Kategoriler
Soru / Cevap

Nurettin Özdemir’in kısaca hayatı?

Sizden gelen soru:

Nurettin Özdemir’in kısaca hayatı? *

Cevap:

Nurettin Özdemir Kimdir?

Nurettin Özdemir 1927 yılında dünyaya gelmiştir. Gümüşhanenin Kelkit ilçesinde doğan Nurettin Özdemir, Hüseyinbeyoğlu ailesindendir.  Nurettin Özdemir’in babası Kelkit ilçesinin yerel yöneticilerinden Fikri Özdemir’dir. Annesi ise Kezban Rukiye Hanımdır. Nurettin Özdemir’in üç kardeşi daha vardır.

Sponsorlu Bağlantılar

İlk ve ortaokulu Kelkit ve Gümüşhane de, liseyi Trabzon ve Haydarpaşa Liselerinde okudu.

1948 de kendisine ilham kaynağı olduğunu beyan ettiği ve gerçekten usta bir şair olan çocukluk arkadaşı Hikmet Odabaşıoğlu ile evlendi. 1951 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.

Çalışma hayatına serbest avukat olarak başladı. 1961 de gümüşhane den Milletvekili seçildi ve bu görevini 1972 yılına kadar sürdürdü.

Nurettin Özdemir

Bu arada TBMM Başkanlık Divanı İdare Amiri olarak görev yaptı. 1980 de Kültür Bakanlığı Müşavirliğine atandı. Bu görevinden milletvekili statüsünden emekli oldu.

1988 yılında Kızılay Derneği Genel Merkez Kurulu üyeliğine, 3 yıl sonra da Başkan Vekilliğine seçildi.

İlk şiiri 1944 te Trabzon Halkevi dergisi İnanç ta yayınlandı,1945 ten itibaren Trabzon da Halk ve Yeni Yol gibi gazeteleri ile kendi yönettiği Boztepe de şiirlerini yayınlamaya devam etti. Daha sonra şiirlerini Varlık, İstanbul, Şadırvan, Hisar ve Çağrı dergilerinde yayımladı.

Şiirlerinde Fikri Nur ve Tanrıdağlı adlarını da kullandı.

Şiirlerini kalbinden başka hiçbir şeyin emrine vermeyen Nurettin Özdemir in şiiri, bir bakıma Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar ve R.M. Rilke sentezidir.

Çeşitli gazete ve dergilerde siyaset, sanat, ahlâk konuları ile ülkenin ekonomik sorunları üzerine makale ve mektupları yayımlanan şair birçok radyo ve televizyon programında da konuşmaları yapmıştır.

1981 de Yugoslavya da yapılan Ştruga Şiir Akşamları Festivalinde ve 1992 yılında 12. Dünya Şairler Kongresinde Türkiye yi temsil etmiştir.

Bazı şiirleri de Şekip Ayhan Özışık, Selahattin İçli, Erol Sayan ve Faruk Şahin tarafından bestelendi. Hakkında Atatürk ve Fırat Üniversitelerinde mezuniyet tezleri hazırlandı.

İLESAM üyesi olan ve elli yılı aşkın bir süre şiirle uğraşan Nurettin Özdemir beş çocuk babasıdır.

Nurettin Özdemir Eserleri

  • Hayat Şiiri (İst.1949),
  • Yağmur Sonrası (İst.1955),
  • Yitik Sevgi (Ank.1959),
  • Vakit Geçti Yorgunum (1981),
  • Zaman ve Aşk (1997).

Özdemir bütün şiirlerini  Zaman ve Aşk  isimli son kitabında toplamıştır.

Nurettin Özdemir Şiirleri

Yetim İstanbul 

Çocukluğa, küçük şehirlere,
ilk aşka, senin gidişine
ve İstanbul şehrinin yetimliğine dair…’

Bir zümrüt masaldı çocukluğumuz;
Bembeyaz çiçekler söylerdi onu.
Nedir, bilir misin unuttuğumuz
Ömrün başlangıcı, masalın sonu.

Acısı duyulur bir yerimizde,
Küçük şehirleri hatırlamanın.
Bir sır gibi yaşar gözlerimizde,
Buğulu rüyası geçmiş zamanın.

Duaların narin yapraklarında,
Tanrı’nın yüzüne bakmadığı kul.
Bir ayet gibidir dudaklarımda,
Sen gidersen yetim kalır İstanbul.

Seninle güzeldi kubbeler şehri.
Senin yüzün kadar büyülü seher;
Boğaz, sahil boyu, firuze nehri
Ve garip rüyalar içinde sefer.

Uzakta Küçüksu, Kandilli, Hisar.
Kimsesiz yollarda ayak seslerin.
Bana gülümsüyor, asırlık çınar
Dalları içinden mavi gözlerin.

