Kategoriler
Faydalı Bilgiler Kültür/Sanat

D Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

Osmanlı Türkçesi Sözlüğü ( D Harfi)

Bu yazımızda D harfi ile başlayan bazı Osmanlıca kelimelerin Türkçe karşılıklarına yer verdik. Türk tarihinin büyük bir kısmının Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış olması,  günümüzde Osmanlı Türkçesini öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu göstermekte. Gerek Osmanlı tarihine ilgi duyanlar için, gerekse bilgilerini geliştirmek isteyenler için faydalı olmasını umuyoruz…

Sponsorlu Bağlantılar

Anlamını merak ettiğiniz Osmanlıca kelimeyi  ctrl+f  kombinasyonu ile aratarak kolaylıkla bulabilirsiniz…


DÂB: 1. Adalet, doğruluk, 2. İhsan, vergi.

DÂBBE: Yük ve binek hayvanı.

DÂBBETÜ’L-ARZ: Kıyâmet alametlerinden olup topraktan çıkan varlık.

DÂD-I HAKK: 1. Allah vergisi. 2. Veriş, satış.

DÂFİ’: 1. Def’ eden, savan, savuşturan, iten. 2. Cenab-ı Hak.

DÂĞ-DÂR: 1. Kızgın demirle nişanlanmış, dağlanmış. 2. Pek müteessir, çok üzgün.

DÂİN (DÂYİN): Borç veren, alacaklı.

DAKİK: 1. İnce, ufak, nâzik. 2. Toz haline getirilmiş şey, un. 3. Dikkatli ölçülü davranan titiz kimse.

DALÂLÂT-I BEŞERİYYE: İnsanlığın sapıklığı, beşerî sapıklık.

DALÂLET: Hak yoldan sapma, sapıklık, azgınlık.

DALÂL-İ MUBÎN: Apaçık sapıklık.

DÂLL Bİ’L-İŞÂRE: İşaretle delâlet etme. Sözün işaretle mânâya delâlet etmesi.

DÂLL U MUDILLE : Doğru yoldan çıkanlar ve çıkaranlar, sapanlar ve saptıranlar.

DÂLLÎN GÜRÛHU: Sapıklar, azgınlar topluluğu.

DÂLLİN: Doğru yoldan sapmış olanlar, azgınlar.

DÂR: Ev, yer, yurt, dünya.

DARBE-İ AZÂB: Azap darbesi, azap verici vuruş.

DARB-I MESEL: Ata sözü.

DÂREYN: İki dünya: Dünya ve ahiret.

DÂR-I DÜNYA: Dünya.

DÂR-I HARP: Müslümanlarla savaş halinde olan gayri müslim ülke.

DÂR-I İSLÂM: İslâm ülkesi.

DÂR-I KÜFÜR: Gayr-i müslimlerin ülkesi.

DÂR-I SAADET: Mutluluk yeri.

DÂR-I UHRA: Ahiret yurdu.

DARÎRU’L-BASAR: Kör, âmâ.

DÂRU’N-NEDVE: Mekke şehir meclisi.

DÂRU’S-SELÂM: 1.Selamet yurdu, cennet. 2. Bağdat şehrinin ünvanı.

DÂRÜ’L-HİLAFET: İstanbul.

DE’B-İ KADÎM: Eski gelenek, eski usûl, eski âdet.

DEBÛR: Batı rüzgarı, batı taraftan esen yel.

DECCÂL: Kıyametten az önce çıkacak, insanlardan bir kısmını sapıtacak ve daha sonra Hz. İsa tarafından öldürülecek olan şahıs.

DEF’: Öteye itme, savma, savulma.

DEF-İ İHTİYAÇ: İhtiyacın giderilmesi, ihtiyacın karşılanması.

DEF-İ MAZARRAT: Zararı giderme.

DEF-İ MEFSEDET: Fesadı ortadan kaldırma.

DEFTER-İ A’MÂL: Amel defteri, insanların dünyadaki hayır ve kötülüklerin kaydedildiği defter.

DEHA: 1. Olağanüstü zeka ve anlayış kabiliyeti. 2. Olağanüstü zeka sahibi kimse.

DEHLİZ: Hol, koridor.

DEHRİ: Dünyanın sonsuzluğuna inanıp ahireti inkâr eden kimse Materyalist.

DELÂLET: Yol gösterme, kılavuzluk etme.

DELÂLET-İ AKLİYYE VE MANTIKIYYE: Akıl ve mantık yardımıyla, akıl ve mantığın yola göstermesiyle.

DELİL: 1. Kılavuz, yol gösterme. 2. Kanıt.

DELİL-İ NAKLÎ: Naklî delil, Kitabî delil. Kur’ân-ı Kerim ve Hadis-i şeriflere istinad eden delil.

DELÎL-İ ŞUÛDÎ: Görgüye dayanan delil.

DEM: 1. Kan, 2. Soluk, nefes. 3. Zaman, an.

DEM’: Göz yaşı, göz yaşı dökme, ağlama.

DEM-İ MESFUH: Dökülmüş kan.

DENÂNET: Alçaklık, zillet.

DENÎ: Alçak.

DERMİYÂN: Ortada.

DERPİŞ: Göz önünde, en önde.

DERS-İ İNTİBAH: Uyandırma dersi.

DERÛN: İç taraf, dahil, kalp.

DEVR-İ CÂHİLİYYE: Cahiliyye devri, İslâm’dan önceki devir.

DEVR-İ SABAVET: Çocukluk çağı.

DEYN: Borç.

DEYYÂN: Mükâfatlandıran veya cezalandıran, hâkim. Allah.

DEYYÂR: 1. Manastır sahibi. 2. Biri, bir kimse, fert.

DÎBÂCE: Başlangıç, önsöz, mukaddime.

DİĞERGÂM: Başkalarını düşünen, bencil olmayan.

DİL-ÂVÎZ: Gönül çeken, câzip.

DİL-NİŞÎN: Hoşa giden, kalpte yerleşen.

DÎN U DİYÂNET: Din dindarlık, din ve din duygusu.

DÎNÂR: Bir altın liranın dörtte bir değerinde olan eski bir para.

DÎN-İ HAK: Hak din İslâmiyet.

DİRAYET: Zekâ, iktidar, beceriklilik. Akıl ve ilim yoluyla yapılan çözüm.

DİRHEM: 1. Okkanın dörtyüzde biri olan eski ağırlık ölçüsü. 2. Gümüş para.

DİVAN: Arap şiiri, Divan-ı Arab, Arab’ın şiir külliyatı.

DÛN: 1. Alçak, aşağılık. 2. Aşağı. 3. Altta.

DÜBB-İ ASGAR: Küçük ayı (yedili yıldız grubu).

DÜBB-İ EKBER: Büyük ayı (yedili yıldız grubu).

DÜLDÜL: Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Hz. Ali’ye verdiği beyaz at.

DÜSTÛR: Kânun, kaide, kural, esas.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT