Kategoriler
Din Kültürü Sağlık Bilgisi

Epilepsi Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Ramazan ayı oruç ayı olarak bilinir ve bu şekilde adlandırılır. Oruç tutmak için gereken şartların taşınıp taşınmadığı konusu özellikle oruç tutmalarına çeşitli sağlık sorunları olanlar tarafından sıkça sorulmaktadır. Oruç bedeni bir ibadet olduğu için bu konuda bir doktora danışıp bilgileri sizlere aktarıyoruz.

Sponsorlu Bağlantılar

Epilepsi Hastaları Oruç Tutamaz Mı?

Ben 6 yıl öncesinde tesadüfen epilepsi hastası olduğu mu öğrendim. Ama hiç nöbet geçirmedim. Konya tıp fak. hastanesinde bir nöroloji doktorunun bir buçuk yıllık ilaç tedavisini kullandım. Ondan sonra kullanmama gerek olmadığını söylediler. Normal hayatıma devam ettim. Ama her yıl bir kere EEG çektiriyorum. Bu yaz yeniden çektirdim ama doktorum hafiften bir şeyler var ama önemsenecek bir şey değil dedi. Ama oruç tutma belki hastalanırsın diyor. Sizce de tutmamalı mıyım orucu mu? Bu hastalık her an ortaya çıkabilir mi?

Prof.Dr. Safiye Bilgin Cevabı:

Merhaba. Sizin öncelikle epilepsi olup olmadığınızın netleşmesi gerekir. Nöbetiniz olmadığını belirtmişsiniz. Nöbet yoksa epilepsi de yoktur. EEG’de bozukluk çıkması, nöbet olmadığı durumlarda bir şey ifade etmez. Eğer epilepsi iseniz en az 2 yıl hiç nöbet geçirmez ve bunun sonunda çekilen uyku EEG’si de normal bulunursa ilaç azaltmaya başlayabilirsiniz. Epilepside ilaç kesimi birden değil azaltarak yapılır. İyi günler.

Sara Hastaları ve Oruç

Sara hastaları oruç tutabilir mi? Bu sorunun cevabı nöbet türüne ve tedavi şekline göre değişir. Özellikle son yıllarda üretilen nöbet engelleyici ilaçların günlük kullanımları oruç tutmaya engel teşkil etmemektedir. Nöbetleri kontrol altında olan hastaların uyku düzenine dikkat etmek kaydı ile oruç tutmalarında bir sakınca olmadığını görüyoruz. Hatta oruç bazı sara hastalarında nöbetlerde seyrelme nedeni olabiliyor. Ancak bu hastalar hekim gözetiminde oruç tutmalılar. Özellikle tedavilere dirençli sara hastaları oruç tutma konusunda dikkatli olmalı.

Dr. Ali Akben

Bizim tavsiyemiz ise sara hastalarının doktoru ile görüşerek karar vermesidir.Doktor oruç tutmasının sakıncalı olduğunu söylüyorsa bir alime de danışarak tutmaması daha doğru olur.

Oruç Tutması Sakıncalı Olan Hastalıklar

Oruç, uzmanlar tarafından sağlıklı kişilerde midenin dinlenmesi ve vücutta detoks etkisi yapması nedeniyle yararlı bulunurken; hastalar için ise bazı sağlık problemlerini beraberinde getirmesi nedeniyle önerilmiyor. Ramazan ayı süresince yaşlı ve hamilelerin yanı sıra kalp, hipertansiyon, şeker hastalığı, ülser ve ruhsal problemler gibi kronik hastalığı bulunanların oruç tutmaları sakıncalı olduğu belirtiliyor.

Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü uzmanları, kronik hastalara oruç ile ilgili uyarılarda bulundu.

Kimler Oruç Tutmamalı?

Hastalık, insanın hayati fonksiyonlarının düzenli bir şekilde devam etmemesi veya etraftan gelen uyarılara cevapta yetersiz kalma halidir. Hastalık, oldukça ciddi ve tedavi gerektiren bir durum olabileceği gibi basit bir rahatsızlık da olabilir. Ramazan ayı süresince özellikle kalp, hipertansiyon, şeker hastalığı, ülser ve ruhsal problemler gibi kronik hastalığı bulunanların oruç tutmaları sakıncalıdır. Ramazan ayı süresince ağır yiyeceklerin tüketilmemesi, bol sıvı alınması ve ağır sporların yapılmaması gerekir.

Ramazan ayında bazı özel durumu olanların da oruç tutması sakıncalıdır. ”Parkinson, Alzheimer, sara, psikiyatrik bozukluk, kanser, kronik böbrek yetmezliği olanlar, yaşlı ve vücutça düşkün kişiler, düzenli olarak ilaç kullanması gerekenler, ameliyatlı veya ameliyatın dinlenme döneminde bulunanlar, hamile veya çocuk emzirenlerin de oruç tutması sakıncalı olabilir.

Oruç tutulmasının sakıncalı olduğu hastalıklar şöyle özetlenebilir:

  • Tedavisi zor ya da ciddi bir hastalık sebebiyle bir ameliyat geçirmiş ve mutlaka beslenmesi gereken hastalıklar. Bu gruba tüm kanserli ve önemli ameliyat geçirmiş hastalar dahil edilebilir.
  • Devamlı ilaç kullanmayı gerektiren ağır kalp, böbrek, karaciğer hastaları, ağır şeker hastalığı olan kimseler.
  • Şiddetli ağrılı hastalıkları sebebiyle ilaç kullanması gereken kimseler, ülser hastalığı ve diğer sancılı hastalıkları olanlar
  • Mevcut bir hastalığın oruç sebebiyle daha ağırlaşabileceği ya da sıhhatin bozulacağından endişe edilen hastalıklar, (Tüberküloz ve diğer ateşli hastalıklar gibi)

Şeker hastaları ve oruç: Şeker hastalığında beslenme biçimi çok büyük bir önem taşır. Şeker hastalığı olanların 3 ana ve 3 ara öğün olarak beslenmesi yani sık sık yemek yemesi gerekir. Oysa şeker hastası olanlar oruç tutarken, tedavide olması gerekenin aksine akşama kadar aç kalırlar ve şekerleri düşer. İftarda yenen yemeklerle vücuda fazla miktarda glikoz kaynağı girdiğinden şeker normal düzeyinin çok üstüne çıkar. Şeker hastalığının tedavisinde vücuda çok fazla şeker kaynağı sokmamak ve pankreası zor durumda bırakmamak gerekir.

Tokluk kan şekeri yüksekliği, kalp hastalıkları riskini de artırır. Şeker hastalarının kanında çok miktarda bulunan şekerin damar sertliğine neden olması nedeniyle kalbe gelen kan miktarı azalır. Bunun sonucu olarak göğüs ağrısı, kalp krizi veya ani kardiyak ölümler ortaya çıkabilir. Öğünlerden iki saat sonra ortaya çıkan tokluk kan şekeri yüksekliği de bu riski arttırabilir.

Şeker hastalığı olmayan kişilerde yemekten sonra pankreasta üretilen insülin hormonu hızlı bir şekilde salgılanırken, şeker hastalarında, bu hızlı erken dönem insülin salgılanması kaybolur. Açlık kan şekeri normal olan kişilerde öğünlerden 2 saat sonra ölçülen kan şekeri yüksek olabilir ve gizli şeker bulunabilir. Sadece açlık kan şekeri kontrolü ve şeker hastalığı tanısında yetersiz olup, 100 hastadan 31’inin açlık kan şekerinin normal olmasına rağmen tokluk kan şekerine bakıldığında şeker hastası olduğu görülür.

Şeker hastalarını ilaç tedavisi ve diyeti kendi başına bırakması sakıncalıdır. İlaç ve insülin alan, hatta diyet yapan şeker hastalarının bunları kesinlikle aksatmaması gerekir. Çünkü bu ilaçların etki süreleri 8-12 saat arasında değişir ve hasta bu ilaçları almayı kendi başına bırakırsa kalp ve tansiyon hastalıkları riskini daha da artırır. Yaşam boyu süren, kronik bir hastalık olan şeker hastalığı, tanı konulduğu ilk dönemde kişilerde ruhsal ve sosyal sorunlar da yaratır. Dolayısıyla şeker hastalarının hormonal değişikliğe neden olan stresten uzak durmaları gerekir.

Ülserli hastalar ve oruç: Peptik ülser; mide veya oniki parmak bağırsağında (duodenum), bazen de yemek borusunda oluşan bir yaradır. En sık on iki parmak bağırsağının başlangıç kısmında ve midede görülür. Açlık ağrıları şeklinde veya özellikle gece uyandıran ve sırta yayılan karın ağrıları, yanma, kaynama, hazımsızlık, halsizlik şeklinde ortaya çıkabilir. Ağrılar midenin boş olduğu zamanlarda, öğün aralarında veya yemekten sonra belirginleşir. Birkaç dakika ya da birkaç saat devam edebilir. Açlık, özellikle 12 parmak bağırsağı ülserinin seyrini olumsuz yönde etkiler. Ramazan aylarında birçok kimsede ülser ağrılarında artma, kanama, ülserin delinmesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Ülkemiz hastanelerinde, ramazan aylarında ülserin delinmesi veya ülser kanaması nedeniyle yatan hastaların sayısında belirgin bir artış gözlenir. Ülserli hastaların oruç tutmamaları doğru olur ya da özel veya ciddi önlemlerin alınması gerekir.

Hipertansiyonlu hastalar ve oruç: Oruç tutan hipertansiyon hastalarının tedavilerine dikkat etmemeleri durumunda önemli sorunlarla karşılaşabilirler. Ramazan ayının başlaması nedeniyle oruç tutan hipertansiyon hastaları oruç tutmaya başlamadan önce mutlaka doktorlarına başvurmaları gerekir. Doktoru tarafından oruç tutmalarına izin verilen hipertansiyon hastalarının iftarda aşırı yemek yememeye dikkat etmeleri şarttır. Ramazan ayının ilk günlerinde yüksek tansiyona bağlı sağlık sorunları daha sıktır. Hipertansiyon hastalarının ilaçlarını aksatmadan kullanmaları gerekir. ”Ramazan ayında oruç tutan hipertansiyon hastaları tedavilerine dikkat etmezlerse önemli sorunlarla karşılaşabilirler. İlaçların iftarda mı, sahurda mı alınması gerektiği mutlaka doktora sorulmalıdır.

Kalp hastaları ve oruç: Ramazan ayının yaz aylarına rastladığı dönemlerde hem oruç tutulan süre daha uzun sürmekte, hem de sıcaklık nedeniyle terlemenin artması sonucu sıvı kayıpları artmaktadır. Vücudumuzun bu değişen düzene uyum sağlaması bazen üç haftayı bulmaktadır. Bu durum özellikle kalp hastalarının tedavisinde bazı zorluklara yol açar ve ilaç alım saatlerinin yeniden düzenlenmesini gerektirir. Günümüzde birçok kalp ilacı günde tek doz veya iki dozda kullanabilmektedir. Bu nedenle oruç tutmayı düşünen hastalar mümkünse Ramazan başlamadan kendilerini takip eden doktor ile görüşerek en uygun ilaç kullanım şeklini oluşturmaları gerekir. Ciddi kalp yetersizliği olan hastaların tedavileri bazen iftar ve sahur arasına sınırlanamaz. Bu grup hastalar doktorlarının önerileri çerçevesinde hareket etmeli ve eğer doktoru izin vermiyorsa oruç tutmamaları gerekir. Çünkü bu grup hastaların iyilik hali ancak düzenli kullandıkları ilaçlarla sağlanabilmektedir.

Böbrek hastaları ve oruç: Böbrek yetersizliğinde en kesin tedavi bol su içilmesi olduğundan, böbrek hastalarının oruç tutmaları sakıncalıdır. Böbrek yetersizliği olanların oruç tutmaları halinde yetersizlik daha da ilerler. Ramazan ayında böbrek hastaları, iftar ile sahur arasındaki dönemde su açıklarını kapatamadıklarından, hastalığının farkında olmayan birçok kişi, ramazan sonrası böbrek yetersizliği nedeniyle doktora başvurur. Diğer taraftan böbrek taşı olan hastaların susuz kaldığı dönemlerde şikayetleri artabileceğinden dikkatli olmaları gerkmektedir.

Psikiyatri hastaları ve oruç: Şeker, tansiyon, kalp ve diğer organik hastalıkların yanı sıra, psikiyatrik hastalığı olanlarında oruç tutması uygun değildir. Ağır depresyonlarda, panik ataklarda ve sürekli kaygı bozukluklarında da oruç tutmak gerekmez. Kişi mutlaka oruç tutmak istiyorsa bunu devamlı gittiği doktoruna danışmalıdır. Doktor müsaade etmiyorsa tutmamalıdır.

Her sene Ramazan ayında hastalarımızın birçoğu oruç tutup tutamayacaklarını sorarlar. Psikolojik tedavi gören insanların bir kısmının kullandığı ilaçların kanda çok dengeli olması gerekir. Mesela “manik depsesif ” rahatsızlıkta sürekli ilacı kullanması gerekir. Bu hastalık nöbet nöbet bazen depresyon bazen manik atakla tekrarladığından devamlı ilaç almak gerekir. Diğer taraftan hem epilepsi (sara) olan hem de psikiyatrik tedavi gören insanlarımızın da aksatmadan ilaç almaları gerekir. Oruçlu hastalarda metabolizma açlığa göre düzenlenir. Kandaki elektirolitler (sodyum, potasyum, kalsium.), bazı enzimlerin seviyeleri ve oranları değişir. Kullandıkları ilaçların etkileştiği proteinlerin miktarı değişebilir ve ilaçların kan seviyeleri bozulabilir. Bu nedenle bu hastaların oruç tutmaları uygun olmaz.

Ramazan ayında bazı kişiler alkolü birden bırakabilmektedirler. Bu kişilerin bir kısmında kesilme belirtileri olabilir. Titreme, terleme, sinirlilik, uykusuzluk, gerginlik gibi belirtilere ilave olarak ciddi nöbet ortaya çıkabilir (deliryum tremens ). Bu durumda kişinin bilinci bulanıklaşmakta, ciddi davranış ve uyum bozuklukları, epilepsi nöbetleri, halüsinasyonlar, koma belirtilerine varana kadar değişen durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle alkol sorunu olanların “geçmiş yıllarda ramazanda alkolü bıraktıkları halde, hiçbir şey olmasa dahi” bir doktor gözetiminde bunu yapmaları doğrudur. Çünkü, deliryum gelişmesi durumunda vakaların yüzde 10-15 ‘i ölümle sonuçlanabilir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT