Sizden gelen soru:
Çankırı’nın şiirleri?
Cevap:
Çankırı ile ilgili şiirleri internetten derleyerek sizlere sunmaya çalıştık.İnternet ortamında bulunan Çankırı hakkında şirlerden 6 adet aşağıda verilmiştir.
Çankırı Şiiri 1
Serin yaz akşamlarında Sarıbaba’ya, mezarlığa,
Uğrar biraz gezinirdim kimi zaman.
Derin uğultusu var gibiydi orada ölülerin.
Tatlıçay büyük vadiden aşağı,
Bükülür giderdi benim gibi kederli, bezgin.
Kimi zaman bir kaç delikanlı sohbeti,
Bir koyu, bir tatlı geçer giderdiki zaman.
Ne yapsam aynı sıkıntıydı
Bittiği yerden başlayan.
Minicik bir şehirdi her yeri,
Bir avuçiçi gibi.
Ne çabuk biterdi yürüyüşler.
Çayboyu’ndan, Beşkavağa,
Feslikan’a sapardı soluğumuz
Ne yöne gidersek gidelim
Hep İmaretten geçerdi yolumuz
Yine de övünürdük hep şehrimizle
Başkaydı canım, çankırı’lı olmak
Hoş yoktu başka bir eğlencemiz, belki de ondan.
Üçbeş arkadaş, ahmet, mehmet, metin,
Sadık softa, mahbub, ali osman
Hergün aynı yüzler, eskimeyen dostluk
Karatekin hep izler gibiydi bizi Kale’den
Sarıbaba kollar gibiydi, bekler gibiydi İkiçam
Deve Yolu, Kızlar Değirmeni
Görmezsek biz onları duramazdık,
Onlarsa hep çağırırdı bizi sanki
Çok zor geçerdi Çankırı’da zaman.
Ne çok üzülürdüm Çankırılı kızlara
Biz yine üçbeş erkek çıkardık çarşıya
İstersek vururduk kendimizi kırlara,
Kimi zaman Taşmescit sırtlarına.
Serde gençlik… şairlik… ne varsa…
Oysa Çankırılı kızlar, kör bir zamanın,
Helezonik ortamında sıkıntıdan
Kıvrılır, kıvranır durur gibiydiler.
Bazıları geçmemizi beklerdi sokaklarından.
Ve belki biraz da biz bu yüzden, serserice
Habire akardık damarlarına şehrin.
Hangi şaşkın geçerdi ki başka, defalarca,
Altından, gizli bakışlarla dolu pencerelerin
Herşey bir hayal güzelliğinde hafsalamda,
Ne hoş geliyor o günler bakınca bugünden.
Kurtuldum sayılmaz uzağında yaşasamda,
Çankırı’nın o anlaşılmaz, tuhaf büyüsünden
İlhami Atmaca
Çankırı Şiiri 2
Sıra sıra ak boyalı ,
Çıkması bol konaklar .
Pencerelerinde yer etmiş ,
Ay yıldızlı Bayraklar .
Bu beyaz badanalı evler ,
Bilir misiniz bana ne dedi ?
” Uzak çağların Yakın Kenti
Çankırı ;
Sizi bağrına basmak için,
benden yardım istedi .
Bir koşu . . . Atıldım kollarına ,
Bir çiçek de ben kondurdum ,
Hititler ‘ den gelen ,
Cumhuriyet ‘ i kuran ;
Acılar dolu bağrına .
O anlattı ben dinledim ;
Taş Mekteb… Taş Mescid . . .
Karataş Hamamı ,
Ve Kent ‘ in ;
Geleneksel evlerinin ,
Öyküsüyle inledim .
Bazan Yemen ‘ e uzandım ,
Ağıt yaktım Ata ‘ ma .
Mağara ‘ da tuz bastım ,
Şu asırlık yarama .
Bazan Balkanlar ‘ dan ,
Bazan Çanakkale ‘ den ;
Dönecek mi diye Dedem ,
Dilek Taşı ‘ na yöneldim .
Beni bulduklarında
Çankırı ‘ da ;
Ben ; ben değildim . . .
Nevzat Bilgiç
Gurbet Yaralısı
Saat Kulesi ötesi, görünürken Kale,
Bir rüzgâr esti, Ilgaz doruklarından,
Sanki yârin, saçı değdi elime,
Düşler kervanı, yayılırken çevreme…
Şifahane, Çamaşırhane,
Ve Çiftçioğlu Medresesi,
Çağlar ötesinden gelir gibi,
O esenlik dolu gür sesi…
Geçmişte işlenen günahı,
Sık sık başa vurmanın,
Yok artık bir yararı;
Çektiği özleme karşın,
Yakın eder ırağı,
O Gurbet Yaralısı,
Çankırı! …
Nevzat Bilgiç
Sıla Benim Gurbet Benim
‘Memleketime Şiirler’
Kitabımdan
Nevzat Bilgiç
Çankırı
Yirmi dört boy temsil bulmuş yaranda
Edep haya vardır, emir Kuranda
Türk’ün töresi yürürken zamanda
Nakış olur, ilmek olur ÇANKIRI
Karategin gönülde,var türbesi
İnsanı merttir, bellidir kıblesi
Yapraklı da kırkların som nefesi
Dua olur hayır olur ÇANKIRI
El açsa garipler eller uzanır
Eldivan’da al kirazı bulunur
Çok kereler, yaylasına yaslanır
Doğa olur yeşil olur ÇANKIRI
Mantısı takım yemeği aşıdır
Adamı del eden güzelin kaşıdır
Toprağından çıkan tuzlu taşıdır
Tadı olur adı olur ÇANKIRI
Söze söylenir söz, gençlik çağında
Doruklarında kar Ilgaz dağında
Yayıkta olmuş ayranın yağında
İzi olur dili olur ÇANKIRI
Kızılırmak; Kavun ile pirinci
Hamur işidir Orta’nın övüncü
Dirlik olursa hep, artar sevinci
Toprak olur,vatan olur ÇANKIRI
Bir Garip benim; Gelip de gördüğüm
Hısım, akraba dostunu sevdiğim
Türkmen diyarıdır diye bildiğim
Millet olur devlet olur ÇANKIRI
Taner Nişancı
Çankırı’mda, Çay Boyu
Seyir halinde insanoğlu
Yanında akıyor Rabbimin suyu
Taşındaki rengi, içindeki canlıyı
Görmüyor, dünyaya dalmış insanoğlu
Hışıltı Rabbimi hatırlatıyor
Desen ve şekiller hikmetini gösteriyor
Suyun içindeki vitaminler, bitkileri besliyor
İnsanoğlu da yalancı dünyaya dalmış gidiyor
İnsem cennet ırmaklarının yanına deli derler
Toplasam altın gibi taşlarını hırsız derler
Koklasam mis kokan havayı üşü tük derler
Bilmezler ki ben iki cihanı bir yaşıyorum
Kıvrılan yerler bir başka güzel
İp ince kumlar, incilere değer
Küçücük balıklar, dünyaya bedel
Bu şiir de gönüllerde bir başka güzel.
Rıdvan Yamuç
Çankırımın Hali
Üniversite geldi diye,seviniyoruz
Elden uçanları,bir türlü bilmiyoruz
Fabrikaların kapandığını görmüyoruz
İşçilerin perişanlığını duymuyoruz
Tekelin yerinde yeller esiyor
Ofisim Kırıkkale’de ürün alıyor
Tedaşım Zonguldakdan Fatura kesiyor
Paralar da dışarıya gidiyor
Her dönem vekiller deyişiyor
Her seçilen de önce emekliliği düşünüyor
Devletin sırtında da saltanat sürülüyor
Senelerde su gibi akıyor
Başkanlar, adam deyiştirmeyle işe başlıyor
Dostları da zengin edecem diye çırpınıyor
Hizmetleri de partiliye göre yapıyor
Seçimi kaybidincede Ankara’yı mesken tutuyor
Esnaf burada gözünü açıyor
Kazandığı parayıda dışarıya yatırıyor
Memurum aydan aya maaş alıyor
Onuda Ankara’da harcıyor.
Şairim de bunları kaleme alıyor
Çankırı’nın hali de budur diyor
Niye kalkınmadığının nedenlerini de
Cümle aleme duyuruyor.
Rıdvan Yamuç