeylerden başkalarının kalbini kırması, insanları hiçe sayarak kendi tepkilerini ölçüsüz bir şekilde ortaya koyması daha zordur. Şeyh Sadi’nin Bostan Gülistan isimli eserinde bu konuda güzel bir misâl verilir: “Toprağa sormuşlar sen neden güzel kokuyorsun diye… Toprak cevap vermiş, bir testinin içinde misk yaprakları ile birlikte kaldım da ondan.” Netice olarak kişinin çevresi, münasebet içinde olduğu kimseler, onun şuuraltı davranışlarını besler. İyi tepki vermek için, iyi insanlarla birlikte olmak gerekir.

Kişinin elinde olmadan verdiği aşırı tepkiler ve bütün gayretine rağmen düzelmeyen durumlar ise, psikiyatrik bir tedavi gerektirir. Kullanılacak bazı ilâçlar vasıtasıyla bu tepkilerin dengelenmesi mümkündür.

Sinirlenmenin ve öfkenin verdiği zararın şuurunda olan ve ona göre hareket eden kişiler, hem kendilerine hem çevrelerine huzur verir. Burada önemli olan herkesin kendi söz ve davranışlarını kontrol edebilmesidir. Bunu başarabilen kişilerin, öfkenin ve sinirliliğin zararlarından kurtulacağı, güzel sözleri ve davranışları ile çevresine örnek teşkil edeceği açıktır. İnancımızın gereği de budur.

Sponsorlu Bağlantılar
Cevabınız

10 + 2 =

RenkliNOT