Kategoriler
Soru / Cevap

İslamdan önce ve İslamdan sonra devlet yönetimi nasıldı?

İslamdan önce ve İslamdan sonra Türk devletlerindeki yönetim şekli değişikliğe uğramıştır. İslam ile birlikte devlet yönetiminde de değişiklikler olmuştur.

Sizden gelen soru:

İslamdan önce ve İslamdan sonra devlet yönetimi nasıldı?

Cevap:

İslamiyet’in kabulünden önce Türklerdeki devlet anlayışı ile İslamiyetin kabulünden sonraki devlet anlayışı arasında farklılık vardır. İslamiyetin kabulü ile birlikte İslami anlayışa göre devlet yönetimi yeniden şekillenmeye başlamıştır. İslama uygun olmayan yöntem ve kurallar devlet yönetimi içinden çıkarılmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar

İslamiyetten Önce Devlet Yönetimi

İslamiyetten önce devlet yönetimi şöyleydi:

Siyasi teşkilatlanmanın en üst kademesini teşkil eden devlet, eski Türklerde “İl” kelimesi ile belirtilmiştir.İslamiyetten önceki Türk topluluklarında siyasi yapının en üst kademesinde devlet yer alıyordu. Belirli sınırlara sahip bir toprak parçası üzerinde bağımsızlığını elinde bulunduran bir milletin teşkilatlanması devleti oluşturmaktadır.

Eski Türkler, devlet arazisini bütün milletin canı pahasına korumakla vazifeli olduğu ata yadigarı olarak kabul ederler ve üzerinde ancak hür ve bağımsız yaşayabildikleri araziyi vatan kabul ederlerdi. Devletin işleyişini törü (töre) düzenlemekteydi. Ülke, eski Türklerde yurt olarak adlandırılmaktaydı. Türk devletleri boyların birleşmesiyle kurulurdu. Bu nedenle tarihte kurulmuş Türk devletleri federasyon özelliği taşıyan federatif devletlerdir.

Türk Devletleri

İlk Türk devletlerinde boylar federasyonu şeklinde bir örgütlenme söz konusudur.

Hükümdarlar çeşitli unvanlar kullanmışlardır.

Hükümdar ünvanları ;

  • Kağan
  • Han
  • Hakan
  • Tanhu
  • İdikut
  • İteber
  • Şanyü’dür.

Hükümdarlık yetkisinin ilahi kaynaklı olduğuna ve Tanrı tarafından verildiğine inanılmıştır. Kut adı verilen bu yetkinin kan yoluyla hanedanın erkek üyelerine geçtiği kabul edilmiştir.

Hanedan içindeki tüm erkeklerin kut taşıdığı düşünüldüğünden ve ülke hanedan üyelerinin ortak malı kabul edildiğinden bu anlayış zamanla taht kavgalarının ortaya çıkmasına ortam hazırlamıştır.

Hükümdarın Görevleri ;

  • Orduya komuta etmek
  • Töreyi uygulamak
  • Adaleti sağlamak
  • Halkı korumak
  • Toy düzenlemek

Hükümdarın görevleri incelendiğinde Türklerde sosyal devlet anlayışının geçerli olduğu anlaşılmaktadır.

Hükümdarlar çeşitli sembollerler kullanmışlardır.

Hükümdarlık sembolleri ;

  • Sancak
  • Taht ( Örgin )
  • Davul ( Nevbet )
  • Tuğ
  • Sorguç ( Kotuz )
  • Otağ ( Çadır )
  • Unvan alma

İlk Türk devletlerinde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı büyük meclise Kurultay (Toy – Ken-geş) adı verilmiştir.

Meclis belli zamanlarda toplanır, devlet meselelerini görüşür ve karara bağlardı.

Kurultayda genellikle son söz hükümdara ait olduğundan meclis sadece danışma niteliğindedir.

Kurultay üyeleri ;

  • Hakan
  • Hanedan üyeleri
  • Boy beyleri
  • Hatun ( Katun )

Türk devletlerinde kurultay üyeleri içinde din adamlarının görülmemesi teokratik yapının olmadığının göstergesidir.

Hatun adı verilen nuıoımdar eşleri de idarede söz sahibiydi. Hatunların kurultaya katılma, elçi kabul etme gibi birtakım haklarının bulunması, Türklerde kadınlara değer verildiğinin göstergesidir.

İlk Türk devletlerinde düzenli bir veraset anlayışı görülmemiştir. Kut anlayışına da bağlı olarak ortaya çıkan veraset sisteminde hanedan üyesi her erkek tahta geçebilme hakkına sahip olmuş, bu durum sık sık taht kavgalarının yaşanmasına yol açmıştır.

Türklerde ilk teşkilatlanma Asya Hun Devleti hükümdarı Mete zamanında gerçekleştirilmiştir.

İlk Türk devletlerinde ülke,,Doğu – Batı (sağ – sol) şeklinde ikiye ayrılarak yönetilmiştir. Bu anlayışa ikili teşkilat adı verilmiştir.

Gök Tanrı inancına göre güneşin doğduğu yer kutsal kabul edildiği için yönetimde doğu bölgesi batıya göre üstün sayılmış, hakan ülkenin doğu kanadında otururken, batı kanadını yabgu unvanı ile hükümdarın kardeşi yönetmiştir.

İkili teşkilat Türk devletlerinde federal bir yapı olduğunun göstergesidir.

İkili teşkilatın uygulanmasında ülke yönetimini kolaylaştırmak ve yabguyu yönetime ortak etmek gibi amaçlar bulunmaktadır.

İslamiyet öncesi Türk devletlerinde hükümdar çocuklarına tigin adı verilirdi.

Tiginlerin tahta geçişlerinde veraset durumu, kurultayın ve beylerin ortak kararı etkili olmuştur.

İslamdan Sonra Devlet Yönetimi

751 yılında Çinliler ve Abbasiler arasındaki Talas savaşında, Arapların yanında yer alan Karluk, Yağma ve Çiğil gibi Türk boyları, İslamiyet’i kabul etmişler ve Türkler bu tarihten X. yüzyıla kadar büyük oranda Müslüman olmuşlardır.

İslamiyet’in kabulü sadece sosyal ve kültürel hayatı değil, aynı zamanda devlet yönetimini de etkilemiştir. “Türk cihan hakimiyeti mefkuresi” olarak adlandırılan ve Türklerin, Tanrı’dan “kut alarak”, dünyaya düzen vermeye gönderildiği düşüncesinden hareketle düzenlenen seferler, İslamiyet’in kabulü ve “cihat” düşüncesinin benimsenmesiyle birlikte, İslamiyet’i yaymak için düzenlenmeye başlamıştır.
İlk Türk-İslam devleti “Karahanlılar”dır. Gazneli ve Selçuklu hükümdarları “Sultan” unvanını kullanmışlardır. 

Hükümdarlık Sembolleri: Türklerde; “Otağ, Sancak, Davul, Tuğra, Arma, Unvan, Hilat (Giysi), Taht, Asa ve Çetr (Saltanat Şemsiyesi)” hükümdarlık sembolleri olarak kullanılmıştır.
Selçuklular döneminde yönetim sistemi, diğer Türk devletlerine göre daha da gelişmiş, devlet yönetimi ile ilgili meseleler “Divan-ı Saltanat” olarak adlandırılan, büyük bir divanda görüşülmüş ve karara bağlanmıştır.

Sultan: Türk-İslam devletlerinde devlet başkanları “Sultan” olarak adlandırılmıştır.

Veraset: İslamiyet öncesi Türk devletlerinde görülen “Veraset” anlayışı, İslamiyet’in kabulünden sonra da devam etmiştir.

Melik: Sultan’ın çocukları “Melik” unvanı ile anılmıştır.

Hacip: Divan üyeleri ile Sultan arasındaki ilişkiyi düzenler.

Atabey: Sultan’ın çocuklarının eğitim ve öğretimlerinden sorumlu olan kişilerdir.

Menşur: İslamiyet öncesi Türk toplumlarında yoktur. Herhangi bir olay veya kararla ilgili olarak halifenin onayının alınması işlemine “Menşur” denir.

Vezir: Sultanın vekili olarak bütün devlet işlerinden sorumludur.

Divan-ı Saltanat (Hükümet): Divanda iç ve dış işler, maliye, ordu, eğitim, genel teftiş ve yazışma işleri görüşülür.

Divan-ı Arz: Askerlik, ordu işlerinden sorumludur.

Divan-ı İstifa: Mali işlere bakar. Divanın sorumluluğunu da yapardı.

Divan-ı İşraf: Askeri ve hukuki işler dışında tüm işler dışında her türlü denetim işine bakardı.

Divan-ı Tuğra: İç ve dış yazışma işlerine bakardı.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT