Kategoriler
Aşk Soru / Cevap

Aşk Nasıl Bir Şey?

Aşk denen duygu

Bugüne kadar üzerinde en çok konuşulan,en çok tartışılan duygu “aşk” olmuştur. Burada aşk denen duyguyu bir kaç kelime ile sınırlayıp kısaca anlamını veremem veremiyeceğim :D.

Sponsorlu Bağlantılar

Çünkü aşk denen duygunun kesin bir tanımı yoktur. Bu duyguyu yaşama şansı olan her insan farklı bir tanımlama yapar. Nedeni insanın iç dünyasında oluşan farklılıkların birbirinden farklı hissedişlerin ortaya çıkmasına neden olmasıdır.

Sizce aşk nedir?

BEN BULAMADIM BUNUN TARİFİNİ..

SORDUM BİRİLERİNE ;

KİMİSİ DELİLİK DEDİ..

KİMİSİ GÖZLERİ KÖR EDER..

KİMİSİ HİÇBİRŞEY UMRUNDA OLMAZMIŞ DEDİ..

KİMİSİ NANKÖR YAPAR İNSANI DEDİ..

KİMİSİ HİÇ YAŞAMADIM DEDİ..

KİMİSİ GÖZLERİME BAK ANLARSIN DEDİ..

KİMİSİ DE O İNCE BİR HASTALIK DEDİ..

BİR KERE YAKALANDIMI İNSAN ,

KURTULAMAZMIŞ..

HATTA BU HASTALIKTAN ÖLENLER BİLE VARMIŞ..

BEN Mİ NE DEDİM

HAYATTA HERŞEY YAŞANILIR..

BENCE BİR KERE DE OLSA DA TATMAYA DEĞER..

AŞK Böyle Birşey İşte!

AŞK NASIL BİR ŞEYMİŞ BİR KADININ AĞZINDAN DİNLEYELİM:
”Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı… Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği başka bir deyişle vurdum duymazlığı evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış uzaklaştırmıştı. Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak ‘niye?’ diye sordu. ‘Gerçekten belli bir sebebi yok’ dedim ‘sadece yoruldum.’ Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! Sonunda sordu: ‘seni caydırmak için ne yapabilirim?’ Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. ‘İşte mesele tam da bu’ dedim. ‘Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.’ ‘Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına hattâ ölümüne mâlolacak. Bunu benim için yapar mısın?’ Yüzümü dikkatle inceledi ve ‘Sana bunun cevabını yarın vereceğim’ dedi. Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu. Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş altına da bir not bırakmıştı. ‘Sevgilim’ diye başlıyordu’O çiçeği senin için koparmazdım’ Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim. ‘Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.’ ‘Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.’ ! ‘Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’ ‘<Sâdık arkadaşın>ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.’ ‘Evde oturmayı sevdiğinden içe kapanıklığını dağıtmak can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.’ ! ‘Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem çiçeklerin renginin – gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’ ‘Ama seni benden daha fazla seven biri varsa evet o uçuruma gidip o çiçeği senin için koparırım bir tanem.’ Baktım mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Göz yaşlarım mektuba düşüyordu. ‘Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.’ Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi. Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim. Bu gerçek aşktı. İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz. Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız belki artık romantik değil… Belki sıkıcı tekdüze hatta belki yüzsüz… Ama hep oralarda bir yerdedir. Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır. Hayat tam da böyle bir şeydir…”

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT