Yalova’nın çevre sorunlarını anlatan Ahmet Akyol‘un yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Tüm dünyada olduğu gibi, Yalova’da da en önemli konulardan biri, Çevre…
Ne var ki, bu konuda duyarlı olduğumuzu söyleyebilmek mümkün değil!
Konuyla ilgili bürokratlar ve gönüllü kuruluşlar, tüm iyi niyetle çaba göstermelerine rağmen, halkın ilgisizliği karşısında çaresiz kalıyorlar.
Yalova’da çevre kirliliği denince akla gelen deniz kirliliği, toprak kirliliği, hava kirliliği ve gürültü kirliliği gibi kirliliklerinin hepsi var.
Bir zamanlar İstanbul, Kocaeli ve Bursa illerinin plajı durumundaki Yalova, artık denizinden istifade edilecek bir yer değil.
Yani Yalova artık “Mavi” değil, Yalova tanımı içinde “Mavi” renk yok.
İnanılır gibi değil ama, bizzat Yalovalı’nın kendisi, deniz kenarındaki o güzelim kumsalların üzerine taş döşemiş ve park yapmış, tiyatro yapmış, kıyılarına arka taraflar deniz görmesin, denizden gelen rüzgâr Yalova’nın içlerine kadar gitmesin diye 5-6 katlı, hatta yer yer daha fazla katlı binalar dikmiş.
Oysa, gelişmiş deniz kıyısı kentlerinde, caddeler denize diktir. Denizden gelen rüzgâr, kentin içlerine kadar girer ve bu kentlerde yaşayan insanlar kentin her yerinde denizin kokusunu ta içlerinde hissederler.
Bir zamanlar yunus balıklarının gemilerle yarış yaptığı Marmara Denizi, Tuna üzerinden gelen Avrupa’nın zararlı atıkları, İstanbul’un ve Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan belediyelerin kanalizasyonları ile sanayi tesislerinin atıkları yüzünden neredeyse kimyasal bir bileşime dönüşüyor.
Deniz dökülen Yalova derelerinin çoğu son derece koyu renkli ve bunlar zaman zaman köpürüyor. Derelerin iki tarafındaki bir takım tesislerin zararlı sularını buralara dökmeleri engellenemiyor. Ve ne yazık ki, bu asitli sularla yine dere kenarlarında bulunan bazı sebze ve meyve bahçeleri sulanıyor.
Marmara Denizi, boşaltılan foseptikler yüzünden giderek kahverengileşiyor. Bu sebeple de “Yasak”, “Kirli” ve “Tehlikeli” noktalar her geçen gün biraz daha artıyor.
Ne demiştik başta, Yalova’nın “Mavisi” artık yok!
Peki, Yalova’nın “Yeşil” i ne âlemde, bir de ona bakalım.
Yayla evleri genelde ağaçtan olur ve doğayla bütünlük sağlanır.
Yıllar önce Yalova’nın yayla turizmi gündemdeyken söylenenleri çok iyi hatırlıyorum: “Yaylalara Mardin evleri yapacağız “ denmişti. Mardin evleri taştan olur. Buralara bir de elektrik ve borularla su gitti mi, yaylalar doğallığını kaybeder. Şehirde yaşayanların doğayla uyumlu yaşayacağız diye doğayı katlettikleri bir ortama dönüşür.
Sayın Hayrettin Karaca’nın her fırsatta söylediğini bir kere daha hatırlayalım: “ Asfalt gider, orman biter.”
Bir kaç sene önce, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından, “Turizm Kenti Yalova” konulu, bir panel tertiplenmiş, burada yayla turizminin yarar ve zararları uzun uzun anlatılmıştı.
Bakanlıktan gelen ilgili konuşmacı, yaylalara yapılan sunî ve son derece çirkin yapıların önüne geçilemediğini, bunlara karşı hiçbir cezaî müeyyide uygulanamadığını, yaylalara gidişler kolaylaştıkça, yaylaların yaylalıktan çıktığını, çok açık ve net bir biçimde göstermişti. Nedense, bu sözlere kimse itibar etmedi.
Şahsen ben, gerek doğa yürüyüşü, gerek yayla turizmi için şelâle ve gölleri görmeye geleceklerin, doğayı tahrip ve kirletmekten başka, Yalova ekonomisine en ufak bir katkı sağlayacaklarına inanmıyorum.

Yalovalı, orman yollarını turizm amaçlı kullanmak için açmakla, kanaatimce doğaya büyük zarar vermiştir. Yalovalı, bu durumu yıllar sonra daha iyi anlayacaktır ama o zaman da çok geç olacaktır.
Körfez Köprüsü’nün yapımı, geçtiği güzergahtaki doğal güzellikleri tamamen ortadan kaldıracaktır. Körfez Köprüsü bir ihtiyaçtır ama Yalova’ya getirip götürecekleri çok iyi etüt edilmeli ve gereken önlemler şimdiden alınmalıdır.
Yalova’nın “Yeşil”ini etkileyen önemli bir olgu da, çöp sorunudur. Çöp alanı Yalova için henüz problem olmaktan çıkamadı. Bu konuda yaşananlar, Yeşil Yalova için darbe olmaktadır.
Son Söz: Çevre Haftası münasebetiyle aklıma gelenleri kısaca belirtmek istedim. Yalova’nın Mavi’si kalmadı, Yeşil’i de elden gitmek üzere…