Aşkın sahilinde böldük nasibi.
Yollar ölesiye bekler gölgeni.
Suyun ve toprağın sarışı gibi,
Şimdi bir başkalık sarıyor beni.

Ay, sarmaşıklardan gülmüyor artık;
Işıklar düşmüyor sulara pul pul.
Şimdi yollarımın hepsi karanlık.
Şimdi her şeyiyle yetim İstanbul!

 

Yalnızlık Çiçek Açtı İçimizde

Büyüdü korkulu zamanlar.
Açılan gül, düşen yıldız büyüdü.
Büyüdü toprağın,suyun,böceğin,sükutu.
Dalda yaprağın sarısı büyüdü,kökte susuzluk…
Büyüdü tohumda sancı,karanlıkta gece.
Çocuğun gözlerinde büyüdü uykusuzluk.
Büyüdü yolların tenhalığı,yürekte aşk…
Ve yalnızlık çiçek açtı içimizde…

 

Sonbahar 

Önce bir eylül geçti bakışlarımdan, sırılsıklam.
Uçuşan bulutlarla deli-divane bir gökyüzü geçti.
Geçti son ışıklarıyla bir güneş, bir kocaman gül,
Bir kuru dal,bir sarı yaprak,bir durgun su.
Islak kanatlarında umut taşıyan muhacir kuşlar geçti.

Sonra bir ekim geçti, ölümsüz sevgilerle doludizgin.
Eteklerinde, yazdan artakalmış körpe çimenler geçti,
Geçti en güzel yüzüyle asil ve mağrur bir kadın;
Dağılmış saçlar, buğulu gözler, dudaklar, eller…
Ilık sesinde ışık çağlarından uğultular geçti,

Bir sonbahar geçti, yaprakların altın parıltısında.
İki hayal gibi iki yürek geçti bir tepeden.
Geçti, sonsuzluğa uzanmış elleriyle nurdan bir çocuk.
Hür çığlığında mavi, mor, yeşil, turuncu ve sarı
Ve bir renk çağlayanından beyaz duygular geçti.

 

Kırılış 

I
Nerden estiği bilinmeyen rüzgar,
Hoyratça savurdu yapraklarımı.
Dallarımı büküp büküp bıraktı;
Çatırtısız, acısız, acımasız…
Demek körpe dalların kırılışı böyle.

II
Nerden estiği bilinmeyen rüzgar,
Ne varsa alıp götürdü güzellikten yana.
Tutup getirdi bir yerlerden yalnızlığı;
Yüreğimin yorgunluğuna bakmadan,
Geçirip oturttu baş köşeye.
Demek eski kalelerin alınışı böyle.

III
Nerden estiği bilinmeyen rüzgar,
Güllerin açmasını beklemeden,
Ansızın kavurdu tomurcukları.
Sonra acı parıltısında kaybolup gitti;
Beş oktavdan yükselen bir sesle,
Ayrılık şarkılarımı söyleye söyleye.
Demek hüzünlerin gelişi böyle.

 

Artık Vakit Geçti Yorgunum 

Hep seni bekledim, gelmeyen!
Çıldın vuruşlarında yüreklerin;
Yağmur sonrasında bir sabah,
Denizle güneşin kucaklaştığı,
İstanbul`un o en güzel semtinden.

Hep seni bekledim, gelmeyen!
Kavgalarda, düşman bakışlarında;
Soğuk parıltısında bıçakların,
Emsalsiz dostluklar uğruna,
Yiğit yüreklerle vurulup düşen.

Hep seni bekledim, gelmeyen;
Çocuk seslerinde akşamüstleri,
Daracık sokaklarında küçük şehrin;
Köşe başları döner dönmez,
Anne sevgilerine karışıp,
Uzak dünyalardan gülümseyen.
Hep seni bekledim, gelmeyen!

Artık vakit geçti; yorgunum.
Kavgasız, şarkısız ve umutsuz…
Beklemek, hep beklemek, beyhude, boş.
Ne kalbim yitik sevgilerle sarhoş,
Ne de mesut bakışlarına vurgunum.
Artık vakit geçti;yorgunum.

 

Yokluğunu Getiren Akşamlar 

Ben artık bıraktığın çocuk değilim.
Bombardıman edilmiş şehirler gibi,
Bütün sütunlarım yıkılmıştır;

Boşluktayım.
Bütün ışıklarım sönmüştür gecenin bir vaktinde.
Karanlıklara terketmişim aşkı ve güzelliği,
Yüreğim sıcaklığını kaybetmiştir;

Ağlıyorum..
Yetim bir çocuğun kimsesizliğince,
Kahırla dolu küçücük göğsümü çekerek

Ağlıyorum…
Gözlerim sabahlar gibi dumanlı ve ıslaktır.
Yokluğunu getiren akşamlara karşı,
Ağlamanın ferahlığını ben de öğrendim.
Ben artık bıraktığın çocuk değilim.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RenkliNOT