Kategoriler
Soru / Cevap

Anneler Gününün Anlam ve Önemi Nedir?

Anneler Günü

Anneler gününün önemi ve içerdiği anlam hakkında bilgiler bulacağınız yazımıza başlayalım. Genelde anneler günü ile ilgili olarak benzer hikayeler anlatılır,ne zaman ve nerede başladığı tam olarak bilinmeyen anne gününü sümerlere kadar dayandığını söyleyen tarihçiler vardır. Ancak genel kabul bu günün Amerikada başladığı yönündedir.

Sponsorlu Bağlantılar

Anneler Gününün Tarihi ve Ortaya Çıkışı

Anneler için yapılan kutlamalar Sümerlere kadar dayandırılabilir. Matriyarkal (anaerkil) düzenin hüküm sürdüğü tarihin ilkçağlarından beri İştar, Kybele, Rhea ve daha bir çok yerel ve dönemsel isimlerle analık, doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış ve doğanın uyandığı, yeniden doğduğu bahar mevsimi ile özdeşleşmiştir.

Patriyarkal düzenin yerleşmeye başlaması zaman zaman kutlamaların içeriğinin ve şeklinin değişmesine ve hatta bazı dönemlerde gizli olarak yapılmasına sebep olmuşsa da kesintiye uğratamamıştır. Her bahar coşkulu kutlamalar ve sunularla bir gelenek halini alarak binlerce yıl kesintisiz olarak sürmüştür.

Daha yakın tarihlere bakılacak olursa, günümüzden birkaç yüzyıl önce 1600′lü yıllarda İngilizler arasında “mothering sunday” adı ile, lent döneminin 4. Pazar günü kutlamalar yapılmaya başlandı. İçinde bulundukları dönemde zor koşullar altında yaşayan ve çoğu zaman çalıştıkları yerlerde barınan İngilizler bu özel günde izinli sayılırlar ve tüm günlerini evlerinde anneleri ile geçirirlerdi. Hatta biraz da hristiyan aleminin yortu geleneğinin etkisiyle olsa gerek “mothering cake” adını verdikleri bir tür pasta götürme adeti yerleşmişti.

Hristiyanlığın Avrupa’da yaygınlaşmasından sonra bu kutlama, onlara hayat veren ve kötülüklerden koruyan ruhani bir güç sayılan “Anneler Kilisesi” ni onurlandırmak amacıyla değişti. Zamanla kilise festivali Anneler pazarı kutlamaları ile birleşerek, beraber kutlanmaya başlandı.

Anna Jarvis ve Ann Maria
Anna Jarvis ve Annesi Ann Maria

Anneler günüyle ilgili ilk resmi kutlama önerisi, Amerika’da 1872 yılında Julia Ward Howe tarafından barışa adanan bir gün olarak tasarlandı. İlk defa Boston’da bir yürüyüş düzenlenerek kutlandı.1907 yılında Philadelphia’da Ana Jarvis, annesinin ölüm yıldönümü olan Mayıs ayının ikinci pazarının Anneler Günü olarak kutlanması için bir kampanya başlattı. Bir sene sonra Philadelphia’da kutlanan Anneler Günü Ana Jarvis’in izleyenleri tarafından bakanlara, işadamlarına ve politikacılara ulaştırılarak ulusal olarak kutlanmaya başlandı.

1911 yılına gelindiğinde hemen hemen her ülkede kutlanmaya başlanmıştı. 1914 yılında ABD başkanı Wilson tarafından resmi bir açıklamayla Mayıs ayının ikinci pazarı Anneler Günü olarak duyuruldu.

Böylece Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının binlerce yıl önce başlattığı gelenek 20. yüzyılın başından itibaren dünya çapında kabul görmüş oldu.

Anneler Gününün Önemi

Mayıs ayının ikinci pazar günü dünyanın bazı yerlerinde ‘Anneler Günü’ olarak kutlanmaktadır. Annelerin; sevgi, şefkat ve üstünlüğünü, ne ben birkaç satırla ifade edebilirim, nede annelerin anılması bir gün ile sınırlı tutulabilir. Anneler günü vesilesi ile bende bu konudan bahsetmek istedim.

Her insanı, hatta her canlıyı dünyaya getiren bir anne vardır. Ben konuya daha çok insani yönden yaklaşmak istiyorum. İnsanın, insan olma mayası ve şekillenmesi bütünüyle anne rahminde teşekkül etmektedir. Bu süreç dolunca annenin yine işi bitmemektedir. Bu defa da en şiddetli acı ve sancılarla bir insanın dünyaya gelmesine vesile olmaktadır. Tabii ki bir insan yavrusu, dünyaya güle oynaya gelmemektedir. Ağlayarak, feryadı figanla dünyaya gelir. Bu ağlama, bu feryat, bu figan birkaç yönüyle ele alınabilir. Bu yavru, ağlamakla; “ Ey anneciğim sorumluluğu, meşakkati ve ızdırabı çok olan bu dünyaya beni niye getirdin? Hâlbuki ben yerimden çok ama çok memnundum. Her şeyim yanı başımda hazır idi ve çok güçlü bir koruma altında idim, şimdi ise sayılamayacak kadar ihtiyaçlarım var, bunları ben nasıl karşılayacağım? Bütün bunlar için ne çok rakiplerim ve düşmanlarım olacak, belki beni istemeyecekler, ben bütün bunlarla nasıl baş edeceğim, beni keşke doğurmasaydın” dercesine avazının çıktığı kadar ağlayıp durur. Anne bu duruma cevap teşkil edecek şekilde: “Yavrum sen yalnız değilsin, yine ben varım, yine yanındayım, yine seni koruyacağım yine seni kollayacağım. Sen hiç ağlayıp üzülme” Dercesine alır bağrına basar, emzirir, öper, okşar ve teskin eder. Yavru bir ağlasa, uykusunun en tatlı yerinde, en leziz sofra başında, en samimi dost ve ahbapları ile beraber olsa bile bütün bunları terk ederek yavrusunun yanına koşar, Allahın Rahmeti gibi, karşılık beklemeden yedirir, giydirir, sever okşar durur.

Biraz büyür ele avuca sığmaz olur, yaramazlık yapar. Evdekiler yeter artık dercesine üstüne gidince yine annesine koşar. Büyür, serpilir mahalleye açılır, yanlışları yaramazlıkları olur,  sıkışınca yine annesinin sevgi, şefkat ve merhamet dolu kucağına koşar. Anne evladını koruma kollama uğruna adeta küheylan kesilir. Okula başlar, düzen, disiplin derken yorulur, belki bıkar usanır, anne ona yar olur, yaren olur, okul arkadaşı olur, başarılı olmasını ister, hatta kendisinden daha bilgili daha iyi yerlerde olması için, yemez yedirir, giymez giydirir, evladının mürüvvetini görmek ister. Evladının, ileri yerlerde olması için hep çabalar, didinir durur.

Evlat artık büyümüş, kabına sığmaz bir genç olmuştur. Fizyoloji, beyin ve gönlünde gel gitler başlamıştır. Tecrübe ve deneyimden çok uzak karar vermede zorlanan ama hızlı tempoda yaşayan biri olmuştur. Gönlünü birine kaptırmıştır, derdini kimselere açamaz, yine anne der, terlemeli ve heyecan dolu duygularla meramını anlatmaya çalışır. Evlat gelin olacaktır, yine annenin çeyizi, gözyaşı ve hayırlı duaları ile uğurlanır. Evlat asker olacaktır, koçu kurban edercesine, kınalar çalarak, annenin hayırlı duaları ile uğurlanır. İş kurmuştur iş adamı veya büyük makam mevkilerde gelmiştir veya işleri ters gitmiştir, iflas etmiştir veya bir şey olamamıştır, ne olursa olsun sıkıntısını, acısını, sevincini paylaşacağı ilk liman yine anne gönlü ve anne kucağıdır.

Onun içindir ki insanın yaşı ne olursa olsun, ah ana, ah anam der durur. Kutsal dinimiz İslam’da da annenin yeri ve önemi tartışılmaz. Cennetin annelerin ayakları altında olduğunu Peygamberimiz bizlere bildirmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT