Kategoriler
Soru / Cevap

Nano Teknolojinin Eğitim Alanında Uygulamaları Var Mı?

Eğitimde Nanoteknoloji

Nano teknoloji maddenin nanometre büyüklüğüne sahip yapı taşlarını kontrol edebilme bilimidir. Bu bilim dalı ilk başta sadece fizik biliminin alanına girer diye düşünüyordum ama sonraları diğer bir çok bilim dalıylada ilgili olduğunu öğrendim. Bunun nedenlerinden biri üretilen ürünlerin farklı alanları ilgilendirmesidir denebilir. Bir nanometre ölçü birimi olarak metrenin milyarda birine karşılık gelmektedir.  Nanoteknolojinin tıp, elektronik ve enerji üretimi gibi alanlarda uygulanma potansiyeli vardır. Bunun yanında, her yeni teknolojide olduğu gibi, nanomalzemelerin de sağlık ve çevre üzerindeki etkileri merak edilmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir diğer önemli konu da nanoteknoloji eğitimi. Her alanda olduğu gibi nanoteknoloji konusunda da doğru eğitilmiş insan kaynağı büyük önem taşıyor. Örneğin, nanoteknoloji eğitiminin fikri destekçilerinden Mihail Roco’ya göre 2015 yılında nanoteknoloji insan kaynağı ihtiyacı Avrupa’da 400 bin ve tüm dünyada 2 milyon civarında olacak. Pek çok nanoteknoloji uzmanı yetişmiş insan gücü açığının daha çok kısa dönemli (önümüzdeki 10 yıl) olacağını tahmin ediyor. Nanoteknolojiye verilen bu önem çerçevesinde Türkiye’nin konumu nedir ve Türkiye nanoteknoloji eğitiminin neresinde?

Türkiye nanoteknoloji konusunda biraz geride kalmış durumda. Gelişmiş AB ülkelerini yakalamak için büyük çaba harcanıyor ancak bu girişimler nanoteknoloji konusunda toplumsal bilinci uyandırmaktan çok öteye geçemiyor (örneğin, http://www.nanoturk.com/). Son birkaç yılda ODTÜ ve Bilkent Üniversitesi’nin öncülüğünde eğitim programları ve nanoteknoloji merkezleri oluşturuldu. Yaklaşık üç yıl önce oluşturulan Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Projesi (UNAM), Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü (http://www.nano.org.tr) ve AB 6. Çerçeve Programı vasıtasıyla desteklenen ODTÜ Merkezi Laboratuvarı bünyesinde oluşturulan Nanoteknoloji ve Nanobiyoteknoloji Araştırma Merkezi, Türkiye’nin bu alanda ulaştığı son noktayı temsil ediyor. Nanoteknoloji alanında uygulamalı araştırma yapan işletmeler de mevcut. Ancak tüm bu girişimlerin ileriye dönük bir devlet politikası çerçevesinde düzenlendiğini söylemek şu aşamada pek mümkün değil.

Nanoteknoloji eğitimi ise Türkiye’de henüz çok yeni bir kavram. Tabloda görüleceği üzere AB çerçevesinde oluşturulan Nanoforum’a, Türkiye’den sadece bir kurum (ODTÜ) üye statüsünde görünüyor. Doğu Avrupa’nın irili ufaklı pek çok ülkesi, Türkiye’den çok daha iyi konumda bulunuyor. Türkiye’de nanoteknolojiye özel eğitim veren sadece bir tane lisansüstü program görünüyor. 2008 yılı içinde UNAM bünyesinde oluşturulan doktora programı bu alanda atılan önemli bir adım. Ancak UNAM’ın Nanoforum üye listesinde görünmemesi de ilginç bir ironi oluşturuyor. Pek çok Avrupa ülkesi nanoteknoloji konusunda, kısa programlar-lisansüstü eğitim-doktora-lisans eğitimi yolunu izleyerek insan gücü yetiştirmeyi amaçlıyor. Tabloda görüldüğü gibi, nanoteknoloji konusunda yetkin ülkeler kısa dönemde oluşan insan gücü açığını kapatmak için kısa kurslar, programlar ve bir yıllık lisansüstü eğitim programlarına odaklanmış. Türkiye’de nanoteknoloji eğitimine doktora seviyesinden başlandığını görmek ilk etapta olumlu görünebilir. Ancak bu aynı zamanda nanoteknoloji bilgisine sahip insan gücüne şu anda pek ihtiyaç olmadığını da gösteriyor. Bu da Türkiye’nin, nanoteknolojide şu andaki konumu konusunda pek de olumlu olmayan ipuçları veriyor.

Türkiye ve Nanoteknoloji

Her alanda olduğu gibi nanoteknoloji konusunda da doğru eğitilmiş insan kaynağı büyük önem taşıyor. Örneğin, nanoteknoloji eğitiminin fikri destekçilerinden Mihail Roco’ya göre 2015 yılında nanoteknoloji insan kaynağı ihtiyacı Avrupa’da 400 bin ve tüm dünyada 2 milyon civarında olacak. Nanoteknolojiye verilen bu önem çerçevesinde Türkiye’nin konumu nedir ve Türkiye nanoteknoloji eğitiminin neresinde?

NANOTEKNOLOJİNİN GENEL KULLANIM ALANLARI

Nanoteknoloji savunmadan gıda teknolojisine, tekstilden elektroniğe ve daha birçok alanda kıllanılmaktadır. Bu alanlardan bazılarını incelenecek olursa:

Malzeme Alanında: Nanoparçacıklar ve nanoyapılar çeşitli malzemelerde daha güçlü, daha hafif ve daha kullanışlı ürünler yapmak veya yeni işlevsel etkiler kazandırmak için kullanılmaktadır. Eğer malzemeler, yapılar ve cihazlar sistematik olarak, ölçekli anlamda molekül olarak inşa edilebilirse, başka yaklaşımlarla mümkün olmayan işlevler yaratabilir ( Moore, 2001). 340 milyar dolarlık ekonomik boyutuyla bu alanda ileri seramikler, boyalar ve renk maddeleri, ultra ince kaplamalar, astar boya ve katkıları, korozyon koruyucuları, katalizörler, yapışkanlar ve biyo uygun malzemeler gibi nano malzemelerin pek çok uygulamaları, bugün tıp, telekom, inşaat, elektronik, uzay, otomobil ve savunma gibi sanayilerde bulunabilir (4).

Gelecekte akıllı yüzeyler hemen her alanda karşımıza çıkacaktır. Suyu ittiğinden dolayı sileceklere gerektirmeyen otomobil camları, buğulanmayan banyo aynaları ve araç iç camları, kendi kendini temizleyen bina dış cepheleri, yosun ve deniz hayvanlarının yapışamadığı gemi dış yüzey boyaları ve sürtünmesiz yüzeyler uygulamalardan bazılarıdır (1).

Tekstil Alanında Nanoteknoloji

19. yüzyıl başlarında gelişmeye başlayan tekstil endüstrisi nanoteknoloji sayesinde yeni bir döneme girmeye hazırlanmaktadır(4).

Tekstilde kullanılan malzemelere nanometre boyutlarında farklı özellikler kazandırılmasının çok önemli gelişmelere yol açacağı düşünülmektedir. Örneğin çorap ipliğinin gümüş nanoparçacıklarla katkılandırılması, çorap içerisinde bakteri ve mikrop barınmasını engelleyeceğinden, koku oluşumu önlenmiş olacaktır. Su sevmeyen (iten) kumaşlardan üretilmiş tekstil ürünlerinde kirlenme engellenmiş, dolayısıyla yıkama ve tekrar ütüleme ihtiyacı en aza indirilmiş olacaktır. Böylece su sarfiyatı azalacak, hatta belirli bir süre sonra çamaşır makinelerine gereksinim kalmayacaktır. Nanomalzemeler kullanılarak daha önce hayal bile edemediğimiz, çok çeşitli fonksiyonlara sahip kumaşlar elde edilmektedir. Bunu ülkemizde Damat TWEEN ADV, Nanoteknoloji ile üretilen “Sihirbaz Gömlekleri” ile 2009 yılında piyasaya sunmuştur (4).

Parfüm kokan tekstillerin nasıl oluştuğuna bakılacak olursa : Önce nanolifler denen saç telinden 1000 kat daha ince lifler üretilmektedir. Bunun için bir polimer, çözücü içinde çözülüp buna voltaj uygulandığında nanofiberler oluşmaktadır. Nanofiberler üretmek için sıradan tekstillerde kullanılan malzemelerden yararlanılmaktadır. Ama bunlar bildiğimiz makara ipliği gibi tek ve uzun lifler halinde değil, rastgele üst üste yığılmış saman çöplerine benzemektedir. Lifler nanoboyutta olduğu için aralarındaki boşluklarda öyledir. Dolayısıyla bunlardan gaz filtrasyonu, sıvı filtrasyonu ve nanoparçacık filtrasyonundan yararlanılmaktadır. Somut kullanım alanı olarak hava filtreleri, araştırma laboratuarlarındaki ‘temiz odaların’ korunması, hastane uygulamaları sayılabilmektedir. Önemli bir kullanımı da alerji yapan maddelerin solunum yolundan uzak tutulmasında nanofiber yüz maskeleri ve araba filtreleri, polenleri geçirmemektedir (16).

Güzel kokan kumaşlarda ise nanofiberlerin üzerine mentol dökülmesiyle elde edilmektedir. Mentolü tutan bir maddenin de eklenmesiyle aslında çok uçucu olan mentol 200 derece ve üzerinde sıcaklıklarda bile kumaş üzeride, üstelik 1 yıl tutulabilmektedir (16).

Akıllı fiberler için nanofiberlere ‘cyclodextrin’ denen bir malzeme eklenmektedir. Nanofiberler üzerine yerleştirilen cyclodextrinler kovuklu yapıları sayesinde ortamdaki zararlı maddeleri hissetmektedir. Mentol de bu kovuklara girdiği zaman uzun süre kalmakta ve yüksek sıcaklıklara dayanabilmektedir (16).

Cyclodextrin kötü kokuları da hapsetmektedir. Bu da şu şekilde olmaktadır: İçlerine mentol yerleştirilmiş kumaşlardan yapılmış giysiler giyildiğinde, terlerken güzel kokular saçılabilmektedir. Kumaştaki cyclodextinlerin içindeki mentoller, terin neminden etkilenerek dışarı çıkmakta ve kötü kokuları hapsetmektedir (16).

Nanoteknolojinin sağladığı olanaklar sınırsızdır. Yakın bir gelecekte giyilen tişörtler üzerindeki sensörler sayesinde kişinin kalp atışları, vücut ısısı ve kan şekeri düzenli olarak kontrol edilerek, istenmeyen bir durum olduğunda kişinin kendisi veya kablosuz bir hatla doktoru bu durumdan haberdar edilebilecektir (4).

Nanoteknoloji Gıda Alanında Kullanımı

Nanoteknoloji gıda ve ambalaj sektöründe de birçok gelişmeye ön ayak olmuştur. Gıda maddelerinin, nanoteknoloji ile sağlığa uygun ve taze tutulmasının yanı sıra, gömülü nanoalgılayıcılar sayesinde gıda içindeki tüm değişimler izlenebilmektedir. Ambalaj sanayinde, özellikle gelişmiş sanayi ülkeleri büyük araştırma yatırımları yapmakta ve nanoteknolojide yaşanan gelişmelerle gıda ve içecek maddelerinin kalitesi arttırılmakta, gıda sanayindeki üretim ve pazar paylarını arttırmaktadır (1).

Nanoteknolojinin gıda alanındaki uygulama alanları ise şunlardır:

· Yiyecek ürünlerinin saklanmasında, plastik ambalajın nanokil taneciklerinin kullanılarak geliştirilmesi: Nanokil tanecikleri oksijen, karbondioksit ve nemin geçişini engelleyerek saklanan besin maddelerinin taze kalmasını sağlamaktadır. Aynı zamanda plastiği daha hafif, güçlü ve ısıya dayanıklı yapmıştır. (kimyasal devi bayarsaydam üretmektedir.)

· Plastiğe nanokristaller gömerek moleküler gaz içermez ambalaj geliştirilmesi: Günümüzde biraya 6 aya kadar raf ömrü kazandıran plastik ambalajlar üretilebilmektedir. Plastiğe ömrünü 18 aya kadar arttırabilecek bir ambalajlama tekniği üzerinde çalışmaktadırlar.

· Nanoteknolojik yöntemlerin antimikrobiyal akıllı ambalaj geliştirmede kullanımı.

· Gıda ambalajında gömülü algılayıcılar ve aktif dil teknolojisi: nanotanecikli filmler ve üzerinde gömülü algılayıcılar olan ambalajlarla patojenler saptanabilmektedir. Bu teknolojiye “elektronik dil teknolojisi” adı verilmekte ve bu algılayıcılar çok küçük maddeleri algılayıp renk değişimi şeklinde tüketiciye gıda maddesinin bozulmaya başladığını ya da gıdanın tazeliğini yitirdiğini bildirmektedir.

· Nanoteknolojik gıda ambalajında biyodeğişim komutla salınım: Bu yöntem Hollanda’da geliştirilmiştir. Bir ambalaj, içindeki gıda maddesi bozulmaya başladığında ambalaj koruyucu bir kılıf oluşturmaktadır.

· Nanoteknoloji ile barkodlama ve etiketleme: Bir nanobarkod alternatif ve nanoölçekte gözetleme etiketleme biçimidir. Nanoetiketleme, üretimden, restoranda, markette, ürün satın alındıktan sonra vs. izleneme olanağı sağlar. Nanoalgılayıcılarla beraber paketler, patojenlere, ısı değişimlerine ve sızıntıya karşı izlenebilmektedir (1).

Nanoteknoloji üreticiye, malzemenin yapısını moleküler ölçüde değiştirerek gerekli malzeme özelliklerini elde etme olanağı sağlamaktadır. Birçok gıda malzemesi, plastiklerin nanoyapıyla sağlanan gaz/su buharı geçirgenliğiyle korumaya alınarak tüketicinin aradığı özelliklere kavuşmaktadır. Nanotaneciklerin eklenmesiyle insanlar daha fazla ısı ve ışık dirençli, daha kuvvetli mekanik ve ısıl performans gösteren ve daha az gaz emilimi olan şişe ve ambalaj malzemesi üretebilmektedir. Bu özellikler ürünün raf ömrünü uzatmakta, lezzetinin ve renginin bozulmasını engellemekte, ulaşımını ve kullanımını kolaylaştırmaktadır. Dahası, nanoyapılı filmler gıdaları bakterilere karşı korumakta ve mikro organizmalardan arınmasını sağlamaktadır. Ambalajın içindeki nanoalgılayıcılar tüketicinin, ambalajın içinde ne olduğunu anlamasını sağlamakta, besin bozulmadan tüketiciyi uyarabilmektedir (1).

Çevre ve Enerji Alanında

Nanoteknolojinin, enerjinin verimli kullanılmasında, depolanmasında ve üretilmesinde önemli etkileri vardır. Çevre sorunlarının gözlenmesinde ve giderilmesinde kullanılabilmekte, çeşitli kaynaklardan gelen atıklar önlenebilmekte, daha az atık yapan üretim sistemleri geliştirilebilmektedir (20).

Gelecekte yaşamsal bir ihtiyaç haline gelecek olan temiz su elde edilmesinde nanofilitreler kullanılabilecektir. Örneğin; çöl ya da dağ gezilerine giden insanlar, yanlarına günlerce yetecek su taşımaktansa, sadece çöl böceğinin sırtındaki mikro ve nano yapılarla gerçekleşen, mükemmel su toplama tekniğinden esinlenerek yapılan yüzeylere sahip bir çadır kullanarak hem su gereksinimlerini hem de barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmektedirler. Suyun az bulunduğu bölgelerde yaşayanlar, bu teknik sayesinde içme sularını verimli ve ucuz bir şekilde elde edebileceklerdir (20).

Kataliz işlemlerinde katalizör malzemelerinin nano ölçekte olmasından dolayı nanoteknolojinin kimya endüstrisinde önemli bir yeri vardır. Petrol endüstrisinde kullanılan gözenekli yapıdaki malzemeler; ‘porus malzemeler’ nanoteknoloji ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Otomobil endüstrisinde kullanılan nanoteknoloji ürünü malzemelerden yapılmış daha hafif otomobiller daha az enerji harcayacağı için çevreyi daha az kirletecek ayrıca daha ekonomik olacaktır. Otomobil tekerleklerindeki lastiklerde siyah karbon yerine nanoteknoloji ürünü inorganik kil ve polimer kullanılması çevre dostu lastiklerin yapımında nanorobotlar ve akıllı sistemlerin nükleer atıkların kontrollünde, filtrelenmesinde kullanılma olasılığı vardır (11).

Nanoteknolojinin uygulama alanlarından önemli sayılabilecek başka bir konu da temiz enerji kaynağı olarak kabul edilen hidrojen enerjisi ile ilgilidir. Bu konu başlı başına incelemeye değer ve önemli olmasına rağmen nanoteknoloji ile ilişkisinden kısaca bahsedilecek olursa: Hidrojen enerjisi konusunda üç önemli husus vardır. Bunlar; hidrojen gazının üretilmesi, hidrojen gazının depolanması ve hidrojen gazının depoya konması ve depodan çekilme safhalarıdır. Bu üç husus birbirinden bağımsız olarak araştırma yapılabilecek önemdedir; henüz araştırmalar devam etmekte olduğundan, özellikle hidrojen gazını depolama işi şimdilik tamamen nanobilim ve nanoteknoloji konusu olarak görülmekte, hidrojen gazını depolama işine nano ölçekte çözüm aramak gerekmektedir (11).

Enerji ve çevreyle ilgili bir başka örnek ise güneş enerjisi ile ilgilidir: Kötü görünüşlü ve çok yer kaplayan güneş panelleri yerine çatıya iliştirilecek ince tabakalar üretilebilir. Bu ince tabakalara nanopaneller de denilebilir. Bu nanopaneller sayesinde güneş enerjisini kullanmak belki fosil yakıtlar kadar hesaplı olacaktır (4).

Güneş enerjisi ile ilgili diğer bir örnek; UNAM’da geliştirilen optik yoğunlaştırıcı sistem, güneş ışığının doğrudan ve diffüz ışık bileşenlerini yoğunlaştırabilmektedir. Bu da özellikle kuzey enlemler için sistemin önemini arttırmaktadır. İlk olarak kolayca ulaşılabilinen optik camlar ile yıl içinde kullanılan güneş pilinin alanını 4 kat azaltan bir sistem prototipi üretilmiştir. Daha uygun optik malzemelerin ucuza sağlanması ile bu rakamın 8 kata kadar arttırılabilmesi mümkündür. Bu da halen birim alan maliyeti çok yüksek olan güneş pillerinin, daha az aktif malzeme kullanılabilmesi ile daha ekonomik hale getirilmesine olanak sağlamaktadır (24).

Elektronik Alanında

Nanoölçekte elektronik devre elemanlarının üretilmesiyle bilgisayar mimari tasarımında yeni gelişmeler beklenmektedir. Henüz söz konusu elemanların üretimi, birbirleri ile uyumlu çalışacak şekilde birleştirilme işlemleri tam olarak bilinmemektedir. Nanoölçekte bilgi depolama elemanları ayrı bir önem kazanmaktadır. Nanoölçekte elektronik devre elemanları daha az enerji ile işlevlerini yerine getirebildiğinde nanoteknoloji ürünü bilgisayarların günümüz teknolojisi ile üretilen bilgisayarlara kıyasla ebat olarak daha küçük, hız ve kapasite olarak daha büyük, harcadığı enerji bakımından çok daha ekonomik olacağı beklenmektedir. Bu sahadaki gelişme, bilişim teknolojilerinin gelişmesini de sağlayacaktır. Buna en iyi örnek Amerikan Oqo firması tarafından seri üretimine başlanan dünyanın en küçük Windows XP bilgisayarıdır.”Hand top” yani el üstü bilgisayar, bluetooth kablosuz iletişim yeteneğine sahiptir. Ayrıca bilgisayarın sabit diski, sistem bir hata belirlediğinde otomatik olarak durmaktadır ( 23).

Nanoölçekte tasarlanan diğer bir elektronik mekanizma, ABD’de California Teknoloji Enstitüsü ve Güney Calorina Üniversitesi Doheyn Göz Enstitüsü araştırmaları tarafından ortaya konmuştur. Araştırmacılar bir gözlüğe monte edilmiş küçük bir kamera ve bir avuç içi bilgisayar aracılığıyla körlere etkili bir yardımcı kazandırmaya çalışmaktadırlar. Sistem kamerayla saptanan görüntüleri veri tabanında kaydedilmiş cisimlerle karşılaştırarak kullanıcının yolu üzerindeki cisimleri tanımlayıp kulaklık aracılığıyla kullanıcıya bildirmektedir (23).

Savunma Alanında

Nanoteknolojinin kısa vadede en önemli askeri uygulamalardan birisi asker kayıplarının azaltılması için akıllı üniformaların tasarlanıp üretilmesidir. Günümüzde, bir askerin, ihtiyacı olacak bütün donanımı yanına alması durumda yükü 50 kilograma yaklaşmaktadır. Bu yük askerin hareket kabiliyetini ciddi bir şekilde azaltmaktadır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarla akıllı elbise üretilmesinde ümit verici sonuçlar elde edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Boston şehrinde 2000 yılında hayata geçirilen MIT Askeri Nanoteknoloji Enstitüsü, 15 yıl içerisinde askeri üniformaları nanoteknoloji sayesinde akıllı hale getirmeyi planlamaktadır. Esnek ve yıkanabilen nanosensörlerin ve aygıtların kumaş içerisine entegre edilmesiyle, üniformalar yeni boyutlar kazanacaktır; üniforma artık görecek, duyacak, hissedecek, komut verecek, ve enerji üretecek hale gelecektir. Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta şudur ki; nanoaygıtların boyutları o kadar küçük olacak ki, elbiseyi giyene herhangi bir zorluk getirmeyecektir. Kimyasal ve biyolojik ajanları tespit edebilecek bu akıllı üniforma, aynı zamanda kalbi duran askere kalp masaj yaparak onu hayata geri döndürebilecektir. Savaş meydanında yaralanan askere ait bütün bilgileri kablosuz hatla merkeze bildirebilecek, gerektiğinde kısa süre içerisinde gerekli müdahalenin yapılmasına olanak sağlayacaktır. Üniforma gerektiğinde çok sert bir zırha dönüşebileceği gibi, askerin ihtiyacı olacak enerjiyi güneşten sağlayacaktır. Bazılarını hayal bile edemediğimiz bu araştırmalar nanoteknoloji sayesinde gerçek olmuş ve savaş meydanlarında askerin hayatını kolaylaştırmaya başlamıştır. Başka önemli bir konu nanoteknoloji tabanlı sensörlerdir. Bir şarbon mikrobu askerin vücuduna girdiğinde kısa süre içerisinde tedavi edilmezse ölüme neden olabilir. Fakat ortamda çok az sayıda bulunan şarbon mikrobunun tespit edilmesi son derece zordur. İşte bu aşamada nanosensörler devreye girmekte, diğer sensörlere göre sahip olduğu ultra duyarlılık sayesinde tek molekülü bile algılayabilmektedir (4).

Fotonik Alanında

Elektronların hareketinin yarı iletken kristallerde kontrol edilmesi, yeni bir teknoloji devrimine yol açmıştır ve bu teknoloji sayesinde insanoğlunun yaşamı inanılmaz ölçüde kolaylaşmış; bilgisayar, CD çalar gibi birçok elektronik alet hayatımıza girmiştir. Fakat elektronlar arasındaki etkileşmeler ve elektronların düşük hızlara sahip olmaları, bilim adamlarını yeni arayışlara itmiştir. 1987 yılında periyodik fotonik yapılarda ışığın yasak banda sahip olduğunun gösterilmesi, ışığın hareketinin kontrol edilmesinde bir çığır açmıştır. Fotonlar (ışık kuantaları) hem birbirleriyle etkileşmemekte hem de elektronlara göre binlerce kat daha yüksek hızlara sahip olmaktadırlar. Dolayısıyla, hepsi optik devrelerin, elektronik devrelere göre çok daha hızlı çalışacağından, yakın bir gelecekte elektronik çağının yerini fotonik çağa bırakması beklenmektedir. İçerisinde farklı dalga boylarını barındıran bir ışık demeti, fotonik kristaller üzerine düşürüldüğünde, belirli dalga boyu aralığındaki ışık, kristal içerisine girememekte ve fotonik kristal yüzeyinden tamamen geri yansımaktadır. Ayrıca, kızıl-ötesi ışığın fotonik kristal fiberler içerisinde hapsedilerek ilerlemesinin sağlanmasıyla, kanserli dokuların vücut içerisinde lazerle yakılarak yok edilmesinden, fiber tabanlı lazerlere kadar birçok yeni uygulama sahaları açılmıştır (4).

Diğer Kullanım Alanları

Saydığımız alanlar dışında nanoteknolojinin başka kullanım alanları da vardır. Örneğin, nanorobotlar kozmetik ürünlerde de kullanılabilmektedir. Nanorobot içeren kozmetik kremler ciltteki tüm ölü hücreleri temizler, fazla yağları alır ve hatta cildin beslenmesi için gerekli maddeleri takviye edebilir ( 14).

Uzay yolculuklarında gerekli olan yakıt, hem ağırlık bakımından hem de hacim bakımından günümüz teknolojileri ile sınırlı miktarda alınabilmektedir. Nanoteknoloji ürünü malzemeler ve aygıtların kullanılması bu sahadaki zorluklara da çözüm getirecektir. Nanoyapılı malzemeler daha hafif, daha sağlam, sıcaklığa karşı daha dayanıklı olmaları sebebi ile roket ve uzay istasyonlarının yapımında önemli bir rol oynamaktadır. Muhtemel uygulamalar; az enerji gerektiren, radyasyona ve ısıya dayanıklı nanoyapılı kaplama malzemeleri olabilir. Ayrıca yüksek verimli bilgisayarların, mikro ölçekteki uzay araçlarında kullanılabilecek nanoölçekte aletlerin, nanoyapılı algılayıcıların ve nanoelektronik ile desteklenen uçuş sistemlerinin yapımı da muhtemel uygulamalar arasındadır

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT